Türkiye - Gündem 24.05.2022 12:32

Haberin dijitalleşen dünyasında 'reklam payında tekellik' tartışması ülkeleri arayışa soktu

Haber içeriklerini, spot ve görsellerle kullanıp reklam gelirinin tamamına yakınını elde eden Google'ın Türkiye'deki basın kuruluşlarıyla gelirini paylaşması için başlatılan çalışmalara, Anadolu Ajansı (AA) öncülük etmek için harekete geçti.
Haberin dijitalleşen dünyasında 'reklam payında tekellik' tartışması ülkeleri arayışa soktu

Haber içeriklerine erişimin büyük oranda dijital platformlar üzerinden sağlandığı ve basılı ürün dağıtımının bitme noktasına geldiği bugünlerde bazı ülkeler, Google ve Facebook gibi dijital platformların kullandığı haber içerikleri için, haber kuruluşları ve ajanslara telif ödemesinin yolunu açıyor.

Avustralya, Fransa, Almanya ve İspanya'daki düzenlemelerle yasal zorunluluk kapsamına alınma çalışmaları ve son olarak geçen yıl Fransa'daki basın yayın kuruluşları ile anlaşan Google'ın bu platformlardan elde edeceği reklam payını paylaşmayı kabul etmesi, Türkiye'de de böyle bir düzenlemenin yapılmasını gündeme getirdi.

Ülkenin en köklü haber kurumu AA, telif düzenlemesi çalışmalarında öncülük üstlenmeyi planlıyor.
Telif hukuku ve fikri mülkiyet konularında Türkiye'nin sayılı hukukçulardan avukat Doç. Dr. Cahit Suluk, AA muhabirine basın yayın kuruluşlarını çok yakından ilgilendiren "AB Hukukunda Basın Yayıncılara Tanınan Bağlantılı Haklar" konusuna ilişkin açıklamalarda bulundu.

"Bağlantılı hak" kavramının önemine işaret eden Suluk, bunun "yatırımcı" anlamına geldiğini belirterek, kültür ve sanata yatırım yapan film yapımcıları, müzik yapımcıları, radyo televizyon kuruluşları olduğu gibi icracı sanatçıların da olduğunu ve bu kişilerin bağlantılı haklardan yararlandığını anlattı.

"Matbu bitti, fiziki gelir gitti, geriye reklam kaldı"

Kültür-sanat alanında telif ve bağlantılı haklarla ilgili konuların bütün dünyada 20. yüzyıl itibarıyla yasal zemine oturduğunu ancak haber telifiyle ilgili herhangi bir düzenleme yapılmadığını aktaran Suluk, düne kadar haberlerin hep telifin dışında tutulduğunu vurguladı.

Suluk, "Siz gazete, dergi veya radyo-televizyon kuruluşu olarak yatırımınızın dönüşünü, gazete, dergi satarak veya reklamdan alıyordunuz. Şimdi ne oldu? Matbu bitti, fiziki gelir gitti, geriye reklam kaldı. Reklamı da Google ve Facebook alıyor. Geriye sana ne kalıyor?" diye sordu.

Haber telifi konusunun AB ülkeleri ve ABD'de tartışıldığını, Avustralya'da bununla ilgili ayrı bir kanunun kabul edildiğini dile getiren Suluk, bu konuda bütün dünyanın harekete geçtiğini söyledi.

Suluk, toplumun haber alma özgürlüğüne üstünlük tanındığı için haberin tarihsel süreçte hep telif istisnası kapsamında değerlendirildiğini belirterek, 2013'de Almanya, 2014'de İspanya, 2019'da da AB'nin bir yönerge çıkararak habere telif hakkı tanıdığını bildirdi.

Bu gelişmenin tamamen dijitalleşmeyle ilgili olduğunu vurgulayan Suluk, şöyle devam etti:

"Çünkü gazete veya radyo-televizyonlarda haber yapanlar, bu haberlerinin karşılığı geliri, aslında gazete-dergi satarak, fiziki materyal üzerinden elde ediyordu ve reklam geliri elde ediliyordu. Ben en son bir gazeteyi ne zaman satın aldığımı hatırlamıyorum işin doğrusu. Bu herkes için geçerli. Fiziki baskı bitti, bitmek üzere. Geriye ne kaldı? Reklam geliri. Bu reklam geliri de dijital platformlar üzerinden başkalarının cebine gitti. Yani haber içeriği üretenler biraz yaya kaldı. Bu tamamen teknolojik gelişmeyle ilgili. İşte burada yasa koyucu, yani AB, 'Kuruluşları yasal olarak desteklememiz lazım, yoksa gazete kalmayacak, nitelikli haber ortaya çıkmayacak' dedi. Çünkü bu işe yatırım yapan insanlar veya şirketler vazgeçecekler. Bu nedenle AB, 2019 yılında, gazetelere, basın yayıncılarına bağlantılı haklar tanıdı."

"AA'nın, Türkiye'nin ilk haber ajansı olarak bu işte öncü olması çok önemli"

Doç. Dr. Cahit Suluk, Avrupa'daki medya kuruluşlarının 2009'dan itibaren "haber telifi" konusuyla uğraştığını anlatarak, "Türkiye'de ise gerçekten de bir uyku hali var. Medya bu işin çok farkında değil. Sadece Anadolu Ajansı beni bu konuda aradı ve onlar, 'Biz bu konuda destek talep ediyoruz' dediler. Bununla ilgili benim oldukça uzun akademik bir makale çalışmam oldu ve bundan sonraki süreçte de konu gündeme gelecek diye görüyorum. Çünkü dediğim kriz kapıya dayandı, yani Türkiye'de de bu kriz var. Bu meselenin bir şekilde hukuki bir zemine oturtulması gerekiyor." diye konuştu.

AA'nın, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk haber ajansı olarak bu işte öncü olmasının önemine işaret eden Suluk, şunları kaydetti:

"Çünkü haber içeriklerini aslında ajanslar üretiyorlar. Bu içerikleri alan gazeteler orada bir fikir işçiliği yaparak kendi içeriklerini oluşturuyor ve işler bu şekilde yürüyor. Ama bu artık 'Para etmez' hale geldi. Artık fiziki satış yapamıyorsunuz. Dijitalden de elde edeceğiniz gelirler, suyun yönünü değiştiren, Google ve Facebook gibi dijital platformlara gidiyor. Bu tam bir çıkmaz ve gerçekten tüm dünyada bir gazete krizine yol açmış durumda. Türkiye'de de aynı, gelirin yüzde 80-90'ı Google ve Facebook'a, yani 'haber toplayıcılar' dediğimiz dijital platformlara gidiyor. Bunun bir şekilde çözülmesi lazım."

"Dijital platformlar eşik bekçisi durumundalar"

Doç. Dr. Cahit Suluk, bir haberin Google, Facebook gibi platformlar aracılığıyla okuyucuya sunulma süreciyle ilgili şu bilgileri verdi:

"Google aslında haberi yayımlamıyor. Google, Facebook gibi news aggregator (haber toplayıcı) dediğimiz bu dijital platformların yaptığı şey, herkes dijitalde, bütün gazeteler ve dergiler, siz dijitale yüklediğinizde, Google robotları hemen bir işçiliğe başlıyor ve bu haber başlıklarını topluyor. Başlıklarıyla birlikte, haberin kalbi diyebileceğimiz bir paragrafla (spot) haberin özünü ve fotoğrafı da alıyor. Bunu bir kaynaktan da değil üstelik, onlarca kaynaktan alıyor, okuyucunun önüne bunu sunuyor. Yani haberi sunuyor ve okuyucuya link veriyor. Bir kırpıntı yapıyor. Bu kırpıntıdan sonra da diyor ki 'Haberin kaynağına gitmek istiyorsan şu linke git.' Ama AB'de 2016'da yapılan araştırmaya göre, okuyucunun yüzde 47'si bu news aggretorun web sayfasında kalıyor, yani haberin kaynağına gitmiyor, linke basmıyor. Bugün bu sayı daha da artmıştır. Bu sefer tabii reklam verenler aptal değil, onlar da bunu bildikleri için herkes gidiyor Google-Facebook gibi yerlere bu reklamları veriyor, kaynağa gitmiyor. Kaynağa çok az sayıda, yüzde 10-20 kadar reklam düşüyor. Onların payı çok düştü, daha da düşecek. Yüzde 1-2'lere kadar düşebilir bu. Çünkü dijital platformlar eşik bekçisi veya kapı bekçisi durumundalar. Haberi alıp bu şekilde sistematize edip düzene sokup bunu okuyucuyla paylaşınca, okuyucu da artık kaynağa gitme ihtiyacı hissetmiyor."

"Fransa bu meseleyi yoluna koymuş oldu"

Suluk, Almanya, İspanya ve Avustralya'da bu konuda yapılan düzenlemelerin başarılı olmaması üzerine AB düzeyinde harekete geçildiğini dile getirerek, AB'nin bununla ilgili bir yönergeye hüküm koymak durumunda kaldığını anlattı.

Ülkelerin bunu iç mevzuatına aktarması, meslek birlikleri kurmaları ve bu yeni hakları yasalarla beraber hayata geçirmeleri gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Cahit Suluk, şöyle devam etti:

"Fevkalade bürokratik bir yapıyı konuşuyoruz. Bu sistem AB düzeyinde tek elden yürütülmüyor. Ama günün sonunda Fransa burada harekete geçti. 2019 Haziran ayında yürürlüğe giren yönergeyle ilgili ekim ayında hızlıca kanunda iç mevzuat düzenlemesi yaptılar. Ardından Google, 'Ben sadece link veriyorum o da istisna kapsamında, kırpıntı yapmayacağım, isteyenler de gelsin bana izin versin ücretsiz, ben bunu yapmaya devam edeceğim' dedi. Yani Almanya'da yaptığı gibi düzenlemenin altını boşaltmak istedi. Bunun üzerine Fransız rekabet otoritesine bir şikayette bulunuldu. Bu otorite, Google'ı masaya oturmaya mecbur bıraktı, 'Bu rekabet ihlalidir' dedi. Almanya'da da bu filmi görmüştük. Almanya rekabet otoritesi Google'ı haklı bulmuştu. Ama Fransa'da Google, Fransız basın yayıncılarıyla gazetecilerle oturdu, bir anlaşma yapmak zorunda kaldı. 2021'in başında 3 yıllık, 76 milyon dolarlık bir anlaşma yaptılar. Bu anlaşmanın içinde AFP yok. AFP daha yeni Google ile 5 yıllık bir anlaşma yaptı. Rakamı bilemiyoruz, orayı gizli tuttular. Bu şekilde Fransa bu meseleyi yoluna koymuş oldu."

"Fransa'daki uygulama emsal olacak"

Fransa'daki bu durumun emsal olacağına dikkati çeken Suluk, "Yani bir şekilde meselenin çözülmesi gerekiyor. Ya gazetelere veda ediyoruz ya sosyal medya, halk haberciliğine dönülecek bütün dünyada, bu mesele profesyonellikten çıkacak. Bu da demokratik toplumlar için, düzensizlik ve yalan haber anlamına gelir. Çünkü medya önemli bir alan." dedi.

Ülkelerin yasa koyucularının iyi bir sistem tasarımı yapması ve bu meselenin adalet dengesi etrafında çözülmesi gerektiğine dikkati çeken Suluk, Türkiye'deki mevcut telif hukukunun haber telifi hakları için yeterli olmadığını ifade etti.

Doç. Dr. Cahit Suluk, Türkiye'deki gazetelerin veya haber sektörünün desteklenmesi gerektiğini dile getirerek, aksi takdirde işin profesyonellikten çıkıp sosyal medyada rastgele bir şeyler paylaşılmasına döneceği uyarısında bulundu.

Bunun çok "sancılı ve çetrefilli" bir süreç olduğunu anlatan Suluk, "Google-Facebook gibi dijital platformlar öyle büyükler ki artık ülkeleri sallıyor. İnternette bir şey yapmak istediğinizde bunlara muhtaçsınız bir yönüyle. Diğer yönüyle de rakipsiniz gazete olarak. Yani dikeyde birbirinize muhtaçsınız yatayda ise rakip durumundasınız. Bu o kadar güç ki... Zaten o nedenle dijital gelirin tamamına yakını Google ve Facebook'a gitti. Dünya genelinde bu böyle." diye konuştu.

"Türkiye'de de bir hazırlık var"

Suluk, konunun hafife alınacak bir mesele olmadığını, pek çok ülkede buna ilişkin kımıldamalar olduğunu belirterek, Türkiye'de de buna ilişkin bir hazırlığın olduğunu anlattı.

Burada sistem tasarımı yapılırken dikkatli yapılması ve hukuki rejimin de farklılaştırılması gerektiğine vurgu yapan Suluk, "Değilse sistem çalışmaz. Eski sistemde olduğu gibi taraflar birbirlerine dava açar, iş sürüncemede kalır. Sistemi, işi düşünmek gerekiyor." dedi.

Doç. Dr. Cahit Suluk, Avrupa'da bu çalışmalar yapılırken 3 yıllık sürecin çok sancılı geçtiğini, bu işe en büyük muhalefetin ise telif hukuku akademisyenlerinden geldiğine işaret ederek, onların da geleneksel olarak, haberi telif istisnası kapsamında gördüklerini kaydetti.

Haberin de eser gibi bir fikri ürün olduğunun ve haberlerin de alıntılanabildiğinin altını çizen Suluk, "Ben Avrupa'daki telif akademisyenlerinin aksine farklı düşünüyorum. Onlar eski ezberlerini devam ettirmek istediler. Yani ya basını yok edeceksiniz ya da dijital gelirden elde edilecek gelirden bir payı buraya vereceksiniz ve bunun hukuki alt yapısını sistem tasarımını da yapacaksınız. Bunun başka çaresi yok. Devletlerin gücü olmadan bunu yapamazsınız. Öncü olmaları gerekiyor." ifadelerini kullandı.

"Gazetecilere de ek ödeme yapılması gerekecek"

Suluk, "Gazetecilere de fikir işçisi olarak telif verilir mi Gazeteciler telif talebinde bulunabilir mi?" sorusuna, "Aslında AB'nin bu tasarladığı sistem gazete patronlarına bağlantılı haklar tanıdı. Gazetelerin veya bu patronların elde edeceği gelirden de gazetecilere yani fikir işçilerine bir pay verilmesi öngörüldü. Yani bir para toplanacak ve bu paradan, gazetecilere de bir pay verilecek. Bunun oranı üye ülkelere bırakıldı. Dolayısıyla Türkiye'de bir sistem tasarımı yapılırken bunun dikkate alınması gerekiyor." görüşünü dile getirdi.

Patent hukukunda bir buluş yapan işçiye buluş-teşvik geliri ödendiğini, bunun yasal kapsama alındığını hatırlatan Suluk, bu mantığın telif hukukunda da çalışması gerektiğini söyledi.

Suluk, bunun çok az uygulanan bir sistem olduğunu aktararak, şimdi basın yayıncılara tanınan bağlantılı haklarla bu sistemin de işleyişe geçeceğini ve "buluşçu işçi"ye yapılan ilave ödeme gibi gazetelerde çalışan gazetecilere, fikir işçilerine de ek bir ödeme yapılması gerekeceğini dile getirdi.

Suluk, bu ödemenin patrona bir yük bindirmeyeceğini, paranın dijital platformlardan geleceğini de sözlerine ekledi.