Röportaj 30.09.2019 01:00 Güncelleme: 01.10.2019 12:11

Ham sanat kültürel mirastan beslenir

Türkiye'nin ilk ham sanat müzesi olan Kelimat Ham Sanat Müzesi "5 Hikâye" ile sanatseverlere kapısını açtı.
Ham sanat kültürel mirastan beslenir

Dünyada sadece 9 tane ham sanat müzesi olduğunu söyleyen müzenin kurucu ortaklarından Hüseyin Emiroğlu sergiye 5 farklı sanatçının eşlik ettiğini aktardı. Emiroğlu tüm bu sanatçıları keşfedenin ortağı Adnan Al Ahmad olduğunu söylüyor.

Adnan Al Ahmad Suriye’den 5 yıl önce Türkiye’ye gelip yerleşiyor. Hüseyin Emiroğlu ile burada tanışıyorlar. Kelimat Sanat Evi’nin kurucularından Adnan Al Ahmad ile ham sanat hakkında konuştuk.

 

Röportaja geçmeden önce aktaralım “5 Hikaye” sergisi dün sona erdi. Hemen ardından 12 Ekim tarihinde Ertuğrul Berberoğlu’nun bir ay boyunca sürecek olan “Tavaf” adlı resim ve heykel sergisi açılıyor.

Kimlik sorusu gündemden düşmez

Sanat coğrafi, bölgesel olarak ayrıştırılmalı mıdır? Neden?

Tablo sanatçının malzemeyle buluşması yani bir bütünleşmedir. 1900’lerin ortalarından bu yana resimde kimlik sorusu gündemden düşmedi. Sanat eseri “nesne”yi aşıyor. Coğrafyanın da ötesine işaret ediyor. Sanat eseri salt insani ürün olması hasebiyle insanlık tarihini dışa vuruyor. Sanat eseri meydana getirilen bir nesnedir. Ama bize nesnenin söylediklerinden çok fazla şey söyler. Aynı şekilde onun üstünde olan ve ondan yüksek olanı simgeler. Eğer sanatın gerçeğini öğrenmek istiyorsak o zaman sanat eserinin gerçeğini aramamız gerekir. Ayrıca esere kaynaklık eden nesneyi ya da olguyu da aramamız gerek. Demek istediğim, sanat eserinin nesne olmanın çok ötesindedir ve nesnenin ne olduğu sorusunu sormamız gerekir.

Resimler tercümeye ihtiyaç duymaz

Doğu sanatını batı sanatından ayıran şeyler nelerdir?

Güzellik kavramı bazı nesnelerin seyredilmeye değer olduğu anlamını taşır. Bu nedenle Doğu ile Batı birbirinden ayrı tutulmamalı. Çünkü plastik sanatlar görsel metin dili altında toplanıyor. Görsel metin ise insani bir değerdir. Meşhur Picasso’nun öküzü hiçbir zaman Arap, İspanyol ya da Afrikalı olmamıştır. Paul Cézanne sanatı bağlamında Fransız değildi. Aynı şekilde Picasso da İspanyol değildi. Bu arada Matta’nın Şilili olduğunu hatırlayan var mı? Kandinskiy de Rus değildi. Onun gibi Modigliani de İtalyan değildi. Giacometti’nin heykellerine bakarken onun bir İsviçreli olduğunu düşünen var mı? Aynı şekilde kimsenin Cy Twombly’yi Amerikalı olma çerçevesine sıkıştıramayacağını düşünüyorum. Resmin bir dili vardır. Bu dil evrenseldir. Tıpkı müzik dili gibi. Resimler tercümeye ihtiyaç duymaz. Tıpkı şiir gibi, roman gibi, felsefe gibi…

Sanatın insanı şekillendirmede bir rolü olmalı mı?

Evet… Sanat bize güç katar. Estetiğin gücüyle donatır. Bu yüzden Rembrandt açısından kendi sırrı yeşil olmadan tenin güzelliği eksik kalırdı. Bunu kendisinden önce kullanan olmadığı gibi kendisinden sonra kullanan da olmamıştır. İşte onun yeşili beşerî varlığın yeniden keşfi niteliğindeydi.

Sanatı öldürmek mümkün müdür?

Görsel sanatlar Doğu ve Batı’yı birbirine yaklaştırmıştır. Medeniyetlerin en güzel ürünleri görsel sanatlarla ortaya çıkıyor. Dolayısıyla müzeler de kucak açıyor. Müzelerin kucak açtığı sanat nasıl ölür? İnsanlık tarihinin bir parçası olan sanat nasıl ölür? Sanat insanın tarihidir. Sanat eserleri ise hala kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Dünyada sanat tarihi bu düzenin bir parçasıdır. Ancak ben hayatın zaman zaman sanata öykündüğünü hatırlıyorum. Çünkü güzellik büyük ölçüde sanatsal bir özgün üretimidir. Gerçek şeklini hayatta bulmak üzere yola çıkmıştır.

Sanat kısıtlanamaz

Sanatsal yaratıcılığı kısıtlayan şeyler var mıdır? Nedir?

Konuyla alakalı iki ayrı yaklaşım var. Bir şeyle ilgili sorulan soru onun gerçeğiyle ilgilidir. Gerçek derken ne demek istiyoruz? Yani nitelik ve öz olarak aslı nedir? Dolayısıyla sanatın gerçeği ile ilgili soru sorarken aynı zamanda sanat eserini ve sanatçıyı sormuş oluyoruz. Soruyu: “Sanat eserini sanat eseri yapan şey nedir?” Şeklinde sorarsak. Cevap: “Sanatçı” Olur. Soruyu başka şekilde sorarsak: “Sanatçıyı sanatçı eden nedir?” Cevap “sanat eseri” olacaktır. İkisi bir bütündür. Sanat eseri ve sanatçı -aralarındaki sıkı bağlantıya rağmen- tek başına yeterli değildir. Bu ikisini bir araya getirecek üçüncü bir şeye ihtiyaç vardır. Bu üçüncü şey sanattır. Sanat insani keyfiyetiyle insani ifade araçlarından biridir. Dünyada olup bitenleri, iç dünyamızda dönüp dolaşan endişe ve korkuları ifade etme aracıdır. Dolayısıyla sanat engel tanımaz. Sanatın ifade gücüne sınır koyacak bir engel olmaz.

Ham sanat kültürel mirastan beslenir

Ham sanatı diğer anlayışlardan ayrıcalıklı kılan nedir?

Sanat genel bir ifadedir. Onun altında birçok insani etken toplanır. Sanatçılar olur, sanat eserleri olur. Düşünceler, akımlar olur. Ham sanat hikâyeler, efsaneler, masallar gibi kültürel miras öğelerinden beslenir. Bunlar eşsiz ve eşine az rastlanan göstergelerdir. Ayrıca doğdukları çağa tanıklık ederler. İnsani duyguların masumiyet arz ettiği, dolayısıyla nesnelere hâkim olduğu ve kendi algıları ile gerçek nesneler arasındaki uyuma aldırmadığı bu dönemlerde bu düşünce ne denli safça olursa olsun daha sonraki gelişimi bağlamında daha akılcı bir hal alan bilinci yoksun kaldığı ince bir öz niteliğini taşımaktadır.

“Theo, Gogh’un maddi destekçisiydi”

Sanat ticari yapılar tarafından desteklenirse özünden bir şey kaybeder mi?

Sanatçıların gündelik ihtiyaçlarını karşılaması için maddi olanaklara ihtiyacı var. Ancak sanat karın doyurur mu?.. Ticari yapıların sanata kol kanat germesi sanatsal duyarlılığın gereği olan büyük bir sorumluluk ifade ediyor. Bu yüzden sanat eserine destek noktasında ekonomik güç seferber olduğunda daha dengeli bir hayat sürdürmemizi, daha onurlu bir hayat yaşamamızı sağlıyor. Bu nedenle burada mali güç sanat açısından gerçek ve kurtarıcı destek. Böylece sanatçının da maddi ihtiyaçları giderilmiş oluyor. Buna en güzel örnek Van Gogh’un büyük kardeşi olan Theo ile arasındaki ilişkidir. Kardeşi Theo, Gogh’un hem sanatsal yaşantısında hem de normal hayatında en büyük maddi destekçisi olmuştur.