Salgının başından bu yana Türkiye sağlık alanında süreci çok büyük başarıyla yönetti.
2020 yılı yıllarca konuşacağımız bir yıl olarak tarihe geçti. 2020 yılına geldiğimizde tüm dünya ekonomi ve siyaseti bir kenara bırakarak yepyeni bir sorunla yani pandemi gibi büyük bir sağlık sorunu ile uğraşmaya başladı. Çin’in Wuhan kentinde başlayan koronavirüs salgını tüm dünyayı etkisi altına aldı. Bir salgın hastalıkla mücadele sürecinin çok boyutlu etkileri oldu. Sağlıktan eğitime, ekonomiden psikolojiye kadar her alanda sonuçları olan bir süreç yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz.
Salgının başından bu yana Türkiye sağlık alanında süreci çok büyük başarıyla yönetti. Koronavirüsü Mart-Haziran arası bize uzakken, şimdi neredeyse tanıdığımız 10 insandan birinde görmeye başladık. Herkes virüs nedeniyle büyük bir korku yaşıyor.
Acaba bana da virüs bulaşır, ölür müyüm diye? Herkesin kaygısı bu. Ben de kendimi korumaya çalışırken çok yakın zamanda koronavirüse yakalandım. Hastalık sürecinde yaşadıklarım gerçekten hiç de kolay değildi. Öncelikle herkes farklı bir şey söylüyordu. Kafam ilk defa tanıştığım bu virüs ile başıma neler gelecek diye merakla doluydu. Ses kısıklığı, vücut ağrıları ile geçirdiğim iki günün ardından TBMM Hastanesinde test yaptırdım ve iki saat sonra başhekim Dr.Hüseyin Arslan’ın telefonu ile pozitif olduğumu öğrendim.
Çok hızlı filyasyon ekibi kapıda belirdi. İlaçları getirip nasıl kullanacağımı söylediler. Ertesi günü sabah şiddetli baş ağrısı, mide bulantısı ve kusma başlayınca hastane sürecim başladı. Herkeste farklı seyreden bir virüsle karşı karşıyayız. 14 günlük karantina sürecinden sonra hastalık bitti.
Ama doktorlarımın söylediği bu virüs en erken toparlanma süresi 1 ay, tam iyileştim demek için 6 ay gibi bir sürece ihtiyaç olduğu.
Pandemi başladıktan sonra virüse yakalanan insanlarda gelişen bazı duygulardan bahsetmek istiyorum. Suçluluk hissi, öfke, ‘yakınlarıma bulaştırırsam’ korkusu, çaresizlik, yalnızlık hissi, ‘hasta olduğumu bilirlerse istenmem’ hissi, derin mutsuzluk, umutsuzluk, güvensizlik ve en büyüğü ve ciddisi ‘ölecek miyim’ korkusu. Bu süreçte bana en çok insanlardan endişe, korku, ölüm korkusu duygularına karşı ne yapalım sorularıydı. Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’ya hem de Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’na sordum çünkü insanların en çok duymak istedikleri bunlardı.
Kovid-19 tanısı konduktan sonra düşünmeye başladım. Nereye gittim, kimler ile görüştüm, acaba kimden bulaştı diye günlerce zihnimi meşgul ettim. Ama bulmak mümkün değil. Kovid-19 tanısı alan kişiler bu dönem içerisinde kendine dönük sorgulamaları arttırarak virüsü nereden aldıklarına dair belirsizliği zihinlerinde netleştirmeye çalışıyor. Kovid testi pozitif çıkanlar; acaba yeterince dikkat etmedim mi, eksik ya da hatalı yaptığım ne var, diyerek kendilerini sorguluyor.
Virüsü yakın çevresindeki kişilere bulaştırma olasılığı ile birlikte kendilerine dönük olumsuz duyguları ve kendilerini yargılamaları da artıyor. Kovid testi pozitif çıkan hastalar, bu dönem içerisinde başkalarını suçlayarak öfke duyabiliyor. Pozitif tanı alan kişiler, özellikle yakınlarına anne babalarına çocuklarına bulaştırır mıyım korkusu yaşıyor. Hastalıkla birlikte duygusal sorunlar başlıyor, bilinmeyen bir virüs ile karşı karşıya kaldığımız ve bu hastalığa karşı elimizden bir şey gelmediği için insanlar kendilerini çaresiz hissediyorlar.
Karantina süresi ile birlikte evde ya da hastanede izole olan kişiler sağlık nedeniyle sosyal yaşamına devam edemediklerinden ve hele tamamen tek başına ise ihtiyaçlarını karşılama noktasında zorlandıklarında yalnızlık duygusu ile yalnız hissetme duygusunu daha şiddetli yaşayabiliyor.
Hastalığı geçirmemiş kişilerin pozitif vakalara yaklaşmada korku duymaları sebebiyle daha temkinli ve kimi zaman sosyal ilişkilerini sınırlandırmaları ile birlikte kişiler kendilerini istenmeyen biri gibi hissedebiliyor.
Tüm bunlarla beraber kişilerin Kovid-19 öncesi yaşamlarını özlemesi, karantina sürecinde farklı birçok olumsuz duygulara maruz kalması, insanların daha mutsuz hissetmesine neden oluyor.
En büyük endişe ise Kovid-19 süreci başladığından beri insanların düşündüğü ve en rahatsız duygu ise Kovid-19 pozitif tanısı alan kişiler veya almayan kişiler daha önceden hastalığa karşı duymuş oldukları endişeye paralel ölüm korkusunu çok daha yoğun hissediyor.
Bütün bu duygulara karşı kısaca işin uzmanı değilim ama nasıl başa çıktığımı düşünüyor ve soruyorsanız kısa, net anlaşılabilir şekilde belki sizlere faydası olur düşüncesi ile cevap vermek isterim. Öncelikle sağlık ordumuza tam güvendim, kendimi onların emin ellerine bıraktım. Verdikleri ilaçları içtim. Doğayı izlemek çok iyi geldi. Nefes egzersizi yaptım, çok işe yaradı. En önemlisi olumlu düşünceyi elden bırakmadım. Kovid-19 ile tanışmak zorunda kalırsanız siz de öyle yapın.