Bir futbol takımının yapısını, özelliklerini, birleşimini, etkileşimini ve tepkimelerini bilmezseniz, plan-program ve kurgunuzu buna göre yapmazsanız başarıya ulaşamazsınız.
“Kimya, maddenin yapısını, özelliklerini, birleşimini, etkileşimlerini, tepkimelerini araştıran ve uygulayan bilim dalıdır” diye tarif edilir ansiklopedilerde. Günümüz futbolunda da matematik (bütçe vb) ve fizik (kondüsyon vb.)’le birlikte Kimya en önemli üçüncü bilim dalı olarak ağırlığını hissettirmektedir.
Bir futbol takımının yapısını, özelliklerini, birleşimini, etkileşimini ve tepkimelerini bilmezseniz, plan-program ve kurgunuzu buna göre yapmazsanız başarıya ulaşamazsınız. İş sadece bütçeyle transfer edilen yıldızlarla, yüklenen fizik kondüsyonla olsa Real Madrid veya Barcelona her sene şampiyon olurdu. PSG her sene Şampiyonlar Ligi’ni kazanırdı. İş öyle basit olsaydı transfer şampiyonu kimse veya ligin en çok koşan takımı hangisiyse onun şampiyon olması beklenirdi ama hiç de öyle olmuyor hepimizin bildiği, gördüğü gibi.
İşte kimya bilimi burada devreye giriyor. Uygun miktarda, uygun özellikte maddeyi bir potada eritip onu uygun bir kalıba dökerek hepsinin özelliklerinden yepyeni bir madde üretiyor burada kimyagerler. Her teknik direktör mutlaka bu kimya işinden anlamak zorunda, anlamazsa sezon sonunda veya sezon sonuna kalmadan kendisini kapı önünde buluverir Maazallah.
Son Şampiyonumuz Beşiktaş ve başındaki kimyager Sergen Hoca’nın durumu da aynen böyle. Hem takımın toplam değeri, hem de transfer bütçesi ve aldığı futbolcuların piyasa bedelleri Galatasaray ve Fenerbahçe’den –görece- daha düşük olmasına rağmen, 40 hafta boyunca Yönetimin her şart ve durumda Sergen Hoca’nın arkasında dağ gibi durmasıyla farkını göstermiş ve averajla da olsa şampiyonluk ipini göğüslemiştir.
Ghezzal’in ve Rosier’in uyumlarını, genç kalecilerle yola devam etmenin bereketini, Atiba’nın bitmeyen enerjisini, Vida’nın tecrübesini, Rıdvan’ın süratini, Abubakar’ın deliciğini, Larin’in rüştünü ispat etme gayretini bir araya getirip aynı potada eritip, siyah-beyaz kalıba dökünce meydana gelen tepkimeden en doğru sonucu alan bu sene Beşiktaş camiası oldu. Bir şansları da Vodafone Park’ta bu sene seyirci olmamasıydı belki. Pandemi olmasa ve tribünlerden sahaya yönelen o müthiş taraftar baskısı ile sezon sürseydi genç ve yeni oyuncuların sakin kalıp işlerine bakmaları ve kulaklarını sadece Sergen Hoca’ya vermeleri mümkün olmayabilirdi. Bu da görünmeyen bir şans oldu Kara Kartal için.
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar; /ne masal şey !/Hiç ibret alınsaydı, tarih tekerrür mü ederdi? dediği gibi Mehmet Akif’in şimdi bu sene şampiyonluk ipini göğüsleyemeyen takımlarımızın Sergen Hoca neyi doğru yaptı, Beşiktaş Yönetimi doğru kurguyu nasıl buldu, uygun kimyasal tepkime için hangi laboratuvar şartları gerekiyor? sorularının cevaplarını bularak kendilerini bu yeni duruma adapte etmesi gerekirken görüyoruz ki kimsenin umurunda değil bu cevaplar.
Kimisi önümüzdeki haftalarda yapılacak kongrede ne olur? sorusunun cevabına kulak kesilmiş, diğeri son üç senede transfer ettiği yanlış oyuncu koleksiyonuna yeni yeni yanlışlar katıp 35’lik taponları takıma doldurma peşinde. Böyle giderse önümüzdeki sezonun da en büyük şampiyonluk adayı gene Beşiktaş olacak gibi gözüküyor, onları zorlarsa Trabzon zorlar, o da Karadeniz’deki yerel basın alınacak bir-iki ufak yol kazasında ortalığı yangın yerine çevirmezse.
Güzel bir Haziran ve sağlıklı bir yaz mevsimi geçirmek duasıyla,