Dünya 06.04.2020 11:58

Yemen'deki savaşın 6'ncı yılında ülkenin geleceği hala belirsiz

Yemen, 6 yıldır süren yıpratıcı iç savaşla dünyanın en fakir ülkelerinden biri haline geldi. Savaşta 112 bin kişi öldü, 28 milyonluk nüfusun 24 milyonu insani yardıma muhtaç durumda.
Yemen'deki savaşın 6'ncı yılında ülkenin geleceği hala belirsiz

Yemen, ülkede patlak veren iç savaşla dünyadaki en yoksul ülkelerden biri haline gelirken, yaşanan gelişmelerin dengeleri etkilemesi sebebiyle savaşın nereye evrileceği üzerine farklı ihtimaller baş gösterdi.

Arap Koalisyonu'nun 25 Mart 2015'teki müdahalesinin Yemen'deki iç çatışmaya haftalar ya da aylar içinde son vereceği ve ülkeyi savaşın getirdiği krizlerden kurtaracağı umut edilmişti.

Ancak çatışmalar şiddetlenerek devam etti. Savaşın 6'ncı yılında Yemen'in çehresi tamamen değişti. Yemen, bu yıpratıcı iç savaşla dünyanın en fakir ülkelerinde birisi haline geldi.

Koalisyon'un Yemen'e müdahalesi, siyasi krizin çözümündeki uluslararası karmaşaya yeni bir etken olarak insani krizin de ortaya çıkmasına yol açtı.

Yarım milyon kolera hastası
Uluslararası insan hakları örgütlerinin raporlarına göre, Yemen'de yaklaşık yarım milyon kolera hastası bulunuyor. Üstelik Yemen'e yönelik abluka devam ediyor ve uluslararası kurumlar salgının yayılmasını önleyecek, can kaybını azaltacak önlemleri salgın bölgelerine ulaşmakta zorluklar yaşıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü raporlarında, Koalisyon güçlerinin uluslararası yasaklı misket bombaları ve özellikle çocuklar için adeta ölümcül bir tuzak olan küçük bombalar kullandığını belgeledi.

Uluslararası Af Örgütü ise, Yemen'de savaşan tarafların, çatışmalar sırasında sivillerin korunmasına ilişkin uluslararası hukuku ihlal ettiğini ortaya koydu.

Uluslararası örgütler, Birleşmiş Milletler'in (BM) Yemen'deki krizi mevcut dönemin en kötüsü olarak nitelendirmesinin ardından, Yemen'deki savaşı ve sonucunda ortaya çıkan insani krizi, bu yılki öncelikleri arasına aldı.

112 bin kişi öldü, 28 milyonluk nüfusun 24 milyonu insani yardıma muhtaç
Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu'nun (UNICEF) raporlarına göre, yaklaşık 28 milyonluk Yemen nüfusunun yaklaşık 24 milyonu insani yardıma muhtaç durumda.

Ülkede 112 bin civarı insan doğrudan çatışmalarda veya savaş sebebiyle baş gösteren insani krizler neticesinde hayatını kaybetti.

Yemen'de henüz görülmese de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının başlaması, hizmet ve sağlık sektörlerinin yetersiz altyapısı nedeniyle kontrolden çıkmasından endişe ediliyor.

Yemen'in olası virüs salgını ile başa çıkabilecek malzemelerden yoksun olması sebebiyle BM Genel Sekreteri António Guterres, BM liderliğindeki ara bulucu tarafların savaşı sona erdirmesi ve salgının önlenmesine katkı sunabilmesi için 25 Mart'ta koşulsuz ateşkes çağrısında bulundu.

Koalisyon güçlerinin devreye girmesiyle hükümet güçleri Husiler tarafından ele geçirilen toprakların büyük kısmını geri almayı başardı.

Ancak buna rağmen Yemen'in başkenti Sana, Hudeyde kentinin büyük kısmı ve 3 liman hala Husilerin elinde bulunuyor.

Koalisyon cephesindeki çatlaklar Husilere avantaj sağladı
Ancak, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) destekli Güney Geçiş Konseyi güçleri ile Suudi Arabistan'ın desteklediği hükümet güçleri arasındaki çeşitli anlaşmazlıklar, Suud liderliğindeki Arap koalisyon güçleri ve BAE ortaklığının askeri performansında düşüşe ve geri alınan toprakların bir kısmının kaybedilmesine sebep oldu.

Husiler, 2015 yılının sonunda hükümet güçlerinin eline geçen Suudi Arabistan sınırındaki Cevf vilayetinin merkezi Hazm'ı ve başkentin eteklerindeki stratejik öneme sahip Nehm'in önemli bölgelerini el geçirdikten sonra ilerlemeyi sürdürüyor.

Husilerin askeri sözcüsü Tuğgeneral Yahya Seri'ye göre, Arap Koalisyonu savaşın başladığı 2015 yılından bu yana Husilerin kontrolündeki bölgelere 257 binden fazla hava saldırısı gerçekleştirdi.

Hava saldırılarına rağmen Husilerin bu yıl önemli ilerlemeler kaydettiği ve önümüzdeki süreçte Marib cephesinde de kazanımlar elde edeceği tahmin ediliyor.

Ayrıca bazı yerel raporlar, Husilerin kontrolü altındaki bölgelerdeki kabilelerle ilişkileri güçlendirmedeki başarısının son dönemdeki askeri kazanımlarında önemli rol oynadığına işaret ediyor.

Marib Husilerin eline geçerse koalisyon ağır tavizler verebilir
Husilerin son 2 yıl içinde İran'dan nispeten gelişmiş füze savunma sistemleri aldığı belirtiliyor.

Bu sistemlerin, Arap Koalisyonu'nun hava saldırılarına karşı, askeri mevzilerin ve Suud'un askeri ve ekonomik altyapısını hedef almada etkili olduğu, Suudi Arabistan'ın içine attığı 1000'den fazla füze ile kanıtlandı.

Cevf vilayetinin ardından Marib'in de Husilerin eline geçmesi durumunda kara savaşını sona erdirebileceğini, Arap Koalisyonu'nu Husilerle doğrudan müzakereye zorlayabileceğini ve koalisyonun son 5 yıldır veremediği ağır tavizleri verebileceği ifade ediliyor.

Öte yandan Marib, coğrafi konumu, özellikle petrol olmak üzere doğal kaynaklar açısından Yemen'in en önemli vilayeti konumunda.

Suudi Arabistan savaşı sona erdirmek için farklı yaklaşımlar sergileyebilir
Suudi Arabistan'ın yaşadığı dış siyasi krizler ve savaştaki en önemli müttefiki olan BAE ile ittifakının kırılganlığı petrol fiyatlarındaki düşüş, Kovid-19 salgını ve yanı sıra fiili hükümdar Veliaht Prens Muhammed bin Salman ile kraliyet ailesinin prensleri arasındaki görüş ayrılıkları göz önüne alındığında Suudi Arabistan'ın Yemen'deki savaşı 6'ncı yılında sona erdirmek için farklı yaklaşımlar sergilemesi ihtimal dahilinde.

Öte yandan BAE'nin Sokotra adasını kontrol altında tutması, meşru hükümette yarattığı endişenin yanı sıra, hem Yemen hükümeti hem de komşu Umman Sultanlığı tarafından el-Mehra ilindeki istenmeyen BAE askeri varlığının oluşturduğu atmosferde endişeye yol açıyor.

Husiler uluslararası alanda sınırlı olarak tanınabilir
Suudi Arabistan'ın çabalarıyla imzalanan Riyad Anlaşmasının uygulanmasındaki başarısızlıklar sonrası Husi karşıtı cephedeki çatlakların, yerel ve bölgesel güçler arasındaki güvensizliğin, her iki tarafın (BAE-Suud) kendi çıkarlarını Yemen'in çıkarları üzerinde görmesinin gölgesinde daha da derinleşmesi bekleniyor.

Arap Koalisyonu'nun uluslararası toplumu savaşın gerekliliği konusunda ikna edememesi ve BM'in, ABD'nin ve diğer ülkelerin öncelik verdiği insani krize son vermemesi sebebiyle Husi hükümetinin uluslararası alanda sınırlı olarak tanınacağı değerlendiriliyor.