​'HER BEŞ KİŞİDEN BİRİ SORUNLU'

Günlük hayatımızda karşımıza çıkan problemleri ve hislerimizi Sezen Aksu'nun bizi 80'lere götüren şu dizelerinden daha iyi ne anlatabilir:

Abone Ol

Günlük hayatımızda karşımıza çıkan problemleri ve hislerimizi Sezen Aksu’nun bizi 80’lere götüren şu dizelerinden daha iyi ne anlatabilir:

“Hayat bazen öyle insafsız ki

Küçük bir boşluğundan yakalar

Hissettirmez en zayıf anında

Seni ta yüreğinden yaralar”

Tam bu sırada uzmana

ihtiyaç duyar insan..

Ya da böyle düşünür, sanırız..

Oysa bir uzmana danışmak,

problemlerle başa çıkabilmenin ve tıkandığımız durumlarda çözüm üretmeye yardımcı olmanın en basit ve doğru yoludur..

Psikiyatrist ve hasta, aynı amaç için birlikte çalışan bir ekibin bütünleyici iki üyesidir.. Ekibin kaptanı da bellidir..

Karşılıklı güvene dayalı kurulan iyi bir ilişki..

Muayenehanesinden içeri attığınız ilk adımla başlayan sözsüz iletişim, yine Aksu’nun aynı şarkısındaki bir başka dizenin sözlerini anımsatan canlı bir kanıt adeta, “Hiç konuşmadan anlaştık..”

Sıcak kanlı, sevecen, mesleğine hakim, kendinden emin.. Uzun yıllardır tanıdığım, dostum

Prof. Dr. Aytül Çorapçıoğlu Özdemir

Türkiye Psikiyatri Derneği ve Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi ve Psikiyatrik Tıp Derneği kurucu üyesi..

Türkiye Psikiyatri Derneği “Birinci Basamakta Psikiyatri” çalışma birimi koordinatörü..

Altı psikiyatri dergisinin bilimsel danışma kurulu üyesi..

Yurtdışı ve yurtiçinde yayınlanmış 100’e yakın makale ve 60’dan fazla bildiri.. 16 kitap..

Başarılımı, başarılı..

Sayın Özdemir’e ilk sorum halk arasında da çok merak edilen çağımızın hastalığı panik atakla ilgili..

Hangi durumda doktora başvurmalı?

Aslı Hanım biraz tedirgin edici bir bilgi vererek başlamak istiyorum sözlerime; toplum içinde her 5 kişiden birinde tedavi gerektirecek düzeyde bir ruhsal sorun bulunmaktadır. Her 10 kişiden biri ise yaşadığı sürede en az bir kez panik atağı geçirir. Panik atağı ilk kez geçiren birinde bu durumun altında varolan psikolojik ya da tıbbi sürecin tanısının konması çok önemlidir.

Soruya odaklanacak olursak, gerçek bir panik atağı ilk kez geçiren birinin doktora hatta acile başvurmama şansı çok azdır.

Panik atağı size biraz tarif edersem, hastalığı çeken kişinin ne yaşadığını anlayacaksınız. Panik atağı geçiren bir hasta 10-15 dakika kadar adeta ölümü yaşar. Yaşanan endişenin düzeyi kişiyi ölümcül bir sorunu olduğuna inandıracak kadar şiddetlidir ve hastaların çoğu soluğu acil serviste alır. Yoğun bir iç sıkıntısı, ölüm korkusu, çarpıntı, kalp atış hızının artması, nefesin yetmemesi ya da boğulduğunu hissetme, el ve ayaklarda kanın çekilmesi ve karıncalanma hissi, terleme, titreme, soluğun kesilmesi, kalp krizini düşündürecek şekilde göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ve bayılacakmış gibi olma hali, yaşantılarını gerçek dışı hissetme, sanki benliğinden ayrılmış olma hali, kontrolünü kaybedeceğinden ya da çıldıracağından korku, üşüme, ürperme ya da aşırı derecede oluşan ateş basması yaşanabilir. Bunların tümü birden olmasa da en az 4-5 tanesi hastada mutlaka vardır. Bu belirtileri yaşayan hastanın aklında şunlar vardır; ölüyorum, kalp krizi geçiriyorum, aklımı kaçırıyorum, nefesim tıkanacak, boğulup kalacağım…

Çoğunlukla pek çok rahatsızlık panik atakla karıştırılıyor.. Kalp krizi örneğin, insanlar nasıl ayırt etmeliler?

Panik atağı, kalp krizine yol açmaz ama ataklar sırasında kalp hızında hafif bir artış ve tansiyon yüksekliği saptanabilir. Ancak kişide kalp hastalığı varsa tedavi edilmeyen panik atakları nedeniyle artan stres kriz riskini artırabilir. Panik atak hastaları, hiçbir fiziksel sorunları olmadığı halde başka hastalıklardan endişe duyarak yıllarca doktorları gezerler ve farklı tedaviler görebilirler. Bu nedenle tanı konmazsa hastalar doktor doktor gezmeye devam eder, aynı tetkikler tekrar tekrar yapılır, etkisiz bir sürü tedavi uygulanır. Hastaya, ailesine ve devlete maliyet yaşanan iş gücü kaybı ve sistemin uygunsuz kullanımı nedeniyle giderek yükselir. Panik bozukluğun ABD’de yıllık maliyetinin 50 milyar dolar civarında olduğu biliniyor.

Panik atak, artık gençleri ve hatta çocukları da etkiliyor. Uzmanlar, erken teşhis edilebildiğinde agorafobi, depresyon ve madde kullanımı gibi hastalıkların görülme riskinin de azaldığı yönününde açıklamalar yapıyorlar.. Burada “erken teşhis”in açılımı nedir ve nasıl?

Panik atağın üç temel özelliği vardır; birincisi ilk atakların “beklenmedik” olmasıdır. Hiç bir sorun yokken, son derece rahat olduğunuz bir gün, hatta bazen uyku sırasında bile başlayabilir. Bir kez panik atağı yaşandığında ise yeni bir atağın olacağı beklentisi başlar, işte bu da ikinci özelliğidir. Panik yaşadığı anlar kişinin aklına takılmış, huzuru bozulmuştur. Her an bu durumu yeniden yaşayabilirim korkusu ile tedirgin ve tetiktedir. Üçüncü önemli özellik ise ataklara bağlı olarak yaşam biçimini değiştirmektir. Kendini huzursuz hisseden hasta rahatlamak için alkol kullanmaya başlayabilir. Alkol ve madde bağımlılığı oranı % 20-40 oranında görülebilmektedir. Bu oran toplum ortalamasından 8 kat fazladır. İlerleyen dönemde eve bağımlı hale gelebilmekte ya da hastane, eczane gibi yerlere yakın olmayı yeğlemektedir. Seyahate çıkılacağında ilk düşünülen şey uçağa ya da otobüse nasıl binileceği, hastaneye yakın bir otel bulunup bulunamayacağıdır. İlk panik atağı geçirilen yerler fobik hale gelebilir ve kişi otobüse, metroya, asansöre binemez, kapalı alanlarda kalamaz hale gelebilir. Bazen sokağa yalnız çıkamaz ve belirli kişlerin kendisine eşlik etmesi için ısrar edebilir. Panik ataklar erken tanınmaz ve tedavi edilmezse “Agorafobi” adı verilen bu durum %90 olasılıkla bir yıl içinde ortaya çıkar.

Erken tanı koymak için risk altındaki kişilerin kimler olduğunu bilmek önemlidir.

Kadınlarda 3-4 kat fazla görülür. Ailesinde panik atak olanlarda görülme oranı 5 kat artar. Geçmişte neler olup bittiği de önemlidir ve özellikle iki grup risk altındadır; 17 yaşından önce fiziksel veya duygusal olarak ebeveyn ayrılığı yaşamak ve ikinci olarak ebeveynin eleştirici, korkutucu, talepkar, denetleyici olarak algılanması. Bunun yanı sıra yeni boşanmış ya da ilişkiden ayrılmış olmakta panik atağı yaşamak için rişkli dönemlerdir.

Erken teşhis henüz agorafobi gelişmeden yani hastada panik atağı geçirilmiş olsa bile, davranış değişiklikleri olmadan hastalığın tanınması ve tedavinin başlamasıdır.

Bir tür ritm bozukluğu olan “Atriyal fibrilasyon” panik atakla karıştırılabiliyor.. Basit olarak “şu ataklar” yaşanması durumunda doktora başvurun denilse neler olur?

Kalp krizi mi Panik Atağı mı anlamak için özellikle dikkat edilmesi gerekenler;

PANİK ATAK SIRASINDA YAŞANANLAR

Genellikle çarpıntı başlar , Çarpıntı dinlenince artar, Zaman, zaman göğüste, kalp üstünde ağrılar olur, saplanıp geçer Ağrı kısa sürelidir, Dikkat dağıtılınca, hareket edince, efor sarf edince geçer, Dinlenince artar, Ağrıyan yer parmakla gösterilebilir , Ağrı sınırlı bir alanda ve geçicidir, Ağrı yayılmaz ve gelip geçicidir Tansiyon yüksekliği olabilir, Bulantı hissi olabilir, Kusma görülmez, EKG de kalp hızında artış dışında belirti yoktur, Genellikle 20-30 yaşlarındaki kişilerdir ve hastaneye adeta koşarak gelirler…

Koroner hastalığa bağlı göğüs ağrısı sırasında yaşananlar

İLK BELİRTİ AĞRIDIR...

Çarpıntı göğüsteki ciddi, ağır bir ağrı krizini takip eder 
n Ağrı göğüsün ortasındadır.Ve süreklidir n Göğüs ağrısı çok şiddetli ve 15-20 dakikadan uzun sürer. Müdahale edilmediğinde çok daha uzun sürebilir n Hareket ve eforla ağrı artar n Dinlenince azalır, ya da geçer 
n Ağrı gittikçe artar tüm göğse yayılabilir n Pozisyon değiştirince ağrının yeri değişmez n Ağrı çeneye, boğaza, sırta veya mideye doğru yayılabilir 
n EKG (Elektrokardiyografi)de, kalp ritminde anormallikler saptanır 
n Çoğunlukla tansiyon düşer n Bulantı ve kusma olur.

Panik Atağı hastalarının yakınları nasıl davranmalı?

Hastanın yanında sağlık haberlerini okumayın, ”falan kalpten gitmiş, filan aklını oynatmış” şeklinde kesinlikle konuşmayın.

“Yeter artık bir an önce iyileş bizde bıktık usandık” demeyin

Hastanızın rol yaptığını, naza çektiğini sakın düşünmeyin ve telaffuz etmeyin.

“ Ne var canım bir gün ölmeyecekmiyiz, ölümden bu kadar korkulur mu “ demeyin bu korku klasik ölüm korkusundan farklı ve şiddetlidir. Büyük konuşmayın ve hastanızın “İnşallah başına gelirde beni anlarsın” beduuasın almayın. - Hastanıza “Senin için ne yapayım, nasıl yardımcı olayım “ diye sorun. Onu mutlaka can kulağıyla dinleyin ve anlamaya çalışın.

Şunu unutmayınki, panikli insanlar yaşama çok bağlıdırlar. Kendi kendilerine acı çektirmek isterler mi?

Paniğin dini inanç eksikliği, iman zaafı olmadığını bilin.Dindar insanda ülser olduğu gibi panik atak da yaşayabilir.

Hastanızın doktorundan aldığınız bilgi ve direktiflerle hareket edin.

Sabırlı olun panik atak mutlaka kontrol altına alınabilir bir durumdur.