Son 5 haftadır size bizleri bir bilgisayar programı gibi süren, davranış, duygu ve inançlarımız etkileyen, bilinçaltımıza yerleşmiş sürücülerimizden bahsettim. Sürücüler konusu hatırlarsanız, benim çok sevdiğim, bireysel olarak danışanlarıma, kurumsal olarak da eğitimlerimde katılımcılara, üzerinde örnekler vererek ve kişiye özel uygulamalarla deneyimlettiğim Transaksiyonel Analiz isimli kuramdan. Neden mi özellikle bu kuram?

Son 5 haftadır size bizleri bir bilgisayar programı gibi süren, davranış, duygu ve inançlarımız etkileyen, bilinçaltımıza yerleşmiş sürücülerimizden bahsettim. Sürücüler konusu hatırlarsanız, benim çok sevdiğim, bireysel olarak danışanlarıma, kurumsal olarak da eğitimlerimde katılımcılara, üzerinde örnekler vererek ve kişiye özel uygulamalarla deneyimlettiğim Transaksiyonel Analiz isimli kuramdan. Neden mi özellikle bu kuram? Çünkü çok geniş bir yelpazede insan davranışlarını açıklayan bir yaklaşım. Kısaca TA diyeceğim. Bu kuramın içindeki bazı modellerle insanlar, ilişkilerinde ve iletişim kurarlarken yaşadıkları sorunları, iç seslerinin yarattığı karmaşa ve çelişkileri çok kolaylıkla anlayabiliyor ve davranış değişikliği yaşayabiliyorlar. Eeee hal böyleyken ben de biraz daha bu yaklaşımı kullanarak sizlere katkı sağlamak istiyorum.

TA’ya göre; her bir birey bir prens ya da prenses olarak doğar. Ama maalesef doğduktan sonra çoğumuzun yaşamında öyle şeyler olur ki, bu prens ya da prensesler bir kurbağaya dönüşür. Bir çoğumuz koca bir hayatı bir kurbağa olarak yaşayıp gideriz. Neden bir kurbağa gibi hissettiğimizi ya da neden bir kurbağa gibi davrandığımızı bile bilemeden. Eğer farkında değilsek; hayatımızı bilinçli bir şekilde yaşadığımızı zannedebiliriz. Ancak karar anlarında, ilişkilerimizde ve zorluklarla başa çıkarken çocukluğumuzda yazmış olduğumuz senaryoyu yaşamak üzere hareket ediyor olabiliriz. Bir çocukluk büyüsünün etkisiyle tüm hayatımızı kurbağa derisi altında yaşamaya çalışıyor olabiliriz.

"Bu neden hep benim başıma geliyor?",


"Yine aynı şeyler oldu", gibi cümleleri sıkça kuruyorsanız, bunu kurgulayanın ve değiştirecek olanın siz olduğunu fark etmeniz çok şeyi değiştirir. Büyüyü bozmak için kendini tanımak, fark etmek ve değiştirebileceğini bilmek ilk adımdır. Gelin bu psikolojik kurama göre kendimizi tanımaya ve kurbağa derilerimizden sıyrılmaya başlayalım.

Ego Durumları-Benlik Durumları

Bu yazıyı okuduktan sonra artık ego kelimesinin kirli ve yanlış kullanılmış halinden de uzaklaşacağınızı düşünüyorum. Hepimizin TA’ya göre 3 farklı ego durumu var. Yaklaşımın temelinde bu benlik/ego durumları yer alıyor ve bunlar "Ebeveyn", "Yetişkin" ve "Çocuk" olarak adlandırılıyorlar. Ego durumları açısından bakıldığında bireyler, her biri farklı bir duygu, düşünce ve davranış sistemine karşılık gelen söz konusu bu üç "benlik durumu" üzerinden etkileşim kurarlar.

Ebeveyn ego-durumu, çocukluk döneminden itibaren başta anne- babalarımız olmak üzere tüm otorite figürlerine ait duygu, düşünce ve davranış kayıtlarından oluşur. Hayatımızın başından itibaren hayatta kalmak ve yaşamı anlamlandırmak için bu ebeveyn figürlerinin ortaya koyduğu davranışlarını, farklı durumlarda verdikleri tepkileri, duygu ve düşüncelerini, çeşitli tutumlarını kopyalarız. Bu ego durumumuz aktif olduğunda, sanki onlarmışız gibi yaşam boyu gözlemleyip kaydettiğimiz bu düşünce, duygu ve davranışları gösteririz. Bu ego durumu nesilden nesile geçirmek istenen din, kültür, değerler, görgü, yargı, ...meliler,...malılar'ı belirginleştirmektedir.

Yetişkin ego-durumu; Eric Berne tarafından kişinin "mantıklı", "akılcı" ve "sağduyulu" yanı olarak tanımlanmıştır. "Burada ve şimdi" özerk tepkilerini verirken ortaya çıkan düşünce, duygu ve davranışları içerir. Çocukken neden ve sonuç ilişkisi kurmaya başlarız. İç ve dış dünyamızı anlamlandırmak için bir çok seviyede mantık çerçevesinde düşünme yetimizi geliştiririz. Problem çözme ve karar verme becerilerini ediniriz. Yetişkin ego-durumu, çevreyi objektif olarak değerlendiren, deneyimleri çerçevesinde olasılıkları hesaplayan ego-durumudur. Bir bilgisayar gibi işler. Bir veri işlemcisidir. Kişiliğin ne olduğu hakkında bilgiler toplayan, duygusal ya da yargılayıcı olmayan objektif kısımdır. Kişinin yaşının kaç olduğunun önemi yoktur, çocuk ve ebeveyn benlik durumları arasında arabulucu gibidir. Bu tutum sayesinde ne asi oluruz ne de uysal. Olay ve olgulara gerçekçi değerlendirmeler yaparak bakmamızı sağlar. Ani çıkışlar yerine, sık dokuyup ince eler.

Diğer bütün ego durumları gibi işlevsel yetişkin ego durumunun da negatif versiyonu vardır. Aşırı kullanılması durumunda çok analitik ve duygusuz görünmemiz söz konusudur. Çocuk ego-durumu; oluşan ilk ego durumudur. Yaşamla baş etmek üzere potansiyelimizi kullanırken, kendi algımızla oluşturmuş olduğumuz ve çocukluğumuzdan da izler taşıyan duygu, düşünce ve davranışlarının tümünü içerir. Yıllar sonra Çocuk Ego-durumundan hareket ettiğimizde aslında çok uzun yıllar önce davrandığımız gibi davranıyor ve bu anlamda geçmişi tekrar ediyoruz. Çocuk benlik durumunda, yetişkin ve ebeveyn ego durumundan farklı olarak duygular hakimdir. Çocuk benlik durumu, yaşımız ne olursa olsun, çocukluğumuzda isteklerimize ulaşmak ve gereksinmelerimizin giderilmesi için başvurduğumuz davranışları içerir. Bu yönümüz yaşam enerjimizdir. Çünkü gereksinme ve duygulardan kaynağını alır. Doğal çocuk ve uygulu çocuk olmak üzere ikiye ayrılır. Uygulu çocuk ise asi ve uslu çocuk olmak üzere ikiye ayrılır. Doğal çocuk, kişiliğin eğitilmemiş yanı olarak kabul edilir. Doğal çocuk yanımız içinden nasıl geliyorsa öyle davranır. Fiziksel ihtiyaçlarını her zaman önde tutar. Uyarlanmış çocuk ise, doğal çocuğun az ya da çok eğitilmesiyle ortaya çıkar. Az eğitilenler "asi çocuk" olup kanun ve kurallara karşı çıkar. Çok eğitilenler ise "uslu çocuk" olup kanun ve kurallara uyum sağlar. Hepimiz doğal çocuk olma sürecinden geçerek ya asi çocuk ya da uslu çocuk oluyoruz.

Benlik Durumları Arasındaki Etkileşim

Ruhsal anlamda sağlıklı olan bireyler, her üç benliği duruma göre kullanırlar. Duruma bağlı olarak kimi yerde çocuk benlik durumunu, kimi durumda ise yetişkin benlik durumunu kullanmamız gerekebilir. Bir eğlence mekanına girdiğimizde eğlenmek için doğal çocuk egosunu aktive ederken, bir arkadaşımıza destek olurken ebeveyn ego durumunu aktive edebiliriz. Özellikle yetişkin benlik durumu, çocuk ve ana-baba benlik durumları arasında arabulucu görevindedir. Örneğin, muhtaç birini gördüğümüzde, çocuk yanımız “Boş ver, bu para ancak sana yeter” der ve bizi yarım etmekten alıkoymaya çalışır. Ebeveyn yanımız ise, “Bütün paranı ona ver.” diyerek bizi parasız bırakmaya yönlendirir. Yetişkin yanımız devreye girerek, "Paranın bir kısmını kendine sakla, bir kısmını da ona ver" diye orta yolu bulmamıza yardım eder.

Bu benlik durumları her insanda farklı düzeylerde bulunmaktadır. Kiminin çocuk benliği daha baskınken, kimin yetişkin benliği, kiminin de çocuk benliği ağır basar. Bazı insanlar her üç benliği her durumda olması gerektiği biçimde kullanabilir. Fakat bazı insanlar kimi zaman üç benliği iyi kullanırken kimi zaman da dengesiz kullanabilir. İşte ilişkilerde ve iletişimde çatışmaların yaşandığı anlar böyle anlardır.

Çocukluk Kararları Yaşamımıza Damgasını Vurur

Okuduğunuz üzere, doğduğumuz andan itibaren ebeveynler başta olmak üzere, etrafımızda var olan insanlardan sözlü veya sözsüz ileti bombardımanına maruz kalırız. Bu mesaj bombardımanı altında pek çok şeyi değerlendirerek yaşamla, kendi yaşamımızla ilgili kararlar alır ve yaşamımızı bu kararlar eşliğinde oluştururuz. Ve böylelikle çocukken aldığımız kararlar yaşamımıza damgasını vurur.

Yaşam Senaryomuz

Çocukluk kararlarımızla bir senaryo yazarız. İlişkilerimizi, özel hayatımızı ve işimizi, bu senaryoya uygun olarak tüm hayatımızı kurgular, yaşamımızı buna göre oynarız. Eğer farkında değilsek; hayatımızı bilinçli bir şekilde yaşadığımızı, yaşamımızın direksiyonunda kendimiz olduğunu düşünüyor olabiliriz. Ancak aslında işimizi seçerken, arkadaş ilişkilerimizde, evlenirken ya da boşanırken, zorluklarla başa çıkarken ya da bir şeylerden kaçarken çocukluk döneminde yazmış olduğumuz senaryoyu yaşamak üzere hareket ediyor olabiliriz.

Hepimiz seçim yapma potansiyeline sahibiz ve çocukluğumuzda verdiğimiz kararlarla yaşama devam etmek zorunda değiliz. Yeniden seçim yapıp kararlar alabilir, kendi senaryomuzu değiştirebiliriz. Kendimizi ve başka insanları yargılamadan önce şu farkındalığa sahip olabiliriz; herkesin olduğu kişi olmasının arkasında bir hikayesi vardır. Hepimizin şu anda olduğumuz gibi olmamıza hizmet etmiş bir şeyler ya da birileri var!

Şimdi tüm bunları ışığında kendinizi ya da bir başkasını yargılamadan önce durup bir kez daha düşünmeye ne dersiniz?

Geriye baktığınızda iyi ki yapmışım iyi ki yaşamışım diyeceğiniz, içinize sinen bir hayatınızın olması gerçekten sizin elinizde. Şunu aklımızda tutalım; her yaşam bir senaryodur. Siz de kendi özgür senaryonuzu yazmak ve başrolünde oynamak istiyorsanız, kendinizi keşfetmeye bugün başlayabilirsiniz.

Her güne kendiniz olarak özgürce merhaba diyerek uyanmanız dileğiyle...