Siyaset - Politika 07.04.2021 13:35

"Ülkeye dair kaygılarını gizemli gece yarısı bildirileriyle açıklayanlar karşılarında önce bizi bulur"

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener "Ülkeye dair kaygıları olanlar, bireysel olarak her platformda görüş ve önerilerini elbette açıklayabilirler. Ancak bunu gizemli gece yarısı bildirileriyle yapamazlar. Yapanlar da karşılarında önce bizi bulur" dedi.
"Ülkeye dair kaygılarını gizemli gece yarısı bildirileriyle açıklayanlar karşılarında önce bizi bulur"

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 2 Nisan'ın "Dünya Otizm Farkındalık Günü" olduğunu anımsatarak, "Milletin kürsüsünde, Nevin Aktulga ve oğlu Cemil konuğumuz oldu. Nevin Hanım’ın şikayetçi olduğu bir konu vardı. Sigorta şirketlerinin, otizmlileri sigorta kapsamına almadığını söyleyip, bunun zorluklarından bahsetmişti." diye konuştu.

Demir Sigorta'nın Genel Müdürü'nün Nevin Aktulga'yı aradığını aktaran Akşener, "Bu uygulamayı, onun konuşmasından öğrendiğini söyleyip, farkındalık yarattığı için teşekkür ederek, şirketin, artık otizmli çocukları da sigorta kapsamına alacağını müjdeledi. Allah onlardan razı olsun. Farkındalık yaratmak işte tam da budur. Bu vesileyle hem şirket yönetimine, hem de Nevin Hanım’a teşekkür ediyor, aynı hassasiyeti, diğer şirketlerimizden de beklediğimi, buradan ifade etmek istiyorum." bilgisini paylaştı.

"Biz, kutlu millet davasının neferleriyiz"

Siyasetin, olan biteni okuyabilme, gerçeği görebilme, gösterebilme sanatı olduğunu vurgulayan Akşener, "Yaşananları doğru analiz etmek yetmez, kimi zaman, akıntıya karşı kürek çekmeyi de gerektirir. O nedenle siyaset, samimiyet ister, dürüstlük ister, kararlılık ister. İYİ Partinin siyaset anlayışı işte budur. Şu son 3,5 yılda yaşadıklarımızı hatırladıkça; bize, koltuk hesabıyla değil, millet hesabıyla, demokrasi hesabıyla siyaset yaptıran, dünya karşımıza dikilse bile, haktan, hakikatten ayrılmama cesaretini veren, hepimiz adına Cenabı Allah'a şükürler ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz, kutlu millet davasının neferleriyiz. En büyük gücümüz de milletimize asla yalan söylememek, hakikatin izinden asla ayrılmamaktır. Bu, bizim için vazgeçilmez bir ilkedir. Bu, bizim için tek seçenektir. Şahsi menfaat hesaplarıyla değil, millet yolunda siyaset yapanlar, şartlar ne olursa olsun, hakkı söyler, hakikati söyler, dik dururlar. Nitekim bugün, vesayete kafa tutuyormuş gibi yapanlar, dün, 28 Şubat’ta masaların altına saklandığında da biz yine aynı yerdeydik, yine dimdik duruyorduk. Geçtiğimiz hafta sonu yaşadığımız olayda olduğu gibi; kim ne der, kim ne düşünür ya da kimi kızdırırız diye düşünmeden, hakkın ve hakikatin yanında durduk.

Son dönemde, bir modadır aldı başını gidiyor: 'Gece vakti ortalığı karıştırma modası.' İstifa eden bakan mı dersiniz, görevden alınan bürokrat mı, feshedilen uluslararası anlaşmalar mı dersiniz, durdurabilene aşk olsun. Gece uykusu kaçan, 'acaba ne yapsam da ortalığı nasıl karıştırsam' diye iş başına geçiyor. Bedelini ödemek de her defasında maalesef milletimize düşüyor. Nitekim, bu modanın son örneği olarak, cumartesiyi pazara bağlayan gecenin bir yarısı 104 emekli amiral, bir bildiri paylaştılar. Sonuçta ne oldu? İktidar, darbe edebiyatıyla, dört gün daha milletin dertlerini konuşmaktan kurtuldu. Salı günleri, partisinin Meclis grubunda, konuşacak konu bulmakta zorlanan küçük ortağa, öfke krizlerine girerek işleyeceği, yeni bir malzeme çıktı. Hani millet iradesinin gasp edildiği getirdikleri kanun reddedildi ya yeniden dünden itibaren görüşmeye açılan o kanunla ilgili tutumlar, konuşmalar, farkındalık ortadan kalktı. Kanunu konuşan var mı? Bunun bir milli irade gaspı olduğunu, bu konuda bir ortaklaşma, paydaşlaşma yaratmak için atılacak, atılmış adımların bir kıymetiharbiyesi kaldı mı? Hayır. Yine esnafın derdi, çiftçinin çilesi, işsizlerin dramı konuşulmadı. Yine aşı sırası bekleyen insanlarımız, tavan yapan vaka sayıları konuşulmadı. Yine milletimiz kaybetti, yine Türkiye kaybetti."

"Milletle buluşmaya devam edeceğiz"

Konya ve Hakkari ziyaretlerini anımsatan Akşener il il gezerek milletle buluşmaya devam edeceklerini söyledi.

Hakkari'de, kapanan sınır kapıları yüzünden ticaretin durduğunu belirten Akşener, vatandaşların iş bulamadığını, esnafın siftah yapamadığını ileri sürdü.

"Amirallerin rütbeleri sökülsün mü sökülmesin mi?" polemiğinin çaresiz gençlere iş bulamadığını, yanlışlara itiraz eden herkesi hain ilan eden çarpık zihniyetin tencereleri kaynatmadığını savunan Akşener, şöyle devam etti:

"Sayın Erdoğan, böyle devlet yönetilmez. Anlamsız polemiklerle uğraşacağına, git Hakkari'ye, Piraye'yi dinle. Mağdur edebiyatından siyaset devşirmeye çalışacağına, 'bugün, yarın, dükkanı kapatacağım' diyen Hasan'ı dinle. Koltuğun için her türlü dolambaçlı yolu deneyeceğine, kelle koltukta görev yapan korucu kardeşlerimi, iki yumruk arasına sıkıştırılmış çaresiz vatandaşlarımızı dinle.

Dinle de milletimizin gerçeklerini anla. Anla ki empati yoksunu gerçeklikten kopuk hamasi konuşmalar yerine, milletin derdini çözecek işler yap. Millet seni oraya 'sarayda sefa sür' diye oturtmadı. Allah aşkına bir kez olsun eşin dostun yandaşın yerine, milletimize bir faydan dokunsun. Yazıktır, günahtır. Milletimiz geçim derdinde kıvranırken, bunlar dört gündür hala 'darbe mi değil mi? Darbeci mi değil mi?' Bunu konuşturuyorlar. Buna sebep olanları da bunu fırsat bilenleri de kınıyorum. Aziz milletimizin çaresizliğini perdeleyen her sözü, her tavrı reddediyorum."

"MHP, bildiriye tavrımızdan rahatsız oldu"

Meral Akşener, isim vermeden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi eleştirdi. MHP'nin, İYİ Parti'nin bazı amirallerin açıklamalarına karşı ortaya koyduğu tavırdan rahatsız olduğunu iddia eden Akşener, şunları söyledi:

"Nedense bu bildiriyle ilgili duruşumuza AK Parti değil küçük ortağı daha çok bozulmuş. 'Sayın Erdoğan teşekkür etti' diye olsa gerek küçük ortak dünkü grup konuşmasında köpürdükçe köpürmüş. Anayasa Mahkemesinden sonra hızını alamayıp yakında Deniz Kuvvetlerinin de kapatılmasını isterse şaşırmayın. Allah Sayın Erdoğan'a sabır versin. Dün 'şerefsiz' dediğine bugün 'mübarek' deyip, dün mektup yazıp 'iktidarı uyarın' diye yalvardıklarına da bugün 'şerefsiz' diyebilen; tutarsız duruş ve söylemleriyle ülkeyi germekten başka bir fonksiyonu bulunmayan birinin üstünde gereğinden fazla durmak istemiyorum.

Ama bu vesileyle huzurunuzda Sayın Erdoğan'ı uyarmak zorundayım. Sakın ola çok ciddi bir öfke kontrol problemi olan küçük ortağının dolduruşuna gelip bildiriyi yazanlara abuk sabuk cezalar verdirmeye kalkma. Sorumsuzluktan darbecilik devşirmeye çalışıp da ülkeye daha fazla zarar verme. Sağduyuyla yürüttüğünü zannettiğimiz bu süreci böyle şaibeli bir yola sokup da memleketi daha fazla huzursuz etme."

Çin'in Ankara Büyükelçiliğinin paylaşımı

Çin'in Ankara Büyükelçiliğinin sosyal medya paylaşımıyla kendisini ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ı tehdit ettiğini belirten Akşener, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Çin Merkez Komitesi Türkiye Komiseri, fahri Çinli Cinping Perinçek'in gayretleri yetmemiş olacak ki bizzat Çin devletinin kendisi devreye girmiş. Neden? Çünkü bir süredir iktidar ve küçük ortağını Perinçek ve Çin'in esaretinden kurtararak Uygurlu kardeşlerimiz için adım atmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü Türkistan'da yaşanan insanlık dramına susmadık, susmayacağız.

Sosyal medyadan bir paylaşım yapmışlar. Demişler ki 'Çin tarafı, herhangi bir kişi veya gücün, -o güç biz oluyoruz- Çin'in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne herhangi bir şekilde meydan okumasına kararlılıkla karşı çıkmakta ve bunu şiddetle kınamaktadır. Çin tarafı, haklı karşılık verme hakkını saklı tutmaktadır.' Birader bunun anlamı ne? Bak sen hele! Birader buyur bekleriz, adresimiz belli. Perinçek'in patronu da aynı küçük ortak gibi çok kızmış. Perinçek'le iş tutanların hepsi aynı durumda demek ki."

Meral Akşener, herhangi bir ülkenin egemenliğiyle ilgili bir sorunlarının olmadığını ancak Çin'in, egemenliği altındaki Uygurlara yaptığı zulümle ilgili çok büyük sorunlarının olduğunu dile getirdi.

Çin yönetiminden Doğu Türkistan'daki Müslüman Türk'ün namusuna uzanan, mabedine değen o eli çekmesini istediklerini kaydeden Akşener, "Uygur kardeşlerimize yaptığınız soykırımı durdurun." çağrısında bulundu.

Bu meseleyi sadece soydaşları olduğu için değil aynı zamanda bir insanlık sorunu olduğu için önemsediklerini vurgulayan Akşener, "Bizi saraydaki muhataplarınızla karıştırmayın. Bu tehditler bize sökmez. Biz, bu mücadeleyi bugün Türkiye'de bu kürsüden veririz. Yarın, gün gelip de iktidar olduğumuzda uluslararası toplumu karşınıza diker, öyle mücadele veririz. Ama bu mücadeleden asla vazgeçmeyiz. Ve o pis elinizi, Uygur'un sinesinden çekene kadar da mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Bunu böyle bilesiniz." değerlendirmesinde bulundu.

"Mevsimlik tarım işçileri, kayıtsız ve güvencesiz çalışıyor"

AK Parti'nin tarım politikasını eleştiren Akşener, iktidarın 19 yıldır bu konuyu ihmal ettiğini, verimli toprakların yeterince değerlendirilemediğini savundu.

Mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına değinen Akşener, oradan oraya çalışmaya giden emekçi vatandaşların aylarca evinden barkından uzakta kaldığını ifade etti.

Bu işçilerin sigortasız, kayıtsız, güvencesiz, işverenin ve başlarındaki çavuşların insafına terkedildiğine dikkati çeken Akşener, "Soframızdaki yemeğimizde alın teri olan bu emekçilerimizin tam sayısını bile bilmiyoruz. 1,5 milyon kişi olduklarını tahmin ediyoruz. Çocukların çoğu okul çağında ama maalesef okula gitmiyor, gidemiyor. Türkiye'de mevsimlik tarım işçileri, BM'nin bütün dünyada yoksulluk sınırı saydığı günlük 2 doların bile altında kazanıyor." dedi.

Akşener, konuşmasının bir bölümünde mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan Ali Kaplan'ı kürsüye davet etti.

Ali Kaplan'ın ardından konuşmasına kaldığı yerden devam eden Akşener, iktidara geldiklerinde mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını çözeceklerini, çavuşlar ve dayıbaşları dahil olmak üzere mevsimlik tarım işçilerini sigorta kapsamına alacaklarını iddia etti.

Akşener, çiftçilerin Ocak ayı itibariyle bankalara 143 milyar lira, Tarım Kredi Kooperatiflerine 12 milyar lira, piyasaya ise 50 milyar lira olmak üzere toplamda yaklaşık 200 milyar liralık bir borcunun olduğunu anlatarak, "Bu çiftçi böyle bir beceriksizliği, böyle bir iş bilmezliği hak etmiyor." ifadesini kullandı.

Meclis'te görüşülen torba kanun teklifine çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları için de bir madde eklendiğini anımsatan Akşener, "Eklemişler eklemesine ama tam bir kurnaz tilki hikayesi. 'Borç yapılandırıyoruz' diye ambalajlıyorlar ama faizi de yüzde 11'den, yüzde 18'e çıkarıyorlar. Ayrıca nedense torbada bankalara olan borçlar yok. Bankalara olan takipteki 5,5 milyarlık borç ne olacak? Bankalar traktörlere, ineklere, tarlalara el koymaya devam mı edecek? Böyle çiftçi desteklenmez. Çiftçimiz bu borçları ödeyemez. Bu kafayla gidilirse ya ürün azalır ya da üretimden çıkmak zorunda kalır. Her iki durum da Türkiye açısından felaket olur." değerlendirmesinde bulundu.