​HER SİYÂSÎ PARTİ KENDİ İÇİNDE BİR KOALİSYONDUR

"Koalisyon" kelimesini görünce rahatsız olmuş olabilirsiniz.

Abone Ol

“Koalisyon” kelimesini görünce rahatsız olmuş olabilirsiniz. Haksız da sayılmazsınız. Hele yaşınız kırktan fazla ise ve koalisyon hükûmetleri zamânında ülke ekonomisinin durumunu hatırlıyorsanız bu rahatsızlığınız normal.

Ancak hükûmetlerin kurulma seçeneklerinden biri olan koalisyon hükûmeti modeli bir tarafa, sosyolojik olarak bakıldığında, insan olarak çok katmanlı bir sosyal koalisyon içinde yaşadığımız inkâr edilemez. Bu sosyal koalisyondan kaçınmamız da sosyal canlılar olarak biz insanoğlu için imkânsız.

Sosyal koalisyon, her bireyin taşıdığı ve taşıması gereken farklılıkları diğer bireylerle uzlaşma içinde ortaya koyarak yaşama şeklidir. Toplumun temel yapı taşı olan âileden arkadaş çevremize, meslek arkadaşlarımızdan profesyonel ilişkilerimize kadar her türlü toplumsal yapıda bu sosyal koalisyon vardır. Bu koalisyonun başarılı bir şekilde kurulması, huzurlu bir sosyal hayat anlamına gelir. Günümüzde yaşadığımız sosyal sorunlar, sosyal hayâtımızdaki koalisyonları yanlış kurduğumuzun ispâtıdır. Bunun psikolojik yansımaları, psikiyatrik müdahale gerektiren sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Parti İçinde Koalisyon Olur mu?

Koalisyon hükûmetleri, tek parti hükûmetlerinin zıttı olurken, bir parti kendi içinde de bir koalisyon kültürüne sâhip olmalıdır. Siyâsî partilerimizin, eğer “Türkiye’nin partisi” olma iddiaları varsa – ki hepsinin olmalıdır – kendi içlerinde bir uzlaşma ve konsensüs yapısına sâhip olduklarını seçmene göstermelidirler. Bunu yapanlar seçmen tarafında tek parti hükûmeti olarak görevlendirilmiştir. 1980’lerde ANAP, son on beş yılda da AK Parti bunun örneğidir. Bölgesel, ideolojik bir partinin Türkiye şartlarında varlık gösteremeyeceği gerçeği, siyâsî partilerin “Türkiye’nin partisi” olmaları gerektiği gerçeğini ortaya koymaktadır.

Bu gerçek, 16 Nisan halk oylamasıyla değişmiş olan ve 2019 genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uygulanmaya başlayacak olan hükûmet modelinin öncelikli şartıdır.

Peki, hükûmetin başı olacak olan cumhurbaşkanı, arkasında siyâsî bir kurumsal destek olmadan seçilme konusunda seçmene güven telkin edemeyeceğine göre, partiler nasıl bir profile sâhip aday göstermelidir? Elbette birleştirici, uzlaşmacı ve uzlaştırıcı, asgarî müşterekleri azamî seviyede temsil eden bir aday. Yâni birden fazla partiden oluşan koalisyon hükûmetlerinin devri kapandığına göre, kendi partisi içindeki seçmen tabanının sosyal koalisyonunu temsil eden bir aday. Bunu da öncelikle kendi partisi içinde ispat etmesi gerekir.

CHP’ye Tavsiyemdir

CHP, eski sistemde koalisyon hükûmetlerini severdi, çünkü tek başına iktidar olma şansı, ihtimâli ve hatta niyeti yoktu. Ama artık koalisyon hükûmeti mümkün olmayacağı için, kendi içinde uzlaşıyı tesis etmiş bir parti hâline gelmesi gerekir. Aksi hâlde göstereceği cumhurbaşkanı adayının alacağı oy, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu bile aratır. Parti logosundaki altı okun altısının da farklı yönü gösterdiği durumda, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı kim olursa olsun, hükûmet kurması mümkün değildir.

Yasama ve yürütme erklerinin daha belirgin şekilde ayrılmış olduğu cumhurbaşkanlığı hükûmet modelinde, CHP, yasama erkindeki icraatlarında da büyük sıkıntılar yaşayacak ve seçmenini üzmeye devam edecektir. Kendine örnek olarak hiç yenemediği rakibi AK Parti’yi alabilir.

Yasama organı içinde yapıcı bir muhalefet görevini yerine getirmek istiyorsa, CHP’nin oklarının birbirine çevrilmediği bir yapıya bir an önce kavuşması gerekir. Sayılı gün çabuk geçer; bir bakmışız 2019 seçimleri gelivermiş.