Güncel yaşamımızdan olanları yazılarımıza aktarmak genelde yaptığımız şeylerdendir. İstanbul gibi, her anını dolu dolu yaşamak zorunda olduğunuz çok büyük ve hareketli bir şehirde yaşıyorsanız bu doğal bir yaşam biçimidir.
Yıllardır İstanbul’da yaşayan ve her yerini dolaşmayı ve oralarda yaşananları gözlemlemeyi seven biri olarak, gördüklerimdan, yaşadıklarımdan, yazılarımda fırsat buldukça söz etmişimdir. Söz konusu olan, dünyanın en bütük metropollerinden biriyse; yazacak bir şeyiniz mutlaka vardır. Amaç; İstanbul’un tarihi, jeolojik, sosyal yapısında eksik olanların tamamlanabilmesine katkı yapabilmek, İstanbul’da sürekli yaşayan bir İstanbulsever olarak yönetenlere yardımcı olabilmektir.
Eleştirilerimiz de olmuştur zaman zaman. İçeriğinde ne kadar eleştiri olsa da, sonuna mutlaka çözüm önerilerimizi de eklemeyi asla ihmal etmemişizdir.
İstanbul; yerleşik 16 milyon, günübirlik veya kısa süreli ziyaret için gelenlerle birlikte yaklaşık 20 milyon insanı konuk eden, onlara İstanbul konukseverliğini gösterebilmek için çaba gösterilen, dünyanın en büyük metropollerinden biridir. Böylesine büyük bir şehri yönetebilmek için, merkezi yönetim mevzuatlarının yanı sıra büyük şehre özgün hazırlanmış özgün mevzuatlara dayalı yönetim biçimleri gereklidir.
Trafiğinden, toplu taşımasına, ekonomisinin yönetiminden, sosyal ve siyasal yönetimine, yaşayanların ekonomik ihtiyaçlarının karşılanmasına, yerleşim bölgelerinin yerel yönetimine, yeni yerleşim bölgelerinin planlanmasının yanı sıra, yaşayanların yaşamını kolaylaştıracak günlük hizmetlerin verilmesine kadar birçok özelliği, 16 milyon İstanbullu için gerekli olan yönetim çeşitlemeleridir..
İstanbul; ülkemiz ekonomisinin, sanayisinin, iş olanaklarının çok önemli bir bölümünün sorumluluğunu üzerinde taşıyan bir ilimiz. İş bulabilme, çalışabilme hayallerinin en merkezi yerindedir.
Yıllardır “şehir efsanesi” gibi dillerde dolaşan “Taşı Toprağı Altın” olarak bilinen bir şehirdir. Yaşamını daha iyi sürdürebilmek hayali kuranların rüyalarını süsleyen İstanbul’u yönetmek çok da kolay olmasa gerek. O nedenledir ki; öncelikle medyada, yazı yazanlar, yorumlayanlar, yıkıcı değil yapıcı, katkı sağlayan, alternatif gösterebilen eleştirileriyle yönetimlere katkı sağlamaya özen göstermelidirler.
İstanbul’u yönetmek çok kolay değildir.
İstanbul yaşayanların katkısı olmaksızın yönetilebilecek bir şehir de değil. Yönetenlerin iyi yönetimlerinin denetimi, İstanbul’da yaşayanların geri dönüşlerinin çok iyi ve dikkatle değerlendirilmeleriyle ölçülebilir.
İstanbul’u İstanbul yapan, bu güzel şehrin en ücra köşesine varıncaya kadar oralarda yaşayanların İstanbul’da yaşadıklarını hissedebilmeleridir.
İstanbul’un yapısının büyük bölümünü oluşturanlar; tarihini, kültürünü, geleneksel yaşam biçimini, yıllardır özenle koruyarak gelecek nesillere taşıyan ve İstanbul adının büyüklüğünü yaşatanlardır.
Yedi tepeden oluşan İstanbul; o eski geleneksel yapısını biraz kaybetmiş olsa da hala o yedi tepenin temelini oluşturduğu yedi bölgeli, eski İstanbul kültürü ve geleneklerini günümüzde bile hala yaşatabiliyor.
İstanbul her ne kadar; yıllardır hızla göç alan bir büyük şehir olsa da hala birçok bölgesinde, ilçesinde, o eski Istanbul kültürünü, tarihi özelliklerini ve geleneksel yaşam biçiminin yansımalarını sürdürebilmektedir. Tüm bu özelliklerini, kuşaktan kuşağa aktarabilen İstanbul, o nedenledir ki, Dünyanın en büyük ve gezip görülmesi ihtiyacı çok hissedilen dünyanın en önemli metropollerinden biridir.
İstanbul, Türkiye’ye gelip ziyaret etmek isteyen yabancıların ilk uğrak yerlerinden birdir.
Tarihi özellikleri, günümüze dek özenle sakladığı kültür varlıkları, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan dillere destan boğazı, sosyal ve jeolojik yapısının yanı sıra kalabalık bir kent olmasına parallel olarak, ne yazık ki; son yıllarda özellikle karmakarışık trafiği ile ve kontrolsüz yapılaşması ile de adından sıkça söz edilen bir şehirdir.
Trafik ve toplu taşıma konusunda yıllardır birçok yatırım yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Tam çözüm bulunamadı ama iyi gelişmeler var. Ama, asıl sorun hala control altına alınamayan hızlı yapılaşma ve en çok ihtiyaç hissedilen yeşil alanların giderek azalmasıdır.
İşte asıl sorun bu. İstanbul’a ve İstanbullulara eski İstanbul’u özletmeyelim.