Kazakistan ve Tacikistan tehlikenin farkında olmayan diğer iki ülke…

Sovyetler Birliği dağılmış, hemen ardından da 1990’lı yıllarda FETÖ, Sovyetler ve Asya coğrafyasına girmeyi başarmıştı.

FETÖ yönetimindeki okullar, Türkiye’de de yaptıkları gibi kendilerini kamufle etmek için kullandıkları argümanların başında geliyordu.

CIA destekli örgütün içerisinde de ajanlar cirit atıyordu.

Rusya ve Özbekistan bu durumu fark etti.

Rus İstihbarat Teşkilatı FSB, FETÖ okullarının Amerikan istihbarat teşkilatıyla direkt ilişkisini ortaya çıkararak CIA adına Rusya’nın ulusal çıkarlarına aykırı olarak istihbarat çalışmalarında bulunduğunu tespit etti.

Okullarda yetişen elemanlar öğrenci ve öğretmen kılıfında olsa da birer asker ve istihbaratçı olarak yetiştirilmişti.

FETÖ ticari faaliyetleri ve ekonomiyi de ele geçirmeye çalışmış, okullar kapansa da ticari yapılarda temizlenme konusunda aynı başarı sağlanamamıştı.

Özbekistan, FETÖ yapılanmasını çözen ikinci ülke olmuştur. Aynı yöntemler ile ülkeye giren FETÖ’cüler ilk darbe girişimini 1990 yılında Özbek lider İslam Kerimov’a suikast ile gerçekleştirmiş, bu suikastın altında FETÖ’nün bulunduğu tespit edilince okullara baskın yapılarak Özbekistan’dan çıkarılmışlardı. İstihbarat elemanlarının bir kısmı ise tutuklanıp cezaevlerine konulmuştu.

Türkmenistan ise Rusya ve Özbekistan’dan sonra FETÖ’nün tehlikesini görenlerden olmuştur. Azerbaycan da 15 Temmuz darbe girişiminden sonra olayın ciddiyetini fark etmiştir.

Örgüt okulları kapatılmış ve bazı örgüt üyeleri tutuklanarak sınır dışı edilmiştir. Örgüt lideri Gülen ise küstah bir tavırla “Aliyev’i Hazar’a atarım” diyerek Azerbaycan’da hangi seviyeye kadar ilerlediklerini göstermeye çalışmıştır.

Kazakistan ve Tacikistan tehlikenin farkında olmayan diğer iki ülke…

Kırgızistan’a da ise durum hiç iç açıcı değil…

1992 yılında Türk ve Kırgız Cumhurbaşkanlarının da bizzat katılımıyla Sebat Vakfı’na bağlı okulların açılışı sağlanmış ve örgütün Kırgızistan’daki faaliyetleri günümüze kadar güçlenerek sürmüştür.

FETÖ, yetiştirip mezun ettikleri örgüt elemanlarını yönetimden, iş dünyasına kadar her alana yerleştirmiştir.

15 Temmuz’dan sonra ise Türkiye tarafından yapılan uyarılar dikkate alınmayarak FETÖ’ye tam destek verilmeye devam edildi.

Darbe girişimi sonrası birçok FETÖ mensubu Kırgızistan’a kaçtı ve bu ülke bir üs olarak kullanıldı.

Kırgızistan'da 4 Ekim Pazar günü yapılan seçimler sonrasında ise ülke karıştı.

Kırgız Cumhurbaşkanı Sooronbay Ceenbekov "Sevgili yurttaşlarım, dün gece bazı siyasi güçler yasadışı bir şekilde hükümeti devirmek istedi. Seçimleri bir bahane olarak kullandılar ve kamu düzenini ihlal ettiler. Halkın huzurunu bozdular." diyerek mevcut durumu özetledi.

Ayaklanan muhalefetin içinde FETÖ’cülerin etkin rol aldıkları yönünde haberler var.

Bişkek Büyükelçisi Cengiz Kamil katıldığı bir canlı yayında bazı siyasi partiler ve parlamentoya giremeyen bazı siyasi partiler içerisinde FETÖ yapılanmasıyla bağlantılı olan birçok milletvekili adayı olduğunu ve bu seçimlerde parlamentoya giremeyeceklerinin ortaya çıktığını söyledi. ( Seçim sonuçlarına itiraz eden Ata Meken, Reforma Partileri’nde FETÖ’nün etkin olduğu belirtiliyor ve ABD bu partileri destekliyor.)

Ortaya çıkan bazı argümanlar da FETÖ’nün rolünü net olarak gösteriyor.

Örgüte bağlı polislerin Cumhurbaşkanlığını protestoculara teslim ettiği, FETÖ’cülerin prodüksiyon şirketleriyle kontrol ettiği sanatçıların eylemlerde boy göstermesi, FETÖ’ye bağlı 7/24 sitesi ile Radyo Maral’in gösterileri teşvik etmesi, Kırgızistan’daki “Kimse Yok Mu” (Elim Barsınbı Derneği)’nin protestoculara yiyecek ve içecek taşıması da medyaya yansıdı.

Sandık sonuçları üzerinden Gezi denemesi yapma görevini üstlenen FETÖ, işler istediği gibi yolunda gitmez ise Kırgızistan’da da 15 Temmuz darbe girişimi denemesi yapacaktır.

Kırgızistan’ın önünde iki yol var. Ya FETÖ ile mücadele edecekler ya da ülkelerini örgüte teslim edecekler.

Bunun için de yapacakları ilk iş şimdiye kadar uyarılarını dikkate almadığı Türkiye’den yardım istemek!

.