Biz Fırat Kalkanı operasyonuyla bir eşekarısı kovanına dalıverdik. Membiç Cebi-Dabık (Dabıq)-Amik(Amaq) IŞİD'in "Melheme-i Kübra" dediği, Türkçe'de kıyamet öncesinde yaşanacak
IŞİD’in KIYAMET ÖNCESİ SAVAŞI YAPACAĞINA İNANDIĞI YER: DABIK MENBİC CEBİ (MARE-DABIK-BAB ve DERİNLİKLERİ): Bizim AMİK’imiz-IŞİD’in AMAG’ı Biz Fırat Kalkanı operasyonuyla bir eşekarısı kovanına dalıverdik. Membiç Cebi-Dabık (Dabıq)-Amik(Amaq) IŞİD’in “Melheme-i Kübra” dediği, Türkçe’de kıyamet öncesinde yaşanacak “Çok Büyük ve Çok Kanlı Savaş” olarak karşılık bulan, Yahudi ve Avanjelik literatüründe özellikle Hristiyanlıkta “Armegeddon” olarak tanımlanan ve gelecekte yaşanacak savaşla doğrudan ilgilidir. Burada önemli olan ise, bu savaşın olup olacağı değil, IŞİD’in bu savaşı yapacağına inanmış olmasıdır. İşte burası da mızrağımızı sokuverdiğimiz yerdir. Konuyu daha iyi anlamak için parametrelerden yola çıkalım.
IŞİD’in üç yayın organı var.
Birisi DABIK (DABIQ): Bu derginin adı IŞİD için çok anlamlı. Çünkü IŞİD, Dabık’ta kıyamet öncesi çok büyük ve kanlı bir savaş yapacağına, kazanacağına, sonra da İstanbul’u ele geçireceğine “fethedeceğine(!)” inanıyor. Doğruluğu belirsiz (Çünkü gaybı ‘bilinmezi-geleceği’ sadece Allah bilir) bazı hadislere dayandırdığı bu doğmasını yaşamak ve yaşatmak için hazırlık yapıyor. Bunu da Melheme-i Kübra olarak tanımlıyor. Peki DABIQ nerede? Dabık Membiç cebinin içinde! Mare’nin hemen 10-15 km kuzeydoğusunda, Bab’ın kuzeybatı-batısında) Diğer dergisinin adı ise AMAQ. Yani Amik. Amik ovasından geliyor. Amik Arapçada ‘Derin’, Amaq ise ‘Derinlik’ demek.
IŞİD-DAİŞ terminolojisinde bu derinlik bizim Amik ovasından başlayıp Membiç cebine yani Dabık’a, oradan Rakka ve Deyrezzuz’a doğru uzanıyor. Bu derinlik askeri strateji ile birlikte ele alındığında daha da anlam kazanıyor. Çünkü böyle bir savaşın küçük bir alanda değil, ancak geniş bir alanda ve derinlikte icra edilmesi mümkün. İlginç bir şekilde IŞİD-DAİŞ’in Melheme-i Kübra dediği bu kavrama Yahudi ve Avanjelik inanışında da rastlanıyor. İbranicede Har-Megido/Megido Dağı olarak anılan bu yer Akdeniz’den 25 km. içeride, Tel Aviv’in yaklaşık 90 km. kuzeyindeki var olan yer olarak tanımlanıyor. Kitab-ı Mukaddeste (16:16): “ve O, onları hep birlikte İbranicede Armegeddon denilen yerde topladı.” deniliyor.
IŞİD’in yeni çıkartmaya başladığı diğer bir dergisinin adı da Rumiyah. Yani Roma. Bakın derginin ilk sayısında ne yazıyor: “Dergimize isim olarak tercih ettiğimiz ‘Rumiyah’ (Roma) ismi, Allah Resulü’nün kıyamete yakın fethiyle bizi müjdelediği yerin ismidir. Rabbimizden isteğimiz, bu beldeyi ve ondan daha önce fethedilecek olan Konstantiniyye’nin (İstanbul) fethini bize nasip etmesidir.” IŞİD’in terminolojisinden doğmalarından ve ritüellerinden türemiş dergi isimleri ve taşıdığı anlamlar kısaca böyle. IŞİD’in sözde lideri ve sözde halifesi Bağdadi ise kuzey Suriye’deki çatışmalar sırasında ortaya koyduğu bir çıkışta; “Bayraklar 80’e ulaştığında Melheme-i Kübra’nın başlayacağını” söylüyor. IŞİD’in Kafir, Tağut, Rafizi, Peşşeytan, Hizbullat, Ataistler olarak tanımladığı güçlerin bayrak sayısına bakıldığında bu rakama oldukça yaklaşıldığı görülüyor. Zira sadece koalisyona dahil olan ülke 68. Bu 68 bayrağa İran’ı, Lübnan Hizbullah’ını, adı geçmeyen diğer ülkeleri eklediğinizde bu sayıya oldukça yaklaşmış olunuyor. Hatta yerel ve bölgesel güçleri de eklerseniz fazlasıyla aşıyor. IŞİD’in bu bayrak sayısıyla ilgili muhataplarını nasıl tanımladığı bilinmez, ama ‘biraz gırgır-biraz şamata’ “Aman, sakın ha! 80’i aşmamak gerekiyor.” Gerçek ve ciddi olan fiili duruma döndüğümüz zaman ise bir gerçekle karşılaşıyoruz. Çünkü artık bu durum Türkiye ve mızrağını Menbiç cebine sokan TSK’yı fazlasıyla etkiliyor.
2003 işgaliyle varlığı (Cemaat el Tevhit vel Cihat olarak) görülmeye başlayan, o günden beri biriktirdiği saha tecrübesini pratiğini ve aklını Fırat Kalkanı operasyonunda da ortaya koyan IŞİD, TSK’nın kudreti karşısında önce küçüldü ve mikrolaştı, alana dağıldı, çekildi, sonra da oynak terör üretmeye ve vurmaya başladı. Önce YPK-PKK’la eş zamanlı güdümlü bir tanksavar roketiyle bir tankımızı vurdu. 3 gün önce bir intihar saldırısıyla 14’ü Suriyeli Türkmen 5’i OSÖ olmak üzere 19 kişiyi katletti. Dün ise iki GTSR (Güdümlü tanksavar roketi-TAS) ile iki tankımızı vurdu, 3 askerimizi şehit etti, dördünü yaraladı. Artık anlaşılması gereken bir gerçek var: Güneye indikçe mücadele daha da sertleşecek, daha da kızgınlaşacak. IŞİD bu gibi durumlarda oynak-hareketli-mobilize bir terör üretse de yukarıda açıklamaya çalıştığımız gerekçelerle mümkün olan her türlü etki-güç-inisiyatif, imkan ve kabiliyetini kullanarak dayanmak isteyeceğini görmek gerekiyor.
Çünkü bu IŞİD için çok güçlü bir doğma, çok güçlü bir inanış, çok güçlü bir motivasyon aracı.
Burada IŞİD’in yığınaklanması önem kazanıyor.
IŞİD Menbiç Cebinde nerede yığınaklanıyor?
- Öncelikle Bab’ta en az 3 kampı var.
- Ahtarin’de (Mare-Babık doğusu, Çobanbey güneybatısı)
- Soran’da
- Savran’da
- Süfyan’da
- Kabasin (Kubbesi)’de (En büyük yığınaklardan biri burada)
- Şuveyha’da
- Türkmen oba ve köyleri Havahöyük ve Taşlıhöyük’te
- Haçköse’de
- Ve tabii Mare’nin hemen kuzey doğusundaki Dabık’ta.
Aslına bakarsanız bu coğrafi konuş, bir tarafıyla Dabık’ı koruma altına almış gibi. Oynak ve mobilize terör, intihar ve bombalı araç saldırıları, küçük direnek noktaları, GTSR (TAS) saldırıları, derinlikte pusu ve baskınlar ile her an ve her yerde bitivereceğini de unutmamak gerekiyor.
Tabii bir de yurtiçi saldırılarını! PKK-YPG-FETÖ eşgüdüm terörünü ve hamlelerini. Alan kapma ve zaman yarışlarını. Saha oldubittilerini bir saha gerçeği-reel politik olarak dayatan diplomatik atraksiyonları. Menbiç cebini kontrol etmesi halinde Türkiye, sadece IŞİD’i bu bölgeden çıkartmış olmayacak. Çok daha büyük bir iş yapacak: Ritüellerle-doğmalarla-sembollerle-inanışlarla-düşmanlıklarla ve araya giren kanlarla var olan, güç bulan ve motive olan IŞİD’in en önemli silahını elinden alacak ve kıracak. IŞİD’in varlık iddiası, felsefesi ve inanışı çökecek. Ortaya çıkan etki büyük olasılıkla IŞİD’in kendi içinde bölünmelere neden olacak. IŞİD Rakka ve Deyrezzuz derinliğine çekilmeyecek, saklanacak. Tutmayan inanışlarıyla çürüyecek. O yüzden bu harekatın başarısı operatif değil: İnsanlık adına kavramsal. Ve stratejik. Bir başka tarafıyla Suriye’nin toprak bütünlüğü ve üniter yapısı adına büyük bir önem taşıyor: Afrin ve Ayn el Arap (Kobani) alanların birleşmesine engel olmasıyla, bir daha iyileşmeyecek bir yarayı zırhla kaplıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin Ortadoğu ve Arap dünyasıyla, Ortadoğu ve Arap dünyasının da Türkiye ve Rusya ile fiziki bağının kopmasına engel oluyor. Sığınmacılar için bir yaşam alanı açıyor. Gerçekleşirse tabii! Birileri engel olmaya kalkmazsa. Çünkü IŞİD birilerin işine çok yarıyor.
7 Eylül 2016’ İstanbul