Türkiye tüm terör örgütlerine karşı kararlı bir mücadele veren tek ülke olarak son aylarda çok sayıda terör eyleminin hedefi oldu.

“Yeni yılınız kutlu” olsun diyerek 2017 yılının ilk yazısını kaleme almayı çok isterdim.

Tüm Avrupa huzur içinde 2017'nin ilk saatlerinin tadını çıkarırken Türkiye'de yeni yıl acı bir haberle başladı. İstanbul'da bir gece kulübünde yılbaşı gecesini kutlayan insanlar gaddar bir terör saldırısının kurbanı oldular, 39 kişi katledildi ve onlarca yaralı hastanelerde. Çok iyi yetiştirilmiş ve profesyonel bir katil olduğundan kimsenin şüphesi olmayan bir terörist ilk önce kapıda nöbet tutan bir polis memurunu ardından kapıdaki görevlileri ve içeride dans edenleri katletti. 6 şarjör ve 180 mermiyle geldiği gece kulübünde çoğunluğu yılbaşı kutlaması için İstanbul'a gelmiş yabancı olan çok sayıda insanı hedef aldı.

Daha önce Fransa ve ABD'de gündeme geldiği gibi İstanbul'da da hedef masum insanlardı. Türkiye tüm terör örgütlerine karşı kararlı bir mücadele veren tek ülke olarak son aylarda çok sayıda terör eyleminin hedefi oldu. Çok sayıda sivil, polis ve asker yaşamını yitirdi.

Yeni yılın ilk saatlerinde gündeme gelen son saldırı sonrasında da ABD'den ve AB'den kınama mesajları geldi. Hatta ABD ilginç bir şekilde ilk defa “terör saldırının soruşturmasına destek vermeyi” teklif etti.

Türkiye için bu kınama mesajlarının artık pek bir anlamı yok. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları özellikle ABD ve AB tarafından yapılan “terörü lanetliyoruz ve saldırıyı kınıyoruz” mesajlarını hiç samimi bulmamakta. Hele ABD'nin “soruşturmaya destek olma” teklifi Türkiye'de insanların kızmasına ve “ABD bizimle alay mı ediyor” demesine neden oldu. Türkiye'nin vatandaşları kızmakta çok haklılar. Çünkü Türkiye'de çok sayıda insanı katleden teröristlerin elindeki silahlar ve diğer lojistiğin ABD tarafından veriliyor olması insanları haklı olarak çileden çıkarıyor.

2016 yılının son günlerinde hem Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dünya kamuoyuyla ellerindeki bilgi ve delilleri paylaştılar. İki devlet adamı ABD'nin ve bazı AB üyesi ülkelerin Suriye ve Irak'ta terör örgütlerine silah yardımı yaptığı bizzat kanıtlarıyla açıkladı. ABD, özellikle Suriye'de PKK terör örgütünün Suriye'deki uzantısı PYD/YPG terör örgütüne bol sayıda silah ve mühimmat vermekte. Üstelik sadece silah yardımı ile de kalmamakta yapılanlar. PYD/YPG teröristleri bizzat Amerikalı subaylar tarafından eğitilmekteler.

AB kamuoyunun bilmediği acı bir gerçek var. AB medyası PYD/YPG terör örgütünü Suriye'deki Kürtleri temsil eden bir örgüt gibi sunmakta ve AB kamuoyu da böyle olduğuna inanmakta. Oysa bu büyük bir yalan! PKK terör örgütü Türkiye dışında tüm dünya kamuoyunca kanlı bir terör örgütü olarak bilinen PKK ismini kullanmayarak Suriye ve İran'da bulunan teröristlerini başka örgüt ismi kullanarak cepheye sürmekte. Bu şekilde dünya kamuoyunu kandırmayı hedeflemekte. Suriye'de ve Türkiye'de de kanlı terör eylemlerine karışan PYD/YPG'nin lider olarak kabul ettiği isim PKK terör örgütünün başındaki katil Abdullah Öcalan. Tüm PYD/YPG binalarında ve AB ülkelerindeki temsilciliklerinde bu nedenle Öcalan resimleri asılı. Maalesef bu gerçek AB üyesi ülkelerin emniyet güçleri ve istihbarat örgütleri tarafından çok iyi bilinmesine rağmen medyanın da yardımı ile politika tarafından kamuoyundan saklanmakta.

Oysa acı gerçek: ABD ve bazı AB üyesi ülkelerin PYD/YPG'ye verdiği silahlar aslında bizzat PKK terör örgütüne verilmiş oluyor. Yani PKK terör örgütü kanlı eylemlerinde ABD ve bazı AB üyesi ülkelerden aldığı silahları kullanarak masum insanları katletmekte. Türkiye'de bir çok kanlı eyleme ve çok sayıda insanın ölümüne neden olan canlı bombaların, Kobani'de özel olarak yetiştirildikleri bilinen bir gerçek. bu canlı bombaların kimi PKK'lı kimi ise PYD/YPG'kli olarak deşifre oldular. Bu durumun dünya kamuoyunda ortaya çıkmaması için PKK terör örgütü yeni bir yönteme başvurdu. Kanlı eylemler sonrası yine PKK tarafından bu amaçla kurulan ama sanki PKK ile ilgisi yokmuş algısı yaratılmaya çalışılan TAK terör örgütü bu katliamları üstlenmeye başladı. Oysa ister PKK, ister PYD/YPG isterse de TAK adını kullansınlar hepsi PKK terör örgütü mensubu katiller ve Kobani'de eğitilerek eylemlere gönderilmekteler.

Daha da vahim olanı ise, PKK terör örgütünün Ortadoğu'da DAEŞ ve Fetullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ) ile gizli bir işbirliği içinde olması. Bölgede terör eylemleri sürekli bu örgütler tarafından bir merkezden koordine edilerek gerçekleştirilmekte.

PKK, DAEŞ ve FETÖ kanlı eylemler öncesi ve sonrası birbirlerini desteklemekteler.

Özellikle AB kamuoyunun bu konuda nasıl kandırıldığı Türkiye'nin ÖSO'nu destekleyerek girdiği Suriye'de ortaya çıktı. DAEŞ terör örgütünün elindeki köy ve kasabalar bu terör örgütünün elinden kurtarılırken DAEŞ'li teröristlerle birlikte PYD/YPG'li teröristler de yakalandı. Hatta PKK'nın emrindeki PYD/YPG terör örgütü DAEŞ'e karşı savaşan Türk askerlerine saldırarak DAEŞ'e destek vermekten de geri kalmadı.

Üstelik Türkiye'nin Suriye'de DAEŞ'e karşı verdiği mücadeleye nedense ABD savaş uçakları destek vermedi. Türkiye'ye hava desteğini Rus savaş uçakları verdi ve vermekte.

ABD ve bazı AB üyesi ülkelerin güya PYD/YPG'ye verdiği silahlar DAEŞ'li militanların üzerinde ele geçirildi. Bu da çok ilginç değil mi?

Bir yandan tüm dünya kamuoyuna “PKK ve PYD/YPG'nin DAEŞ'e karşı savaştığı” yalanı anlatılırken diğer yandan “PKK, PYD/YPG ve DAEŞ işbirliği” görmezden gelinmekte.

Türkiye'de insanlar haklı olarak soruyorlar: “ABD'nin amacı ne?” diye.

Türkiye teröre karşı çetin bir mücadele vermekte ve en başta ABD olmak üzere üyesi olduğu NATO tarafından yalnız bırakılmakta. NATO üyesi bazı AB ülkeleri de Türkiye'yi teröre karşı mücadelesinde desteklememekteler.

Daha da kötüsü Türkiye'yi kana bulayan teröristler ABD ve bazı AB üyesi ülkelerde yaşamakta ve bu eylemleri oralardan organize etmekteler. İnsanlık adına utanç verici bir durum değil mi?

Türkiye, Rusya ve İran ile işbirliği yaparak Suriye'de ateşkesi sağlarken ve yüzbinlerce insanın yaşamını kurtarırken ve de üç milyonun üzerinde sığınmacıya sahip çıkarken yukarıda sözünü ettiğim terör örgütleri Türkiye'de kan dökmekteler.

Peki ABD ve AB ne yapıyor? Lafta “terörü lanetliyor ve katliamları kınıyor”! Ama ülkelerindeki teröristler serbestçe faaliyetlerini sürdürmekteler. Örneğin FETÖ terör örgütünün kanlı elebaşısı Fetullah Gülen kanlı eylemlerinin ABD'deki karargahından yönetmekte ve Türkiye'nin defalarca talep etmesine rağmen ABD onu iade etmediği gibi faaliyetlerine de engel olmamakta. Bazı AB üyesi ülkelerde de durum farklı değil. FETÖ ve PKK terör örgütü mensubu teröristler bir çok iade talebine rağmen iade edilmemekteler. AB üyesi ülkelerde faaliyetlerini sürdürüyorlar. Hatta PKK adını kullanmayarak kamuoyunu kandıran teröristler bazı AB üyesi ülkelerin başkentlerinde PYD temsilcilikleri bile açabiliyorlar. Avrupa Parlamentosu, PKK, PYD/YPG ve FETÖ terör örgütlerinin propaganda platformu halinde!

2017 yılı maalesef Türkiye'de kanlı başladı. Tüm insanlık adına tüm terör örgütlerine karşı topyekün mücadele veren Türkiye ise bu savaşta yalnız bırakılmış durumda.

İşte bunun için artık içi boş kınama mesajlarının hiç bir anlamı yok. Eğer teröre karşı mücadelede samimi iseler ABD ve AB'nin ülkelerindeki kanlı terör eylemlerinin faili olduğu kanıtlanmış teröristleri Türkiye'ye teslim etmeleri ve bu terör örgütlerinin faaliyetlerini durdurmaları ilk adım olmak zorunda!