Bakıldığında Bayık'ın Fransız gazetesi üzerinden AB'ye, Karayılan'ın ise İsrail gazetesi üzerinden ABD'de başkanlık koltuğuna oturmaya hazırlanan Joe Biden'a seslenmeye çalıştığı görülüyor.

Geçtiğimiz hafta içinde terör örgütü PKK’nın yöneticilerinden Cemil Bayık’ın Fransız Humanite gazetesinde yayımlanan makalesi ile Murat Karayılan’ın İsrail’in önde gelen gazetelerinden Jerusalem Post'ta yayınlanan röportajı çok tartışıldı.

Genel anlamda söz konusu gazetelerin sayfalarını terör örgütü yöneticilerine açmalarına yönelik eleştiriler öne çıkarken gerek bu röportaj ve makalenin yayınlanmasının zamanlaması gerekse de terör örgütü yöneticilerinin verdiği mesajlarda dikkat çekici noktalar var.

Bakıldığında Bayık’ın Fransız gazetesi üzerinden AB’ye, Karayılan’ın ise İsrail gazetesi üzerinden ABD’de başkanlık koltuğuna oturmaya hazırlanan Joe Biden’a seslenmeye çalıştığı görülüyor.

Bayık, 10-11 Aralık’taki zirvede Türkiye’ye yönelik yaptırımlar konusunu ele alacak olan AB’ye “başta Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege konuları olmak üzere Türkiye ile gerginlik yaşadığınız her konuda sizin yanınızdayız” diyerek hem bu zirveden yaptırım kararı çıkması yönündeki beklentilerini dile getiriyor hem de AB’ye “sizin lejyoneriniz olmaya hazırız, Türkiye ile ilgili hesaplarınızda bizi istediğiniz gibi kullanabilirsiniz” mesajı veriyor.

Tabi Bayık bu mesajları verirken beklentilerini de dile getiriyor.

Bayık’ın istediği PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılması.

Karayılan’ın mesajları da Bayık’ınkiyle benzer yönde.

Ancak Karayılan bir taşla Bayık’tan çok daha fazla kuş vurma hesabında.

Karayılan aynı röportajda hem ABD’de etkili Yahudi, Ermeni ve Rum lobilerine hem de ocak ayında başkanlık koltuğunu devralması beklenen Biden ve yönetimine selam çakıyor.

Karayılan, “AK Parti'nin Osmanlıcı olduğunu, Osmanlıların da Ermenilere, Yunanlılara, Süryanilere ve tüm Hristiyanlara karşı soykırım yaptığını" öne sürerek söz konusu lobilere “sizin yanınızdayız” mesajı veriyor.

Karayılan’ın özetle, “PKK’nın sol ideolojiler üzerinden kurulmuş olmasına karşın artık bu ideolojilerin varlığını yitirdiğini ayrıca ABD’yi emperyalist bir ülke olarak görmedikleri” şeklindeki ifadeleri ise ABD müesses nizamına ve onların temsilcisi olarak başkanlık koltuğuna oturacak olan Biden’a mesaj.

Söz konusu röportajda Karayılan, “ABD'ye bizi terör listesinden çıkarma çağrısında bulunuyoruz” diyerek Bayık’ın AB’ye çağrının aynısını Biden yönetimine yapıyor.

Kuşkusuz Karayılan da ABD’nin karşılıksız hiçbir şey yapmayacağını biliyor.

O nedenle bu çağrıyı yaparken Biden yönetiminin hedefleri doğrultusunda “hizmete hazır olduklarını” eklemeyi ihmal etmiyor.

Kimileri Karayılan’ın “AK Parti-MHP ittifakına karşı oldukları için diğer meselelerde biz CHP ile aynı düşünüyoruz” sözlerini salt CHP’ye selam gönderme olarak değerlendirse de aslında bu bir yönüyle öyle olmakla birlikte buradaki asıl mesaj da yine Biden yönetimine.

Ne demişti Bide, aday adaylığı döneminde?

“Başkan seçilirsem Erdoğan’ı darbeyle değil seçimle devireceğim, muhalefete destek vereceğim.”

Yani Karayılan, Biden’a, “Bize destek ver ki, Erdoğan’ı devirme hedefin doğrultusunda biz de Türkiye’deki uzantımız HDP’nin muhalefetle iş birliğini devam ettirelim” diyor.

Karayılan’ın dikkat çekici ifadelerinden biri de "ABD ile tüm Kürtler arasındaki muazzam ilişkileri tamamen destekliyoruz" idi.

Karayılan’ın burada kast ettiği “Kürtler”, PKK’nın Suriye kolu PYD.

Son günlerde yeniden yoğunlaşan, Biden döneminde ABD’nin PYD’ye yönelik desteği arttıracağı yönündeki tartışmalarda kimileri, Washington’un bunu yaparken PKK ile PYD’yi ayrıştırmaya çalıştığı hatta PKK’nın tasfiyesine yeşil ışık yaktığı yönünde değerlendirmelerde bulunuyor.

Kimi uzmanlarımız uzunca bir süreden bu yana ABD’nin PKK ve PYD ile ilişkilerini bu yaklaşım üzerine oturtmalarına karşın bu değerlendirmelerin doğru olmadığına dair kanaatimi hep dile getire geldim.

Bir terör örgütünün, kendisinin tasfiye edilmesine yönelik yaklaşımları desteklemeyeceğine göre Karayılan’ın bu ifadelerinin de Washington’un PYD ile ilişkisinin, bunları PKK ile ayrıştırma, hele de PKK’nın tasfiye edilmesine göz yumma gibi bir eksen üzerinden yürümediğinin göstergesi olduğunu düşünüyorum.

Kuşkusuz Karayılan’ın da Bayık’ın da yakın bir dönemde ABD ve AB’nin PKK’yı terör listesinden çıkartma beklentisi ile bu açıklamaları yaptıklarını zannetmiyorum.

Ancak gerek Washington-Ankara gerekse de Ankara-Brüksel ilişkilerinin yeniden şekillenmeye başlamasının arifesinde terör örgütünün “İngiliz anahtarı” gibi kendini “kullanılmaya hazır” olarak ortaya sürmesini, İsrail ve Fransız gazetelerinin de buna önayak olmasını dikkatle takip edilmesi gereken bir durum olarak görüyorum.

Türkiye’nin, ABD ve AB ile ilişkileri düzeltmeye yönelik güçlü sinyaller verdiği bir dönemde, söz konusu gazetelerin sayfalarını terör örgütü yöneticilerine açmalarının manidar olduğunu düşünüyorum.