Son günlerde en çok konuşulan konulardan biri Türkiye'nin başlattığı İdlib operasyonu.
Son günlerde en çok konuşulan konulardan biri Türkiye’nin başlattığı İdlib operasyonu. Aslında böyle bir operasyonun olabileceği eylül ayının ortalarında netlik kazanmıştı. TSK tarafından ÖSO’ya bu operasyonun başlayabileceğine dönük mesajlar ulaştırılmıştı. Nitekim operasyon başladı ve Türkiye İdlib’e girdi.
Peki TSK İdlib’te ne yapacak ve neden İdlib? Bu soruların önemi büyük. Zaten sadece Türkiye için değil ABD için de İdlib’in ne kadar önemli olduğunu gördük. Türkiye İdlib’e girdikten sonra daha 24 saat dolmadan ABD Türkiye’ye yönelik vize ambargosu kararı aldı. Çünkü İdlib önemli bir noktaya işaret ediyor. Bu da ABD’nin desteklediği PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde bir “terör koridoru” oluşturmasının yolu İdlib’ten geçiyor. Türkiye buraya operasyon başlatarak bir nevi bu koridoru baltalamış oldu. Ki başka bir açıdan bakıldığında Astana’da Türkiye, İran ve Rusya’nın görüşmesinden çıkan sonuç Türkiye’nin İdlib’te ateşkesi sağlamakla ve korumakla yükümlü olduğu.
Kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Türkiye bölgede “gerilimi azaltma” yönünde bir rol oynayacak. Dolayısıyla bu bir harekat değil, intikal. Haliyle Türkiye bölgede kontrol ve gözlem noktası oluşturarak İdlib’te ateşkesi sağlayacak ve gerilimi azaltmış olacak. Bölgede de bu duruma büyük bir ihtiyaç var.
Bakıldığında İdlib kentinde çok sayıda muhalif ve rejim karşıtı silahlı grup bulunuyor. Her ne kadar bölgede çatışma çıkabileceği endişesi bulunuyor olsa da TSK’nın intikali için bölgede güvenliğin sağlanması şart. Olası bir çatışma durumunda Esad rejiminin, İran destekli grupların ve Rusya’nın bölgede gerilimi artırması da muhtemel.
Asıl meselenin ise belirtmiş olduğum gibi PYD’nin Suriye’nin kuzey hattında bir “terör koridoru” oluşturmak istemesi. Bu koridoru oluşturmak için İdlib’in bir kısmını PYD’nin alması gerekiyor. Çünkü PYD’nin 2011 yılından beri elinde bulunan Afrin’den İdlib’e geçmesi olanak dahilindeydi. Lakin TSK’nın bu operasyonuyla birlikte PYD/PKK terör örgütü İdlib’e geçemeyecek. Hal böyle olunca ABD’nin planının suya düşmesi de gerçekleşecek. İdlib’in belki de en önemli meselesi tam da bu noktada.
Bununla birlikte geçtiğimiz gün ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’ı hedef alan ve İran’ı terör örgütlerine destek vermekle suçladığı açıklamaları oldu. Trump tüm bunlara ek olarak İran’a yönelik yeni yaptırım kararları alacaklarını da açıkladı. ABD’de uzun zamandan beri CIA ve Pentagon arası bir çekişme var. Bu çekişmede her iki tarafta tamamen sosyolojik dengeleri altüst ederek göreve gelmiş olan Trump’ı esir almaya çalışıyor. Bunun sonucunda neler olur bilinmez. Önümüzdeki günler birçok gelişmeye gebe. Trump’ı devirmek için her türlü kartı oynayanların karşısında Trump’ın nasıl bir tavır takınacağı ve bölgede nasıl bir tutum izleyeceği de merakla bekleniyor.
Gitti YGS geldi YKS!
YÖK Başkanı Yekta Saraç geçtiğimiz günlerde yeni sınav sistemini açıkladı. Buna göre sınavın adı artık “Yükseköğretim Kurumları Sınavı”! Sınav sistemini biraz incelediğimde ise eski sistemden çok büyük farkların olmadığını gözlemledim. Her ne kadar uygulama açısından nasıl olur ya da başarı endekslerine ve öğrencilere nasıl etki eder bilemem lakin “değişiklik” adı altında pek bir şeyin değişmediğini söylemek mümkün.
Eğitim noktasında ciddi zaaflarımız var. Ve her seferinde bu tarz konuları deyim yerindeyse çok VIP konuşuyoruz. Bu tarz üstenci bir bakışla eğitim noktasında hedeflediğimiz yere ulaşmamız pek düşünülemez. YKS’ye gelene kadar çocukların nasıl bir eğitim sisteminden geçtiklerini düşünmezsek ve buna kalıcı bir reform üretemezsek ülke olarak başarılı olmamız beklenemez. Hala daha ilkokuldan başlayarak lise dönemine kadar müfredatla ilgili çeşitli sıkıntıların olduğu malum. Dolayısıyla eğitim sistemimiz tüm öğrencileri kapsamıyor sadece ailenin gelir durumuna göre çocuğa sağladığı imkanları kapsıyor. Böyle de adil bir yarışın olması söz konusu dahi olamaz.
Üniversite herkesin tatması gereken ayrı bir alan. Ve üniversiteye giriş için sadece sınavlar baz alınmamalı. Mesela çocuğun sosyal hayatta göstermiş olduğu başarılar, sosyal branşlara gençleri sevk etmek gibi geniş bir perspektif düşünülmeli. Umarım bu konuda da gereken yapılır. Ama önce müfredatın ve hala daha tek tipçilikten beslenen eğitim sisteminin değişmesi şart.
Süleyman Soylu’ya tebrikler…
Türkiye’de bir terör saldırısı olduğu zaman masumların daha bedenleri soğumadan ortaya dökülen Türkiye düşmanı kişileri hepimiz tanıyoruz. Sosyal medyadan her gün sırf Erdoğan nefretlerinden ötürü bu ülkeye düşmanlık yapıyorlar, terör saldırılarını savunacak duruma geliyorlar! Hatta bir terör saldırısı olduğunda “bu ülkenin devleti yok mu, nasıl önleyemiyor” diye de ahkam kesiyorlar. Sanki terör saldırılarına devlet bilerek müsaade ediyormuş gibi!
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu döneminde her hafta onlarca terör saldırısı hazırlığında bulunan teröristler yakalanıyor, içimizi yakan terör saldırıları anında önleniyor. Tabi bunu bazı odakların görmezden gelip her terör saldırısı sonrasında terör örgütlerinin yanında yer alıp iktidara nefret kusmalarının sebebinde Erdoğan nefretinin olduğu açık. Bu vesileyle Süleyman Soylu’ya gönülden teşekkürler. Güvenlik güçlerimiz ve ekibiyle birlikte gece gündüz hepimizin güvenliğini sağlamak adına çalıştığı ve mücadele ettiği için.