Röportaj Kaynak: Deniz BAŞARAN 29.06.2024 03:00

Pasın İzinde: Zamanın Dönüşümü

Horace; 'Resim, kelimeleri olmayan bir şiirdir.' der. Bu hafta sonu sizlerle bunun izini sürelim diyerek kıyılarınıza bir 'Ressam'ı bırakıyorum; Gülderen Görenek'i.
Pasın İzinde: Zamanın Dönüşümü

Öncelikle sanatseverler için Ressam Gülderen Görenek'i biraz yakından tanısak?

Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesinde Sınıf Öğretmenliği Bölümünü okudum. Öğretmenlik yaparken Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimini tamamladım. 2005’te Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Resim Anasanat Dalında Yüksel Lisans; 2013’te Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Resim Anasanat Dalında, Sanatta Yeterlik Programını bitirdim. 2012’de Viyana Güzel Sanatlar Akademisinde öğrenimine bir süre devam ettim. İkisi Almanya ve İsviçre dördü Türkiye’de olmak üzere altı kişisel sergi açtım. Eserlerim Türkiye dışında Portekiz, Fransa, Japonya, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Romanya, Sırbistan, Makedonya, Bulgaristan gibi ülkelerde birçok bienal ve karma sergide yer aldı. 

Halen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde Doçent unvanıyla öğretim üyesiyim. 

Resim ne zamandan beri hayatında, biraz bu yolculuğun başlama sürecini anlatır mısın? 

Biraz klişe de olsa, resim, ilkokuldan beri hayatımda. Tabii bir nüansla, babam Köy Enstitüsü kökenlidir ve ben ilkokula başladığımda, o okulumun müdürüydü. Hiç unutmam, okulun Atatürk Köşesi için iki büyük yağlı boya tablo yapmıştı. Teneffüslerde o resimlerin altına gider, hayranlıkla bakar ve arkadaşlarıma gururla "Bu resimleri benim babam yaptı" derdim. O anlar, resme olan ilgimin ve sevgimin temellerini attı aslında. Babamın sadece resme değil her şeye olan yeteneği, beni her zaman çok etkiledi ve bu hayranlıkla büyüdüm. Bu yüzden resim, benim için sadece bir uğraş değil, köklerimle bağ kurduğum bir yaşam biçimi haline gelmiştir.

Metropol yaşamını eleştiren eserlerinde, bu yaşam tarzına karşı bir duruş sergiliyorsun. Bu eleştirilerini sanat aracılığıyla iletmek senin için neden önemli ve bu eleştiri resminde halen geçerli mi?

İstanbul’da yaşadığım süreçte şehrin etkisiyle resimlerimde kentlerin tarihini ve dinamiklerini irdelemeye başladım. İnsan yığınlarının öbekleşmesi sonucu oluşan kentlerin tarihi, binlerce yıl öncesine gitse de, bu kentlerin belirgin ortak özellikleri endüstriyel üretim çağına kadar pek değişmemişti aslında. Ancak, devrim olarak adlandırılan üretim biçimindeki köklü değişikliklere bağlı olarak kentler, çok hızlı bir şekilde kimlik değiştiriyor. Bu değişim, tüketim kültürünün etkisiyle günümüzde de devam etmekte. Beatriz Colomina’nın kent için: “...sınırlar içindeki bir hayattan ziyade sınırlar için verilen bir mücadele olmaktadır” ifadesi beni oldukça etkilemiştir. 

Sonuçta kent üzerine bu kafa yormalarım “şasi boyası” gibi endüstriyel boyayı kullanmama ve tuval üzerine “frotaj tekniği” ile resimlediğim kent temalı bir resim serisinin ortaya çıkmasına neden oldu. Tabii bu resimlerde metropol, yapılarıyla tarif edilerek yüceltilmedi. İnsan yutup “birey” kusan bu metropol yaşantısına razı olanlara güzellemeler de dizilmedi hatta öylesi figürlere de yer verilmedi. Bu resimlerde kentin varoluşunun sorgusu esas alındı. 

Kent deyince zaman üzerine düşünme de zorunlu olmuştu. Zamanın analog karakteri kent yaşamında sayısallaşmak zorunda. Çalışma saatleri, vapur tarifeleri gibi yaşantıları hemdemlemek için zaman bölümlere ayrılır. Bu bağlamda, kent eleştirisi resmimde halen geçerli mi sorusuna gelirsem, artık İstanbul gibi bir kentte yaşamıyorum. Yaşadığım kent ister istemez düşünme kimyamı da etkiledi ancak zaman halen üzerinde durduğum bir mesele olmakta devam ediyor. Hatta eylülde açtığım son sergim yine zaman temeli üzerine oturmakta. 

Pasın İzinde: Zamanın Dönüşümü adlı sergimde, su, nem veya her ikisinin etkisiyle demirin oksitlenerek paslanması gibi doğal bir evrimi, derinlemesine incelemek istedim. Sergi, bu evrimsel değişimin estetiğinin günlük yaşantımızı, özellikle de evlerimizi nasıl şekillendirebileceğini anlamaya yönelik bir yolculuğa çıkartmayı hedeflemişti. Pasın dokusu ile evlerin değişen doğası arasındaki hassas dengeyi ve zamanın içerdiği güzellikleri, izleyiciye bir perspektif sunma beklentisiyle vurgulanmak istedim. Demirin, sakin ama etkileyici bir şekilde pasa dönüşümünün ardında yatan evrensel ritmi ve güzellikleri yakalamayı, aynı zamanda geçmişin özünü, geleceğin umuduyla bir denge içinde şimdide birleştirmeyi amaçladım. 

Bir sanatçı olarak akademisyenliğin avantaj ve dezavantajları nedir sence? 

Akademisyen olma yolunda değilken, bir yaz sıcağında radyoda Bülent Ortaçgil ile yapılan bir söyleşiyi dinliyordum. 'Part-time sanat yapılmaz' diyordu. Bildiğim kadarıyla, müzik kariyeri için mesleğinden vazgeçmişti. Bu ifade benim için de geçerliliğini koruyor. Sanatın her alanında tam zamanlı ve tutkuyla çalışmak çok önemli. Ancak, gençlerle birlikte olmak ve onların meslek hayatlarına rehberlik etmekte yaşanan sevincin tarifi kelimelerle zor gerçekten. 

Peki bu işin dersini veren biri olarak ''Sanat'' nedir? 

Sanat, kişinin kendi meselelerinden yola çıkıp evrensele ulaşabilme gayesidir. 

Bu tanım, bence sanatın bireysel deneyimlerden hareketle daha geniş, evrensel bir anlayışa ulaşma sürecini vurgular. Sanat, sanatçının kendi kişisel deneyimlerden beslenerek samimiyete varır oradan da daha geniş bir insanlık tecrübesine dönüşerek evrensel olana varır. 

Özel yetenek sınavıyla yine öğrenciler resim bölümüne girmek isteyecekler. Gençlere tavsiyen var mı? Bu yaz nasıl çalışsınlar? 

Tabii ki çok çalışmalarını tavsiye ederim. Sanat alanında başarılı olmak için disiplinli bir çalışma alışkanlığı geliştirmek önemlidir. Öğrencilerin özel yetenek sınavına hazırlanırken düzenli ve sistemli bir şekilde çalışmalarını öneririm. Bu süreçte, temel çizim ve kompozisyon becerilerini güçlendirmek için yoğunlaşmaları faydalı olacaktır. Ayrıca, bu çalışma alışkanlıklarının bir ömür boyunca sanatın her alanında tutkuyla sürdürülmeleri gerekliliğini de vurgulamak isterim.