Festival filmleri, sinemalardaki yeni gösterimler ve evlerimizde seyredebileceğimiz “zamansız” filmler var…
Teknoloji… Bakış açısı… Kurgusallık…
Zamanın yolculuğunda çok başkalaştı, değişti gelişti artık her şey…
Elbette ki sinema tarihinin ve sektörünün geldiği nokta da başka...
Sessiz filmlere eşlik etmek için sinema salonlarına konulan piyanolu günlerden, çok boyutlu görüntü teknikleri ve ses tekniklerine ulaşıldı…
Sözüm ona; yağmur damlalarının üzerinize döküldüğü bir sinema sistemine erişildi…
Erişildi erişilmesine de “Her yenilik eskiyi unutturmadığı ya da yok etmediği ölçüde değerli olmaz mı?” sorusunun da cevabı değişti mi?
Unuttuk örneğin;
İlk Türkçe sözlü filmdi, “İstanbul Sokaklarında”
1931 yılı aralık ayında gösterime giren filmin yazarı ve rejisörü Muhsin Ertuğrul’du…
Mısır, Türkiye ve Yunanistan yapımı bu sesli Türk filminde, seslendirmeler Darülbedayi sanatkarları tarafından Paris’te Espinay stüdyolarında yapılmıştı…
Başrolleri, Semiha Berksoy, Talat Artamel, İsmail Galip Arcan gibi Türk oyuncuların yanı sıra Mısırlı Azize Emir ve Yunanlı Gavrilides paylaşıyordu…
Filmin müzikleri ise Ferit Alnar ve Hüseyin Sadettin Arel’e aitti…
Alnar’ın bestesi “İstanbul Sokaklarında” adlı eserden başka, Tükenmez Yollardayım, Güzel Gözlerini Sevgili Yavrum, Uyu ninnisi, Ekin Ektim Çöllere ve Zeynebim türküleri de seslendirilmişti…
İpek Film yapım şirketinin arşivi -her nerede duruyorsa- sinema tarihimizin ilklerini dinleme, izleme şansını veriyor bizi…
Unutmadan gelişmenin şansına erişebilmemiz için kaybolmaya yüz tutmuş arşivlerimize sahip çıkma zamanı gelmedi mi?
***
15 kadın… Tarlada günlük iş… sahnede yıldız…
Sinemadan tiyatroya kültürel üretim her daim bizi besler…
Bilecik'in Gölpazarı ilçesine bağlı Kurşunlu köyü…
15 kadın, bahçe ve tarla işlerinden arta kalan zamanda bir tiyatro oyunu sergilemek için hazırlanmaya karar veriyorlar…
Ve Tarım ve Orman Müdürlüğünün İŞKUR ve KOSGEB desteğiyle "Tarımda Kadın Girişimciliğinin Güçlendirilmesi Programı" kapsamında tiyatro eğitimi alıyorlar…
Şeyh Edebali Üniversitesi öğrencilerinin yazdığı "Tarladan Tiyatroya" isimli oyuna karar veriliyor…
Tarlada, bahçede provalar başlıyor…
13 günlük hazırlık döneminden sonra da yaklaşık 500 kişilik seyircinin önüne çıkıyorlar…
Kendi hallerinde çalışan çiftçiler olarak hayatlarına devam ederken örnek bir cesaret sergileyerek tiyatro sahnesine adım atan bu kadınlar, işte bu toprakların kadınları…
Takdire şayan oldular…
13 günde, tarla bahçe işlerinin yanı sıra sanatsal faaliyetlere de vakit ayırarak
Bilecik’in gururu oldular…
Darısı tüm şehirlerimizin başına…
****
Nihayet… Dede Korkut UNESCO listesinde
Bayburt’un Masat köyü sınırları içerisinde bulunan türbe, Dede Korkut’un…
1995 yılından bu yana da aynı köyde Dede Korkut Uluslararası Kültür Sanat Şenlikleri düzenleniyor…
Bu anlamda Türk destanı Dede Korkut’un UNESCO listesine dahil olmasını dört gözle bekliyordu Bayburtlular…
Türk dünyasının ortak değeri olan Dede Korkut'un hikayelerini, destanlarını, masallarını daha güçlü anlatmak istiyorlar…
UNESCO, “Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası Temsili Listesi”ne nihayet ekledi Dede Korkut’u…
Türkiye dünyada bu listede en çok unsuru, değeri olan ilk 5 ülke arasında… Dede Korkut'la birlikte ise 17'nci, varlığını listeye dahil etmiş oluyor…
Kültür varlıkları ile bu listede ilk 5 ülke arasında yer almamız bir kenara, Dede Korkut’un insanlığın ortak miras listesinde olması dünyasal kültürün kazanımı adına isabetli bir karar…