Acı o kadar büyük ki, utanç hissi arada sıkışıp kalıyor.

"Kül olan hayaller" diye başlık atmış gazete.

Adana'da, Aladağ'da öğrenci yurdun da, küçücük kız çocuklarının yanarak ölmesi haberini.

11 ile 15 yaş arasındaki ortaokul öğrencileri.

Hepsi kız.

11 çocuk.

Yanarak öldüler.

13 yaşındaki İlknur'un annesi, "başarılıydı kuzum, üniversiteye gidecekti, kuzumun hayalleri yandı” diyor.

14 yaşındaki Sema'nın annesi, en büyük hayali konservatuara gitmekti, hayalleri yandı diyor.

Bu hayalleriyle beraber yanan kız çocuklarının cesetlerine bakıyorlar, birbirlerine sarılmışlar.

Sıkı sıkıya.

Çok korkmuşlar besbelli.

Okurken, kemiklerim sızlıyor..

Kırılıyor sanki.

Şöyle yazmış gazeteler.

Elektrik panosu çok eskiydi.

Elektrik kaçak durumunda elektriği kesecek, kaçak akım rölesinin olmadığı tespit ediliyor.

Yerde halıfleks vardı.

Bina, yangın yönetmeliğine uygun değildi.

İç yapısı, yangının hızla yayılmasına uygunmuş.

Acil çıkış kapıları yok.

Acil çıkış yönlendirmeleri yok.

Yangın çıkış kapıları, yangına en az 90 dereceye dayanması gerekirken, pvc imiş.

Çıkış kapısını kolu yokmuş.

Çıkış kapısı kilitliymiş.

Çıkış kapısının anahtarı yokmuş.

Bu çıkış kapısından, kurtulan bir kişi olmamış.

İnsan yazmaya, okumaya utanıyor.

İhmaller çok, o küçük çocukların, tam da ailelerinin yanında olması gereken yas da, zamanda, neden, niçin, ayrı, hiç alakasız yerler de yatması, kalkması ve eğitimine oralarda devam etmesi.

Soru çok, cevapsız cevap çok..

Ben sadece ölümün peşindeyim, ölümün acısındayım.

Yangındayım.

Acı o kadar büyük ki, utanç hissi arada sıkışıp kalıyor.

"Arkadaşlarım bana; Sende, tükenmeyen bitmeyen hiçbir şeyin tükenme şansı yok" derler.

Öyle bir tükeniyorum ki.

Ciğerlerime kadar yanıyorum.

Kalbim yorgun.

Yorgun dostum benim diyorum.

Herkes, teknik konuları, olanı olmayanı, olması gerekeni, tarikatını, şununu bununu, niyesini, nedenini tartışsınlar.

Senin yorgun kalbin, sadece yanan birbirine sarılan küçücük ellerde.

Yürek gümbürtülerim var, sessiz.

Dilimi büyük susmalara emanet ediyorum.

Yüreğim şakır şakır kanıyor.

Ve o kadar acı veriyor ki, umudu hiç yok.

Funda'ya takılanlar...

... Değerli oyuncu Erdal Tosun öldü.. Çok genç yaşta, trafik kazasında pisi pisine. Böbrek yetmezliğinden tedavi görüyormuş. Sabah, diyalize giderken kaza geçiriyor. Kızı Zeynep, böbreğini vermek istiyor. Erdal bey kabul etmiyor... Kızım ileride ana olacak, sağlık sorunu olsun istemiyorum diyor.

"Ben hiçbir şeyin azı değilim" diyerek hayata veda etti. Allah’tan rahmet diliyorum.

... Enver Aysever, twitter sayfasından, ne yazdığı umurumda olmayan bir tweet atmış. Ahmet Hakan'a laf sokmuş. Ahmet Hakan'da köşesini kullanarak cevap vermiş.

"Karaktersiz olmanın, müptezel olmanın, yalancı olmanın, müfteri olmanın dağcılık ya da solculukla alakalı olmadığını bize kanıtladığını için çok sağol” demiş. Bu iki adam, aynı kanalda yıllarca arka arkaya program yaptılar ve Enver, Ahmet'e yayın akışını, programını anons ederek teslim ederdi. İnsan gurur duyuyor..

Ülkenin bilinen gazetecileri. Ne şahane tehlikeli adamlar, ne güvenilmez şahane erkek bunlar.. Birbirlerine, kolayca müptezel diyor. Ben bunlardan çok korkuyorum.

Allah bizim gibi insanları bunlardan korusun.