Bugün 17 Temmuz. (Önceki gün 15 Temmuz'un sene-i devriyesiydi. Şehitlerimize Rahmet, Gazilerimize Âfiyet, Devlet-i Ebed Müddetimize Güç-Kuvvet diliyoruz) Süper Lig'imizin hepsi birbirinden "süper" takımları "Dozer Cemil" sezonuna ellerinden gelen en iyi şekilde hazırlanıyor.
Takımlarımız muhtelif mekânlarda yaptıkları kamplarda fizik ve taktik yeterliğe ulaşmak için ter döküyor. Hatta arada hazırlık maçı oynayanlara bile rastlıyoruz tek-tük. (Başakşehir, Ajax’la oynadı, Fenerbahçe, Bolu ile)
Bütün bu süreç, yazımızın başlığında kullandığımız Latince bir terim olan “in vitro”, yani laboratuvar ortamında gerçekleşiyor. Hazırlıklar, idmanlar, “şakacıktan” maçlar bile hep bir şeyleri test etmek için bu süreçte. Kondisyon yükleme, dayanıklılığı arttırma ve sürekli kılma, takım olgusunu imal ve tesis etme, uyumu sağlama ve yarışmacı takımı ortaya çıkarma yönünde bütün gayretler.
Takımlar bir taraftan bu şekilde Lig’e hazırlanırken diğer taraftan yöneticileri de “transfer” diye bilinen bir yalanın peşinde koşuyorlar tüm dünyada olduğu gibi. Transfer aslında her ne kadar takımlar ve futbolcular arasında oluyor gibi gözükse de bu işten en karlı çıkan “menajer”ler oluyor her zaman. (Sezon başlamadan bu konuda dönen dolaplara yakından bakalım gelecek haftalarda)
Takımlar eksiklik hissettikleri bölgelere kendi bütçelerine uygun oyuncular bulup transfer ederek güçlenmek için UEFA Finansal Fair Play ve TFF Lisanslama Kriterleri çerçevesinde “kılı kırk yarmak” zorunda bundan böyle. Dert bin birdi, bin beşyüz oldu anlayacağınız.
Fakat kamplarda ne yaşanırsa yaşansın ve kim ne transfer yaparsa yapsın Lig terazisine çıkıp tartılmadan “şu şöyle-bu böyle” demek mümkün değil çünkü her şey henüz in vitro. Bu hazırlıklar laboratuvar ortamından çıkıp gerçekle yüzleşmeden neyin ne olduğunu anlayamayacağız. Özellikle bazı büyük takımlarımızın kamplarından “embedded” muhabir arkadaşlarımızın pompaladığı kadar “pembe” değil durumlar hatta bırakın pembeyi patlıcan moru daha yakışıyor yaşananlara. Neyse ki daha sezonun başlamasına oldukça uzun bir zaman var. Avrupa Ligi’ne katılacak takımlarımız hariç diğerleri için ritim yavaş yavaş artarak maksimuma ulaşabilir.
Bu arada Nihat ÖZDEMİR TFF’si de Lisanslama Kriterleri ve Merkez Hakem Kurulu’nu ilan ederek ilk icraatlarına başlamış oldu. Zekeriya ALP’in MHK Başkanı olması ve Kuruluna aldığı isimler; bu senenin de hakemlik açısından oldukça tartışmalı geçeceğinin ve hep bir takım dengelerin gözetilmeye çalışıldığının ifadesi oldu. Zekeriya ALP’in önceki MHK Başkanlığı (2012-2014) sırasında gösterdiği performans oldukça düşük kalmıştı ve yeni MHK’yı oluşturan isimler hep bilindik “şu şunun adamı, bu bunun adamı” sarmalından çıkılamadığının ispatı adeta.
Yayıncı kuruluş, Kulüpler Birliği ve TFF üçgeninde devam eden “kur sabitleme” kavgasının ilk raundu Bein Sport’un isteklerini dikte ettirdiği bir şekilde bitti. Geçen sezon 705 Milyon TL zarar ettiğini ve 2022’ye kadar olan sözleşmenin tamamı için sabit kur istediğini söyleyen Katarlılar, gerekirse 160 Milyon Dolarlık Teminat Mektubunu yakıp naklen yayın işinden çekilebileceklerini oldukça yüksek tondan ilettiler. Onlar da kendi çaplarında in vitro bir hamle yapmış oldular. Bakalım reel ortamda bunun karşılığı ne olacak?
Dozer Cemil Sezonun fikstürü de çekilemedi geçen hafta. Artık ne kavgalar, ne tartışmalar yaşanıyorsa? 8 Temmuz’da çekileceği ilan edilmesine rağmen fikstür çekilemedi. Yazımızın yayınlandığı gün olan 17 Temmuz’da (bugün) nihayet fikstür çekilecek. (Son iki sezonda ne tesadüf Fenerbahçe-Beşiktaş maçları altıncı hafta, Beşiktaş-Galatasaray maçları 14. Hafta, Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin oynandığı hafta Başakşehir-Beşiktaş maçları, Beşiktaş-Galatasaray maçlarının olduğu haftaya Fenerbahçe-Kasımpaşa maçları denk geldi! Galatasaray ikinci devredeki tüm derbi maçlarını da evinde oynadı aynı hoş tesadüf eseri.)
Takımlarımıza başarılar, hepimize güzel bir hafta dileriz.