Güncel - Yaşam 10.11.2019 09:00 Güncelleme: 10.11.2019 16:21

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI METİN FEYZİOĞLU: 'HAYATIMDA HİÇBİR KAVGADAN KAÇMADIM'

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, olağanüstü kongre isteyenlere ve kendisine istifa çağrısında bulunanlara meydan okudu. Feyzioğlu, "Uluslararası Barolar Birliğinin Türkiye'yi etnik temizlikle suçlaması karşısında, 'Siz ne hakla bunu söylersiniz Türkiye'ye ve Türk ordusuna.' dedim diye mi istifa edeceğim? Hayatımda hiçbir kavgadan kaçmadım. Sana ne Barış Pınarı Harekatı'ndan' cümlesini bana değil, gidin de Uluslararası Barolar Birliğine, Avrupa Barolar Birliğine söyleyin. Hiçbir şekilde bunlara pabuç bırakma niyetinde değiliz" diye konuştu.
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI METİN FEYZİOĞLU: 'HAYATIMDA HİÇBİR KAVGADAN KAÇMADIM'

Seda ŞİMŞEK

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, kendisine istifa çağrısında bulunanlara ve olağanüstü kongre isteyenlere meydan okuyarak, istifa etmeyeceğini açıkladı. Türkiye’nin, her zerresini işgale kalkışarak, darbe girişiminde bulunan hain bir örgütle mücadele ettiğini hatırlatan Feyzioğlu, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin üstün menfaatlerinin yanında olduğunu vurguladı.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, Anadolu Yayıncılar Derneğinin düzenlediği toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Metin Feyzioğlu, şunları söyledi:

“İSTİKAMETİMDE HİÇBİR DEĞİŞİKLİK YOK”

“İstikametimde de davamda da hiçbir değişiklik yok. İstikametim şu: Bu ülke refah içinde yaşasın. Fikirler serbestçe tartışılsın ki Türkiye’nin sadece yüzde 10, 20 veya 50’sinin potansiyeli değil, yüzde 100 potansiyeli ortaya konabilsin. ’Parlamenter, başkanlık ya da yarı başkanlık sistemi kuvvetler ayrılığı olduğu sürece milletin en serbest takdir etmesi gereken bir husustur’ dedim. Hâlâ o noktadayım. Türkiye, bir darbe girişimi ve o darbe girişimine giden yolda her zerresini işgale kalkışan hain bir örgütle mücadele etti. Yargının temizlendiğini düşünüyorsak, temizlenmediyse de bir an önce temizleyerek artık HSK’yı, Mecliste tam bir uzlaşmayla referanduma da taşımadan en demokratik ama en müdahale edilmez algıyı da ‘HSK ve hakimlere kimse müdahale edemez’ şekilde kuracak bir yeni düzenlemeye kavuşturalım.”

“DEVLETİ DESTEKLİYORUM”

“Hatay bizde olmasaydı Türkiye Doğu Akdeniz’de bugün yoktu. PKK 15 Temmuz öncesinde Amanos Dağları’ndaki silahlı gücünü tam 10 katına çıkardı. Eğer Türkiye bir iç savaşa sürüklenseydi Maçka’dan İskenderun’a hattın doğusu uçuşa yasak bölge ilan edilecekti ve Türkiye’den Sevr Anlaşması’nın sözde büyük Ermenistan’ı, sözde büyük Kürdistan’ı koparılacaktı. Bunu dinlediklerinde gözü iktidar nefretiyle kararmış birileri yine inanmayacak. Ama çok inandıkları bir kaynak söyleyeceğim, iki hafta önceki İngilizlerin en prestijli dergisi Ekonomist’i açmalarını rica ediyorum, benim her söylediğime, ‘Sen iktidarı destekliyorsun.’ diyenler bilsin ki ben devleti destekliyorum.”

“HİÇBİR SİYASİ PARTİDE 
HİÇBİR GÖREVE TALİP DEĞİLİM”

“Siyasi partilerle hiçbir ilişkim yok. Hiçbir siyasi partide hiçbir göreve talip değilim, hiç olmadım ve olmayacağım. Şu anda bir siyasi partiye mensubiyet yerine doğrudan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hizmet etme imkanı vardır. Milliyetçiliği reddeden hiçbir düşünceyle benim yan yana gelmem dün de söz konusu olamaz, bugün de olmaz, yarın da olmaz. Net söylüyorum, Türk’lüğü, Türk milletini, içinde ‘Türk’ geçen kavramları kim, hangi pozisyonda olursa olsun reddederse benim onunla işim olmaz, olmadı zaten gördünüz. Milletin adını telaffuz edemeyenle işim olmaz. Eğer benim siyasi geleneğimi soruyorsanız siyasi partiyle izah etmeyelim. Siyasi geleneğim Mustafa Kemal Atatürk’ün anladığı ve hayatında uyguladığı şekilde Atatürk ilkeleridir. Bunlar Türk devriminin ilkeleridir. Atatürk’ün tanımladığı şekilde bir Türk milliyetçisiyim hem de sapına, ölümüne kadar. ‘Türk milliyetçisiyim’ dediğim için topa tutulacaksam bunu da mutlulukla karşılarım.”

“GİTTİK DİYE İSTİFAYA ÇAĞRILDIK”

“(Olağanüstü Genel Kurul Talebi) Barolarımız, ‘Feyzioğlu neden Külliyeye gitti?’ demişler. Feyzioğlu AP’ye gitseydi, bunu diyecekler miydi? Alman Şansölyesi’ne gidip, ‘Türkiye’de insan hakları yoktur, hapishanelerde işkence hem de sistematik işkence vardır.’ deseydi bana kızacaklar mıydı? Bilmiyorum. Sadece soruyorum. Feyzioğlu ne yaptı? Meslektaşlarının ve vatandaşların on yıllardır birikmiş sorunlarının çözümü için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde en yetkili ve siyasi sorumlu olan Cumhurbaşkanı’na gitti. Sembolik değil, yetkili Cumhurbaşkanı. ‘Yargı reformu strateji belgesi nasıl olur da Külliyede açıklanır?’ dendi. Biraz ironiyle sordum, ‘nerede açıklasın Cumhurbaşkanı? Sizin evde mi açıklasın, bize mi gelsin açıklasın?’ dedim. Türkiye’nin siyaseten sorumlu en üst organını temsil eden Cumhurbaşkanlığı millete imzalı senet veriyor. ‘Bu belgeyi paketler halinde çıkaracağım’ diyor. ‘Niye Meclis Başkanı açıklamadı?’ Meclis Başkanı’nın görevi değil, bunu açıklayamaz. Niye Adalet Bakanı açıklamadı? Anayasa’yı okumamışlar. Adalet Bakanı yeni sistemde Cumhurbaşkanı adına çalışır. Bilmiyorlar. Daha iyi değil mi, Adalet Bakanı’nı görevlendiren makam açıklıyor. Daha güvenceli, sağlam. Senet veriyor, senet. Oraya gittik diye istifaya çağrıldık. Ankara Adliyesi projesi hayata geçecek. Muazzam işler bunlar. O zaman benim Külliyeye gidip de bu ilişkiyi kurmamdan kim, neden rahatsız? Sorundan beslenenler rahatsız. Bu kadar.”

“DAVA AÇMA HAKLARI VARDIR”

“(Süreç bitti mi? Genel kurul olmayacak mı?) Yok biz reddettik, dava açma hakları vardır meslektaşlarımın. Dört baro yönetim kurulu da Akçakale’ye gitmemi ve orada yaptığım konuşmayı gerekçe göstermiş. Türk gazetecilerin görev yaptığı otele PKK havan saldırısında bulundu, sniper ateş etti. Cephede olmayan, askeri birlikle birlikte hareket etmeyen gazetecilere saldırı savaş suçudur. Cenevre sözleşmelerinin ihlalidir. Bunu görmediler. Buna yönelik tek cümle duymadım. Avrupa ve Amerikan basınında da Türk gazetecilerine görev yaptıkları sırada saldırıldığına dair tek bir kınama duymadım. Böyle bir iki yüzlülük içindeydi Avrupa ve Amerika basını. Oradan yaptığım açıklama dünyada ses getirecekti. BBC verdi, mecbur Almanlar verdi. Çünkü sınır, ateş altında yapıyorsunuz. Açıklamayı şezlongunuzda yaptığınızda dinlemezler sizi.”

“GENEL KURUL 
1,5 SENE SONRA”

“(Olağan Genel Kurul ne zaman?) “1,5 sene sonra. Kendine güvenen hodri meydan gelir, aday olur, seçilebiliyorsa seçilir. Ama bu arkadaşlarımızın bir kısmı kendi barolarında bir daha seçilemeyeceklerini herhalde düşünüyorlar. ‘Feyzioğlu’nu sıkıştırıp, seçimli genel kurul zaten kanunumuzda mümkün değil, ona rağmen seçimli istiyorlar, istifa ettirir, bu kaleyi düşürebilirsek biz de gelir 1-1,5 seneliğine otururuz, sonrası Allah Kerim’ diyorlar herhalde.”

“İSTİKAMETİM DOĞRU”

“(İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?) Hayatımda hiçbir kavgadan kaçmadım. Benim istikametim doğru, davamız haklı. Neden vazgeçeyim ki? Yaptığımızın yanlışlığını koysunlar ortaya amenna. Ben ülkemin Cumhurbaşkanı ile vatandaşlarımızın, meslektaşlarımızın sorunlarını tek tek çözmeye başlamışken ve Uluslararası Barolar Birliğinin Türkiye’yi etnik temizlikle suçlaması karşısında adında ‘Türkiye’ ibaresini taşıyan bir kurumun başkanı olarak, ‘Siz ne hakla bunu Türkiye’ye ve Türk ordusuna söylersiniz’dedim diye mi istifa edeceğim. Bana diyorlar ki ‘Sana ne Barış Pınarı Harekatı’ndan’, siz gidin de ‘Sana ne Barış Pınarı Harekatı’ndan’ cümlesini bana değil, Uluslararası Barolar Birliğine söyleyin, CCB’ye söyleyin, Avrupa Barolar Birliğine söyleyin. Benim askerim, sivillerim şehit oluyor, milli birliğim, toprak bütünlüğüm tehdit altında. Uluslararası Barolar Birliğine tek cümle etmeyecek ağalar ama Akçakale’ye gitti diye Metin Feyzioğlu’nu yerden yere vuracaklar. Hiçbir şekilde bunlara pabuç bırakma niyetinde değiliz. Son nefesime kadar milli dava için mücadele edeceğim. İddia ediyorum bu 12 baronun yönetim kurulu halktan da kendi meslektaşlarından da kopmuştur. Meslektaşlarının sorunlarını çözmek amaçları yoktur, sorunlarının çözülmesine karşı rahatsızlıkları vardır. Arkamızda Türk milleti, avukatların ezici çoğunluğu vardır.”

“BU AF DEĞİL”

“(Ceza infaz indirimi düzenlemesine ilişkin) İkinci yargı paketinden ayrı bir kanun teklifi olarak gelebilir, çünkü bu yargı reformu kapsamında bir düzenleme değil. Uyuşturucu ile ilgili ve cinsel saldırı suçlarını istisna tutan bir düzenleme gelirse ihtiyaç vardır. Bu, af değil, denetimli serbestlik süresinin daha erkene çekilmesi olacak. Cezaların caydırıcılığını, kamu düzenini bozmayacak bir düzenleme gelmek zorunda. Konuya ilişkin vatandaşlarda beklenti oluştu. Umuyorum, diliyorum bütçe maratonuna girmeden önce bu çıkar. Vatandaşlar da beklenti büyük.”

‘KİM GELİRSE KARŞIMA 
TARTIŞIRIM’

“Kim gelirse karşıma tartışırım, uluslararası hukuk, silahlı bir güç sivilleri kendine sefilce, korkakça kalkan yaparsa ve onların arkasına saklanıp, bu tarafta sivilleri öldürmeye başlarsa kalkan yapılan sivillerin bir zaiyata uğraması durumunda onu kalkan yapan korkakları sorumlu tutuyor. Uluslararası ceza hukukunu biliyorum, herkesle de tartışırım bunu. Buna rağmen Türkiye aşağılık müfterilerin bizi karalama kampanyalarına rağmen bir uçak, tank bombasıyla çözebileceği saldırıları siviller zarar görmesin diye böyle halletmiyor. Karadan komando gönderiyor, şehit olmayı göze alıyor. Çünkü bu ordu cumhuriyetin, Mustafa Kemal’in ordusu, çünkü bu ordu peygamber ocağından geliyor. Ne var burada yanlış? Hangi cümlemin yanlış olduğunu söyleyin. Deseydim ki ‘TSK sivilleri katlediyor.’ Herhalde ödül verirlerdi Almanya’dan.”

‘DEVLETİN ARKASINDAYIM’

“Merkezde bulunuyorum, solu da sağı da reddettim, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin üstün menfaatlerinin yanındayım. Devlet saldırıya uğrar, devletin arkasındayım. Siyasi parti ayrımı yapmıyorum. Siyasi particilik beni ilgilendirmiyor. Doğruya ‘doğru’, yanlışa ‘yanlış’ diyorum. Ama bana, ‘üslup değiştirdin mi?’ derseniz, evet üslup değiştirdim. (Ne değişti?) diye sormuştunuz, Sayın Cumhurbaşkanı ‘Türkiye ittifakı’ dedi. Bir tehlikeyi görerek dedi. ‘Ayaklarımızı sımsıkı milletin köklerine dolayalım.’ dedi. Bunu ben temsil ettiğim yapı içerisinde nasıl anlayabilirdim, önümüze yargı reformu strateji belgesi çıktı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla, bilgisiyle sayın Adalet Bakanı Türkiye ittifakının hayata geçirilmesi anlamında, ‘Hadi herkes gelsin birlikte yapalım.’ dedi. Boş laf değil. Sonuç aldık mı aldık. Sonuç aldığımız için birileri çok rahatsız. Türkiye ittifakından, sonuç alınması, sorunların çözülmesinden rahatsız olanlar, bizden de rahatsızlar.”

‘ILICAK VE ALTAN 
AKLANMAMIŞTIR’

“(Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan’ın tahliyesine ilişkin) Hukuk işliyor. Yaptığına baktı, ‘Hüküm kesinleşinceye kadar ben bunları tahliye edeyim, hüküm kesinleştiğinde yatarı varsa geri alırım.’ dedi. Olan bu. Ilıcak ve Altan aklanmamıştır. Bu kişilerin sırf siyasi iktidara muhalif diye vaktiyle devleti ele geçirme noktasına gelmiş bir hain, kanlı, sefil terör örgütünü her cümleleriyle desteklediklerini lütfen kendilerine ‘Demokratım’ diyenler unutmasın. Bunlar Türk mahkemelerinin kararlarıyla suçlu ilan edilmişlerdir. Gazetecilik yapmadıkları, suç işledikleri sabit olmuştur. Ama işledikleri suç ‘darbeye teşebbüs’ olarak değil, ‘terör örgütünü desteklemek’ olarak belirlenmiştir. Yargı böyle karar vermiştir. İstinafı göreceğiz, temyizi göreceğiz. Bakalım ne çıkacak. Kişisel görüşümü söylüyorum: Her ikisinin de kaleminde kan vardır. ‘Onlar gazeteci değil, onlar haindir’ diye, bu ülkenin vatanseverleri zindana atılırken sevinç çığlıkları atmışlardır. Ben bunları unutmam. Vicdanıma da unutturmam.”