Günümüzde "karı-koca hayat müşterektir" "Sen de evine katkıda bulun" diye koca karısı üzerinde mânevî baskı kuruyor.
Hayat müşterektir ama erkek ile kadının da birbiri üzerinde hakları olduğu kadar sorumlulukları vardır. Sorumluluklar eşitlenemez bir farklılık da gösterir. Allah’ın takdîr-i ilâhisinde eve parayı erkeğin getirmesini, kadının ise çocuğuna bakmak, eşine karşı dürüst ve ahlâklı olmak mecbûriyeti olduğunu bize öğretir. Böyle bir iş bölümü yapmıştır Allah, ama kadın çalışmak isterse de çalışma hakkına sahiptir. Çünkü Hazreti Hatice ölene kadar çalışmıştır ve Hazreti Peygamber de buna arka çıkmıştır. Fakat mükellef değildir. Kadının çalışmasında öncelikleri vardır ki o da aile sıcaklığını ve mahremiyetini korumaktır.
Kadın çalışırsa da kendi parasını kendine harcayabilir, çünkü İslam’a göre kadının eve para getirme diye bir mecbûriyeti yoktur… Elbette paylaşmak, kocasının sıkıntı zamanında ona medâr olmak, destek olmak; mânevî hukukun ötesinde ayrıca tarîkat ehlinin işidir. Çünkü tarîkat ehli tabii ki kocasını önce düşündüğü gibi, kimin ihtiyacı varsa ona yardım etmek onun şiarıdır. Dolayısıyla bir vazîfe bölümü olmasına rağmen ihtiyaç hâlinde kadın kocasına destek olur bu onun en zevkli vazifesidir. Böylece birbirini sevmek, saymak, fedakarlık yapmak demektir. Zevç ve zevce ayakkabının iki teki demektir. Bu âleme Allah’a beraber yürümek için gelmişlerdir. Birbirlerinin elini tuttukları zaman bile birbirlerinin sıkıntılarını alırlar, destek olmak ve bir arada olmak Allah’ın en hoşuna giden şeylerdendir.
Kadının eve bakmakla ilgili hiçbir sorumluluğu yoktur. Ama kadın isterse bunlara katkıda bulunabilir. Kur’an’a göre; mirasta kadın bir, erkek ise iki aldığı zaman; erkek bütün ömrünce o kadına bakmak zorundadır, kadın aldığı payı kimseyle paylaşmak zorunda da değildir. Kadın ayrıca çocuğunu beslemek ve ahlâklı olmaktan başka hiçbir yükümlülüğe de sahip değildir. Dolayısıyla da hani yemek bile yapmasa, evi bile temizlemese, Kur’an’a göre sorumlu değildir. Tarîkat ehline göre her şeyi paylaşmak, karşısındakini rahatlatmak zevki olduğu için kadın, yemeğini yapar, kocasının işlerini halleder, bâzen de maddî destek de olur. Bu büyük bir fedakarlıktır. Bu anlamda da kadının hakkı zor ödenir desek yeridir. Kadın tamamen kendi rızâsıyla iş yapmak zorundadır, ama bugünün Türkiye’sinde en büyük eksiklik mânevî terbiye eksikliğidir. Mânevî terbiye almış bir insan, birisi yanında mağdurken onu o sıkıntıda bırakamaz; öyle bir mesuliyeti olmasa da eşine, ailesine katkıda bulunur, israftan kaçınır ve bu şekilde evi rahat geçindirmeye çalışır. Çünkü kocasının arkasında olan en büyük kişi kadındır ve kadın kocasına destek olmalıdır ki, erkek de dimdik ayakta durup hizmet edebilsin. Yani, bu benim mi, şu senin mi diye düşünmeden, el ele verip, birlik ve beraberlik içinde Allah’ın istediği bir aile biçimini etrafa yansıtmak kadar Müslümanlığı gösteren bir şey yoktur.
Erkek de nankörlük etmeyecek, karısının kıymetini bilecek ve takdir edecek. Hazreti Mevlânâ’nın dediği gibi: “Kadın, Allah’ın en ince perdeden gösterdiği nûrudur. Dolayısıyla kâmil erkek, kemâl sâhibi erkek ancak kadına hürmet etmeyi bilir. Kadına kaba ve hayvanca davranan insan değildir” Çünkü Peygamber Efendimiz de hadisde: “Kadın, erkeğin diğer yarısıdır” demişler. O zaman diğer iki yarı birbirinden hiçbir yönden ayrı olamaz. Allah’a karşı mesuliyet yönünden de vazifelerini yapmakla yükümlüdür, birbirine karşı da mesuldür. Aslında bütün aile birbirine karşı mesuldür, çocuk da anneye babaya mesuldür, anne baba da çocuğu iyi yetiştirmekle mesuldür. Bu bakış açısından bir aile anayasası yapılmalı, iş bölümünü doğru düşünüp herkesin birbirine hürmet etmeyi öğrenmesi lâzımdır. ayrıca birbiriyle konuşmayı, hakaret etmeden birbiriyle konuşabilmeyi, farklılıkları hoş görmeyi öğrenebilmelidir.
“Hayat müşterektir” sözünü sâdece maddiyata dayandırarak erkekle kadını eşitlemek doğru doğru değildir. “Hayat müşterektir” demek; iyi ve kötü günde hayatı paylaşmak demektir, hastalıkta, sıkıntı ve belalarda. Çünkü evlenirken kimin ne olacağını bilemiyor insan, her şeyi paylaşmak lâzım. Çocukların mesuliyetini de paylaşmak lâzım, ama derviş bir kadın “Kocam niye paylaşmıyor?” diye de oturup üzülmez, çünkü çoğu kez koca dışarıdaki sorunlarını ve tatsızlıklarını eve taşımak istemez. Kadın ise kendisine düşen vazifeyi yapar, paylaştığı şeylere şükreder; paylaşamadığı şeyler için de yerinmez onun için de Allah’a şükreder. Ne mutlu birbirine sevgi, şefkat, merhamet gösterenlere!. Birbirini anlayanlara, birbirine anlayış gösterenlere ve birbirinini sevenlere!.. Ne mutlu hep birlikte Allah yolunda gidenlere!..