Röportaj 17.05.2020 08:45 Güncelleme: 17.05.2020 08:45

HAYATIN DURDUĞU GÜNLERDE AHMET GÜNEŞTEKİN

Hayatın Durduğu Günleri, bu kez ünlü sanatçı Ahmet Güneştekin'le konuştuk…
HAYATIN DURDUĞU GÜNLERDE AHMET GÜNEŞTEKİN

Beyza Sinem ÇAĞLAR

Hayatın Durduğu Günleri, bu kez ünlü sanatçı Ahmet Güneştekin’le konuştuk…

O rutinini oturtup bu süreçten maksimum yararla çıkacak olanlardan..

Kendinize evde bir rutin oluşturdunuz mu? Gün içinde neler yapıyorsunuz?

Karantina dönemine herkesten daha erken başladım. Diz ameliyatı olduğum için iyileşme sürecindeydim. Yeni projelerimin alt yapısı için teorik okumalar yapıyordum. Zorunlu karantina başladığında da hem bu okumalara devam ettim hem de yasaklı günler dışında atölyeme gelip yavaş yavaş çalışmaya başladım. Bunu dışındaki zamanlarımı da çoğunlukla kitap okuyarak, film izleyerek ve müzik dinleyerek geçiriyorum. Bu süreci iyi değerlendirmek istedim. Sağlığım ve zamanım el verdiği ölçüde, kurallara da uyarak atölyede çalışmaya başladım. 

Daha önce hiç yapmadığınız/aklınıza gelmeyen ama evde kalınca yapmaktan zevk aldığınız bir şey var mı?

Yemek yapmayı seviyorum, batı ve doğu mutfağını birleştirerek yeni bir şeyler denemek, yeni lezzetler oluşturmak en büyük eğlencelerimden biri. Karantina sürecinde evde olduğum için neredeyse her gün farklı bir tat deniyorum. Aynı zamanda bitkileri de çok seviyorum. Evdeki bitkileri daha da çoğalttım, onlarla ilgileniyorum. Kedilerimle her zamankinden daha çok zaman geçiriyorum. Karantinaya girdiğimiz günlerde Lisa hamileydi, şimdi beş tane yavrusu var, şimdi onlarla ilgileniyor, büyüme aşamalarını yakından takip ediyorum. Bunların dışında rutin işlerimi yapmaya devam ediyorum.

Bu süreçte keşfettiğiniz ve okuyucularımıza önereceğiniz film ve  kitaplar var mıdır?

Karantina döneminde daha önce izlediğim klasik filmleri tekrar izleme fırsatı buldum. Sinema tarihinin en güçlü yapımları. Kurosawa’nın epik filmi Yedi Samuray, Hitchcock’un başyapıtı Sapık, Polanski’nin yönettiği  Piyanist ve Spielberg’e Oscar kazandıran filmi Schindler’in Listesi önerilerim arasında. Sinemaya ilgi duyan herkesin izlemesini öneririm. Benim defalarca izlemekten sıkılmadığım filmler bunlar. Ayrıca bu dönemde izlediğim ve önerebileceğim filmler arasında: Antony Hopkins ve Brad Pitt’in başrollerinde oynadığı İhtiras Rüzgarları, Clint Eastwood’un oynadığı Sergio Leone’nin klasik western filmi İyi, Kötü ve Çirkin, Coppola tarafından sinemaya uyarlanan Baba üçlemesi, Stephan King romanından uyarlama Esaretin Bedeli yer alıyor. Avesta Yayınları çevirisiyle çıkan, okuduğum üç teorik kitabı önerebilirim.  Etnisite ve Milliyetçilik, Zerdüşt, Konfüçyüs ve Muhammed ve Zerdüştilerin Kutsal Metinleri. Andrew Collins’in Meleklerin Küllerinden romanını da defalarca okudum. Benim için değişmez bir kaynak. Mitolojije ilgi duyanlara bu kitapları öneririm. Klasiklerden Dostoyevski’nin ilk büyük yapıtı Yeraltından Notlar, Kafka’nın uzun öyküsü Dönüşüm, Albert Camus’un Yabancı adlı romanı ve Charles Dickens’ın İki Şehrin Hikayesi mutlaka okunması gereken kitaplar benim için.

Dışarıda yapmayı en çok özlediğiniz şey nedir?

Gastronomi yaşamımın hemen hemen her alanını kapsıyor. Sanatçı olarak ürettiğim işler dışında zamanımın önemli bir bölümünü bu ilgime odaklanarak geçiriyorum. Öğrendiklerimi yorumlamayı ve dostlarımla paylaşmayı seviyorum. Arkadaşlarımla birlikte bir masa etrafında bir araya geldiğimiz, politikadan kültüre uzanan tartışmalarımızı özlüyorum. İş, sanat ve basın dünyasından tanıdığım dostlarla birlikte bazen sanat merkezimin terasında ve bazen de dış mekanlarda gerçekleştirdiğim bu buluşmalar en çok özlediklerimden.

Her şey normale döndüğünde yapacağınız ilk şey ne olacak?

Sosyalleşme ve seyahatler hariç normal zamanlarda rutin olarak yaptığım işlerin çoğunu şu anda neredeyse yapıyorum. Atölye çalışmalarıma devam ediyorum, genel olarak kapalı mekânda yaptığım çalışmalarımda karantina nedeniyle ruhsal ya da fiziksel bir zorlukla da karşılaşmadım. Ama arkadaş gruplarımla yakın temasta olmamak çok arzuladığım bir şey olmaz, yeni normale döndüğümüzde yavaş yavaş da olsa iletişimlere başlamak istiyorum.

İlk gitmek istediğiniz yer neresi?

Dünyanın farklı yerlerine seyahat etmek en büyük tutkularımdan biri. Şu anda salgından dolayı en riskli yerler olarak kabul edilmesine rağmen başta İtalya olmak üzere İspanya, Fransa ve Amerika’ya yeniden gitmek istiyorum. Sevdiğim müzeleri yeniden görmek, Viyana ve Berlin Filarmoni’nin, Met Opera’nın konserlerini tekrar mekânlarında izleyebilmek istiyorum.

 Sizce yaşadığımız ‘korona ve karantina günleri’ sonraki hayatımızda neleri değiştirecek?

Birçok şeyin değişmesi gerekiyor ama her şeyden önce düşünme biçimimiz değişmeli. Eğer salgın hastalıklar hayatımızın birer parçası haline gelecekse salgının etkisinin en fazla olduğu yaşadığımız mega şehirlerin krizlere karşı uyarlanabilir ve dayanıklı olması gerektiğini söylüyor halk sağlığı uzmanları. Salgın karşısında alınan önlemler ve kamusal alanların kullanımı konusunda yapılan ilk değişiklikler bize yarının salgına dayanıklı kentleri konusunda ipuçları veriyor esasında. Zihin ve beden sağlığı açısından erişilebilir geniş yeşil alanların önemi anlaşılmış durumda. Küreselleşen dünyamızda şu anda dört bir yandan gelen ürünler beraberlerinde taşıyabilecekleri virüslerle birlikte bir kaç gün hatta bazen bir kaç saat içerisinde soframızda olabiliyor. Gıda güvenliğinin sağlanması yani sağlıklı gıdaya erişimin sağlanabilmesi o yüzden de en öncelikli konulardan. Dünya çapında bir çok kentte insanlara daha geniş alan verebilmek amacıyla bazı sokaklar trafiğe kapatılıyor.

Gelecekte riskleri azaltmak için kentlerin daha yerel ve daha kendine yeterli olması gerekecek. Her kent bir ada olsun anlamında söylemiyorum ama içinde yaşadığınız yerleşimin bir tür dengesi ve sürdürülebilirliği olması gerek.  Gelecekte şehirlerin sadece gıda temini değil bazı temel hizmetlere erişim bakımından da daha yerel olması gerektiği düşünülüyor artık. O yüzden de yaşadığımız, çalıştığımız alanları insan odaklı kullanmak, kamusal alanda hijyen imkanlarını artırmak ve yayalara ayrılan alanları genişletmek geleceğin salgına dayanıklı kentlerinin önemli özellikleri arasında olacak. Yaşadığımız şehirleri yeniden planlamamız gerekecek. Daha az kalabalık, biraz daha fazla yerel açık alan ve biraz daha kendine yeterlilik bile kentleri daha dayanıklı kılabilir.