İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na iki ay içinde iki kere seçilen Ekrem İmamoğlu da bir medya kahramanı gibi. Her kahraman gibi onun da kostümü var: Kırmızı yelek.
Eskiler yaramazlık yapan çocuğu değil anne-babasını suçlu bulurmuş. Psikologlar ve çocuk gelişim uzmanları bu gerçeği bilimsel olarak yeni yeni tespit ediyorlar. Ama artık çocuğa etki eden bir de medya var. Anası babası ne kadar iyi yetiştirirse yetiştirsin çocuklar daha çok medyanın etkisi altında kalıyor. Çok şımarabiliyor.
Medyanın dördüncü kuvvet ama en etkili kuvvet olduğu günümüzde, medyanın vezir ya da rezil edemeyeceği kimse yok. Emzikteki bebek de, bastonlu dede de bir anda gündem olup herkesin (menfi ya da müspet) konuştuğu biri olabiliyor. Gündemde fazla uzun kalmıyorlar, ama herkesin şöhreti yanına kâr kalıyor. Mesela yaz başında ekran ekran dolaşan “çılgın davulcu çocuk” ne oldu, bilen var mı? Acaba psikolojisi ne durumdadır?
Medyanın kısa sürede ve kısa süreli meşhur yaptığı isimlerin en büyük ortak özelliği, kalıcı bir vasıflarının ve söyleyecek önemli bir şeylerinin olmamasıdır. Medya onları yükseltir, “önemli biri” yapar. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na iki ay içinde iki kere seçilen Ekrem İmamoğlu da bir medya kahramanı gibi. Her kahraman gibi onun da kostümü var: Kırmızı yelek.
Ekrem İmamoğlu tek bir somut projesi olmadan başkan oldu, daha doğrusu yüzde 54 oy verenler onu başkan yaptı. Anne-babanın zorlamasıyla okuyan çocuklar gibi ne yapacağını bilemiyor. Projesi olmadan makama gelince koltukta oturmak da kolay olmaz. Kolaya kaçıp iki ay içinde iki kere tâtile çıktı. Kendi ifâdesiyle “tâtil yakıyor”muş. İlginç bir özellik. Türk siyaseti, yeni bir tâbir kazandı.
Her şartta çocuğunun arkasında duran anne-baba gibi, Ekrem İmamoğlu’nun arkasında duran seçmenler, şarkılar, türkücüler, dizi oyuncuları, şâirler, yazarlar, komedyenler destek verirken bu kadar şımartacaklarını düşünmemiş olabilirler. Ama olan oldu; Ekrem İmamoğlu mazbatayı alınca “kimseden izin alacak değilim” deyip çıktığı tâtile “reklam arası” verip, İstanbul doğal âfetle boğuşurken görüntü vermek için İstanbul’a geliyor. Mağazasına su basmış esnafın şikâyetini dinleyip “tabi tabi” diyor ve ilk uçakla dönüp tâtiline kaldığı yerden devam ediyor.
Çalıştırılarak öğrenilmiş, samimiyetsiz bir sırıtma ile konuşan Ekrem İmamoğlu, üzerine “yakışan” kırmızı yelekle su basan bölgelere gitti. Ama diskoya damsız girmek isteyen 80’li yılların gençleri gibi, İstanbul’a bakıp çıktı ve tatiline geri döndü. Tatili bitince İstanbul’a da aynı ciddiyetle davranmasını beklesek hayal kırıklığına uğrar mıyız acaba?
CHP seçmeni, ele geçen iktidar fırsatını değerlendirmeyen ve 2023 plânlarını daha şimdiden “sel suyuna kaptıran” Ekrem İmamoğlu’na karşı dut yemiş bülbül gibi. CHP seçmeni, “Başkan bizden olsun, varsın dünya batsın” tavrını tâtilden dönünce de devam ettirirse, kar yağdığında İstanbul’da yaşanabilecek sorunları düşünmek bile istemiyorum. “Ağaçlar kesilmeseydi bu kadar kar yağmazdı” şeklindeki savunma da bir anlam ifâde etmeyecektir.
AK Partili seçmeninin mârifeti
Dediğim gibi, Ekrem İmamoğlu bu davranışlarında zerre kadar suçlu ve sorumlu değil. Büyükşehir’de neler yapacağı Beylikdüzü’nden belliydi. Beş yıl makamın keyfini İstanbul içinde ve İstanbul dışında sürecek. Partisinin “First Ladyleri” de toplanıp kek pasta yiyecekler.
Ekrem İmamoğlu’nu bu kadar rahat davrandıranlar yüzde 54 oranında oy verenlerdir. Asıl sorumlu olan bağnaz CHP’li seçmen değil, "AK Parti’ye ders vermek isteyen" seçmenlerdir. Acaba aynı dersi beş yıl sonra CHP’ye de verirler mi?
Ekrem İmamoğlu’nun bu kadar rahat davranmasındaki en büyük sebeplerden biri, AK Partililerin verdiği “uyarı oyu”dur. Diğer sebep ise, CHP belediyelerinin klâsik iş yapmama ama üste çıkma özelliği. İkincisine yapacak bir şey yok. CHP’den her şeyi isteyin ama heykel açmak dışında başka bir icraat istemeyin. Ama birinci sebep Ekrem İmamoğlu’nun en sağlam dayanağı. AK Parti’nin en güçlü silahı olan sandıktan Ekrem İmamoğlu çıktı. Beş yıl boyunca başlayan yatırımları bitirip arada sırada kırmızı yeleği giyip sokaklara çıkarsa, oyunu AK Parti’den CHP’ye kaydıranların tek bir söz söylemek hakları yok. Maalesef onlar etti, ama hepimiz buluyoruz.