Ben Türk Telekom CEO'su Paul Doany'yi Türkiye iletişim sektörü için bir şans olarak görüyorum.
Ben Türk Telekom CEO’su Paul Doany’yi Türkiye iletişim sektörü için bir şans olarak görüyorum. Nedenlerimden bazılarını 29 Eylül 2016 tarihinde yine bu köşe de, Paul Doany’nin yıllar sonra tekrar Türk Telekom’un en tepe yöneticisi olarak seçilmesi bahanesinin arkasına sığınarak zaten paylaşmıştım. O yazının üzerine ekleyebileceğim şey kendisinin sektöre ve dünyada olan bitenlere geniş bir çerçeveden bakabildiğine olan inancımdır. Çünkü bence Doany’nin Türk Telekom’daki ilk dönemi, bize onun vizyonunu anlatmak açısından yeterli doneyi veriyor. Türkiye’nin ADSL ile tanışma hikayesi, aslında Paul Doany’nin de “nasıl daha çok Türk vatandaşını geniş bant internet bağlantısına kavuşturabiliriz” arzusuna paralel ilerlemiştir ve bence Paul Bey, o dönemde işleri kolaylaştırmak, ödenebilir tarifeler oluşturmak, kapsama alanını genişletmek gibi birçok konuda muzaffer bir komutandan daha çok günümüzün popüler tabiriyle “örnek bir lider” olarak çalışmıştır.
Ayrıca Türk Telekom’daki görevinden ayrıldıktan sonra da Türkiye’de yaşamaya devam ettiğini biliyoruz. Görevi sırasında kurduğu dostlukların tamamına bu dönemde de sahip çıktığını ilk elden biliyorum. Bazıları benim de yakın arkadaşlarım olan teknoloji basınından insanlarla bağını hiç kopartmadı. İzleyebildiğim kadarıyla bu dostluklarda hep veren taraf olmayı seçti. Fikir isteyene fikir verdi, yardım isteye yardım etti, fon isteyene fon bulabilmesi için yol gösterdi. Bir yandan da Türk Telekom yöneticiliğinden sonra İstanbul’u kendisine merkez alarak yatırımcılık yaptı. Yeni teknolojik fikirlerin hayata geçmesi için çabaladı. Kısaca söylemek gerekirse taşın altına elini koydu.
O nedenle ben 26 Eylül 2016’da kendisini tekrar Türk Telekom’un en tepe yöneticisi olarak görmekten duyduğum memnuniyeti hiç gizlemeden ifade edenler arasında oldum. İkinci kez göreve geldikten kısa bir süre sonra title’ını “Customer Experience Officer” olarak yeniden tanımlaması ve sosyal medya üzerinden birçok sorunu çözmesi de her şeyden önce bir müşteri olarak kendisine duyduğum güvenin boşa olmadığını ispatlamaya yetiyordu.
Ancak nedendir bilinmez Paul Bey, CEO’luğu açıklandıktan sonra basınla bir araya gelmemeyi seçti. Bu yüzden de geçen hafta (6 Aralık Çarşamba) gerçekleşen değerlendirme toplantısına bir başka merakla gittim. Öyle ya Türk Telekom CEO’su göreve geldikten 15 ay sonra ilk kez bir değerlendirme toplantısı yapacaktı. Üstelik çok kısa bir zaman önce Hürriyet gazetesi ile yaşanan bir sorunda arka planda kalmak yerine “ön cephede savaşmıştı”. Sektördeki hemen herkes Türk Telekom’la ilgili bir şeyler söylüyor, daha doğrusu herkes Türk Telekom’dan bir şeyler bekliyordu.
Türk Telekom Emin Ellerde
Yıllar sonra ilk kez gördüğüm Paul Doany’nin tüm sunum sırasında biraz kızgın olduğunu düşünüyorum ki kendisi eski toplantılardan hatırladığım kadarıyla benim aklımda dünyanın en sakin insanlarından biti olarak kalmıştır. O nedenle sunum boyunca eski CEO ile karşımdakini aynı kişi olup olmadığını düşünüp durdum. Sonuçta aynı kişinin kızgın versiyonu olduğuna karar verdim. Hatta sanırım Türkçe tercümeye pek yansıtılmasa bile bazı konularda özellikle birkaç sert kelime de kullandı. Biraz meydan okur gibi bir hali vardı ama kafalardaki tüm soruları cevaplayan bir sunum yaptı. Soru – cevap kısmında da lafı dolandırmadan tek tek merak edilen her şeyi, herkesin anlayabileceği bir şekilde cevapladı. Benim bugüne kadar gördüğüm en gerçekçi sunumdu.
Şirketin ortaklık yapısından, yönetim kadrosunun odağına kadar kafasında kurduğu yeni Türk Telekom yapısını çok net anlatan Doany, bence her fırsatta altyapı paylaşımı konusunda fikir beyan eden rakiplere de gereken mesajı gönderdi. Kendisinin aksiyon adamı olduğunun altını çizerek, konuşmakla zaman kaybetmeyeceğini, makul ve mantıklı bir çözümü olanın çözümüne sonuna kadar destek vereceğini söyledi.
Türk Telekom’un özel durumunun Turkcell ve Vodafone’dan ne kadar farklı olduğunu da anlattı. Türkiye’deki (rakip olsalar bile) büyük – küçük tüm operatörlerin sorunlarına pozitif yaklaştıklarını ve çözüme kavuşturmak için mesai harcadıklarının altını çizdi.
Bir şeyler vadediyormuş gibi anlaşılmaması için bence çok net dile getirmedi ama şirketin kârlılığının artması için gereken oyun planının da hazır olduğunu birkaç ufak hedef veya beklenti rakamı paylaşarak dile getirmiş oldu. Paul Doany’nin sunumu sonrasında söylenenlerin, konuşulanların aksine Türk Telekom’un emin ellerde olduğunu bir kez daha anladım ve bir üst düzey yöneticinin yıllar sonra bile vizyonerlik anlamında şevkini kaybetmemiş olmasına tüm Türk Telekom ailesi adına sevindim. Şimdiden Doany’nin yaklaşık bir yıl sonra yapması muhtemel ikinci bilgilendirme toplantısında açıklayacağı rakamları merak etmeye başladım bile. Bakalım seneye bu kızgınlıktan sıyrılıp, kafasındaki kârlılığa ulaşmış bir CEO’nun rahatlığıyla sunum yapabilecek mi?