İnsanın biyolojik yapısı gibi psikolojik yapısı da belirli bir denge üzerinde seyreder.
Çember daralıyor. Kovid’in yakın çevremize kadar girmesi, her gün yaşanan can kayıpları, yasaklar, belirsizlik, güvensizlik, umutsuzluk, gerilim, endişe, çaresizlik, korku… Ölüm korkusu. Dünyadaki insan manzaraları, pandemi sürecinin birey ve toplum düzeyinde çok ciddi bir psikolojik tahribata ve özellikle Travma Sonrası Stres Bozukluğuna (TSSB) yol açtığını ve bunun uzun süre devam edeceğini gösteriyor.
Hastalığa yakalanmamak için sosyal mesafe, maske ve hijyen kurallarına uyumun yanında aşı çalışmalarının hızlandırılması, hastaların yakından takip edilmesi, sağlık çalışanlarının desteklenmesi gibi biyolojik ve maddi önlemlerin alınması kuşkusuz zorunludur. Ancak birey ve toplum düzeyinde yaşanan ve yaşanacak olan bireysel ve toplumsal travmanın giderilmesi için gerekli önlemlerin alınması da bir o kadar zorunludur.
İnsanın biyolojik yapısı gibi psikolojik yapısı da belirli bir denge üzerinde seyreder. Biyolojik olarak denge kaybolduğunda ihtiyacı karşılayıp dengeyi sağlarız. Susadığımızda su içmek gibi. Psikolojik dengenin sağlanması ve sürdürülebilmesi daha karmaşık bir süreçtir. Çünkü ruh yapımızda olup bitenleri takip etmemiz ve objektif verilerle ölçmemiz daha zordur.
Psikolojik dengemizin bozulmasının kaynağında alıştığımız yaşam düzeninin bozulması yer alır. Kendimizle ve çevremizle kurduğumuz ilişki ağındaki denge ve düzenin bozulması, günlük hayatta yaşadığımız küçük bir tartışmadan kalıcı etki bırakan ruhsal travmalara kadar gidebilen bir zincirde psikolojik dengemizi etkiler. Olayın özünde canlılığımızı yitirme ve ölüm korkusu yer alır.
TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
İnsanlık tarihinde pandemi sürecine, ender rastlandığından yol açacağı psikolojik tahribat da yaygın ve derin olmaktadır. Zira tahribatın bireyler ve toplumlar düzeyindeki belirtileri başlamıştır. Daha da önemli olan konu şudur ki gerekli aşılar bulunup hastalığın biyolojik olarak kontrol altına alınmasından sonra da pandeminin yol açtığı ve açacağı psikolojik tahribat, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) şeklinde uzun yıllar devam edecektir.
Deprem, sel, yangın, ağır kazalar gibi doğal afetler; soykırım, savaş, işkence, şiddet, mülteci olma, ev içi şiddet, istismar, işkence gibi insan eliyle gerçekleşen olaylar; beklenmedik ölümler ve yaygın hastalıklar gibi durumlar, bireyde ve toplumda oluşan ruhsal travmanın ve TSSB’nin temel nedenleri arasındadır.
Esasen insanlık tarihi kadar eski olan bu ruhsal durum bozukluğu, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Vietnam’dan dönen Amerikan askerlerinde yaşanan ve yıllarca devam eden ağır psikolojik sorunlar sonucunda Travma Sonrası Stres Bozukluğu ya da hastalığı olarak ruh sağlığı literatüründe yerini almıştır. Benzer şekilde dünyanın birçok yerinde yaşanan soykırımlardan etkilenen, vatanlarından ayrılmak zorunda kalan, özellikle deprem ve sel gibi doğal afetlere yahut şiddetin her türlüsüne maruz kalan dolayısıyla travma yaşayan insanların sayısı az değildir.
Kovid-19 salgınında olduğu gibi ruhsal dengemizi sarsan bu acı dolu, beklenmedik olayların bireye etkisi; öncelikle bir belirsizlik sonra güvensizlik arkasından çaresizlik, endişe, dehşet ve aşırı korku şeklinde seyreder. Belirsizliğin uzun süre devam etmesi, kişinin; günlük yaşam düzeninden, aile ilişkilerinden, sosyal hayatından, işinden uzaklaşmasına neden olabilir.
TEHDİT ALTINDA HİSSETME
Travmadan dolayı zihinsel süreçlerinde aşırı uyarılan ve bu konuya odaklanıp takılan kişinin, günlük yaşam düzeni bozulur, çoğu zaman kendi içine geri çekilir. Dolayısıyla genellikle bu sürece eklenen depresyon, tabloyu daha karmaşık hale getirir. Yaşama azmi, heyecanı ve zevki azalan kişi; uyku bozuklukları, çabuk sinirlenme, kabuslar görme, öfke nöbetleri, geçmiş olaylara takılma, bağımlılık gibi psikolojik sorunlar yaşayabilir. Hayat kalitesi gibi iş performansı da düşer.
Kovid-19 sürecinde ve sonrasında yaşanacak psikolojik travmaların, bireylere etkisi farklı olabilecektir. Örneğin kadınların erkeklere oranla, mücadeleci kişilik yapısına sahip olmayanların, mücadeleci olanlara göre yaklaşık iki kat daha fazla, TSSB’na yatkın oldukları bilinmektedir.
Bu süreçte üç temel belirti görebiliriz. Birincisi; bireyin Kovid-19 yahut benzer bir hastalıkla yeniden karşılaşma, bu acıyı Tekrar Yaşama, bu endişe dolu anılarını sürekli zihninde tutma halidir. Dolayısıyla Kovid-19 aşısı bulunduktan sonra da pandemi endişesi, bazılarımızın zihin ve duygu sürecine musallat olmaya devam edecektir.
TSSB’nun ikinci ana belirti grubu arasında; bireyin genel olarak her türlü hastalıktan Kaçınmayı, normal yaşamını etkileyecek aşırılıkta önemsemesidir. Birçoğumuz ihtiyaç kalmadığı halde alıştığımız bazı önlemleri almaya devam edecektir. Ve son belirti grubu ise kişinin yaşadığı sürecin geri geleceğine inanması ve kendisini sürekli olarak Tehdit Altında Hissetmesidir.
Kovid-19 sırasında ve özellikle sonrasında yaşanacak travma ile başa çıkmak için neler yapmalıyız konusu ile devam edeceğiz.
Not: GÜZEL’E YOLCULUK kitabımızın 7. baskısı, Alfa Yayınevi tarafından yayınlandı.