Röportaj 27.12.2019 07:01 Güncelleme: 27.12.2019 08:37

Dijital çağın mantığı: Üret-tüket

90'lı yıllardan günümüze kadar kulağımızda hala yankılanan dizi ve film müziklerinin bestecisi usta müzisyen Murat Özdemir, müzik dünyasını ve sanat yaşamını anlattı.
Dijital çağın mantığı: Üret-tüket

SEMA SEZEN

Ülkemizde eserleri unutulmayacak usta müzisyenlerin arasında yer alan, dizi ve sinema müziği denildiğinde ilk akla gelen isimlerden Murat Özdemir'i birçok eserinden tanıyoruz. Çiçek Taksi, Küçük Besleme, Üvey Baba dizi müzikleri, Pis Yedili, Unutma Beni, Sil Baştan, Bez Bebek, Harem, Günebakan yapımlarındaki müzikler, Özdemir'in eserlerinden sadece birkaçı arasında yer alıyor. Özdemir, mistik müzikler konusunda da bir usta. Şu aralar ise "Osmanlı Masalları" isminde mistik müziklerin yer aldığı bir albüm çalışması içinde. Usta müzisyenden çalışmalarını ve müzik dünyasında hemen tüketip kaybolan şarkıları yorumlamasını istedik.

-Sanatın birçok alanında profesyonel olarak yer alan birisi olarak, Türkiye'de sanatçının üretkenliğini artırmak için yeterince çaba sarfediliyor mu?

Açıkçası bu soruya bir başka açıdan bakmak istiyorum. Gerçek sanatçı üretkenlik ateşini içten hissedip yazan çizen ve üreten olmalı. Motivasyonunu dışarıdan bekleyenler gerçek sanatçı bile olsalar zamanla iç ateşleri söner.
Ancak bütün bunların dışında sizden başkalarının da size destek vermesi elbette muhteşem bir enerji katıyor insana.
Kendi adıma içsel yönenimli biriyim. Biri bir şey istiyor ya da destekleyecek diye üretim yapmak ancak sinema ve dizi müzikleri alanında sipariş usulü çalıştığım zaman olabiliyor.
Ben bütün bunlar dışında müzikle iyileşme alanında tonlama çalışmaları ile yeni bir müzikal mantıkla mistik müzikler ürettiğim bir yaşam çizgisi oluşturdum kendime.
Ancak sorunuza direkt cevap verecek olsaydım "Hayır" derdim. Ama arz talep açısından üretene destek geleceği için sanatkarlara üretim hızlarını artırmalarını öneririm.

-Dizi, reklam müziğinin profesyonel anlamda gelişimi denildiğinde aklımıza gelen öncü müzisyenlerdensiniz. 20 yıl önce yapılanlarla şimdiki teknolojiyle ortaya çıkarılan dizi, reklam müziklerini değerlendirir misiniz?

Bu konuda fikirlerimi birkaç açıdan ele alacağım.
Birincisi bestecinin tercihi, ikincisi dinleyenin ya da izleyicinin tercihlerini dikkate alan yönetmen ve yapımcı tercihleri…
Cevabıma ikinci sorudan başlayacağım. Bir dönem dizilerin arka fon müzikleri olarak sürekli yaylıların kullanıldığı müzikler ekleniyordu. Bilhassa Türk ve batı müziği karışımı olan fon müzikleri neredeyse her dizide dinlenilmeye başlandı.
Bu konu yapımcıların izleyiciyi yakalamak amaçlı yaptıkları bir müzik uygulaması haline geldi…
Bana göre yaratıcı düşünce sadece yaylı sazlar ile ifade edilmemeli sadece dizilerde.
Bir de yapımların birbirlerine hikaye ve kurgu olarak da yakın olması bir müziklerin de birbirlerine benzemesine sebep oldu…
Çünkü kulaklar birbirine benzer temaları arar oldu…
Şimdi de birinci soru açısından ele almak istiyorum sorunuzu.
Müzisyen besteci açısından baktığımızda ise bestecinin kendi fikirlerini ifade etmesini istediği tarza yakın müzikler dizilerde uygulanmalı. Zira bu şekilde yeni ve ilhamlı müzikler dizilerde dinlenebilir hale gelecektir.
Çünkü dinleyici kendisine sunulan güzel müzikleri Kabul edebilir kalitede bir kulağa sahiptir ülkemizde…

-Bu sektörde işlerini beğendiğiniz birisi var mı?

Demir Demirkan ve Sertab üretimi projeleri seviyorum. Zaten onlar da Amerika’da kariyerlerine devam eder hale geldiler. Sertab’ın son müzikal çalışması ise yine yenilikçi bir fikirdir.

-Ayrıca şu anki aranjeleri de değerlendirir misiniz? Örneğin Bir İskender Doğan'ın "Kan ve Gül" parçasının özellikle bas gitar tonları, diğer enstrümanların tonları ve bütünsel aranje edilişini şu an dinlediğim hiçbir yapıtta yakalayamıyorum. Dünya çapında üretilen yapıtlar, 80'lerin soundları ve doğallığı gelişen teknolojiye rağmen şu an yok. Üretim mi düştü? özen mi yok?


Sanırım dijital çağın üret – tüket mantığı ile yapılar hızlıca tüketilir şekilde zaman ayırmadan özen göstermeden yapılıp sunuluyor.
Belirttiğiniz gibi "Kan ve Gül" ya da "Gül Pembe", "Dönence" tarzında bestelenip düzenlenmiş şarkıların bugüne ilham verir halde hala dinlenilmesinin sebebi özenli sevgi ve direkt enstrumanları çalarak kaydedilen şarkılardır.
Günümüzde çoğu eser bilgisayarda üretilebilir haldedir. Bu sebeple şarkıların arajmanları çoğu yerde bu şarkıyı bir yerden hatırlıyorum duygusu ile dinleniyor.

"MİSTİK MASALLAR ALBÜMÜ GELİYOR"
-Şu an yeni bir çalışmanız var mı?

Evet Yeni bir Mistik masallar albümü hazırlığındayım.
Müzikleri senfonik şekilde besteledim. Masalları ise çeyrek asırlı spritüel yaşantıma uygun etik ahlak bilgiler içeren bilgelik masalları içerecek şekilde yazdım.

-Kültür Bakanlığı yapımı sinema müzikleri belgeselinde deneyimlerinizi paylaşmıştınız. Bu tür belgeseller daha çok olmalı ki genç müzisyenler bu dalı seçerken daha bilinçle adım atsınlar değil mi?

Genç müzisyenlerin amacı gün itibarıyle bir meslek edinmek üzerine koşullanmış durumda. Bugün bunu görmek mümkün. Aslen sevdiği için girmiş olduğu meslekte yaratıcılığını ortaya koyabilecek cesarette olan müzisyenlerin belgeselleri yapılmalı. Bu sebeple yararlanılacak dökümanları belgesel olarak üretip ortaya koymak da tecrübeli sanatçıların, yorumcuların ve bestecilerin yapması gerekli bir şeydir.
Ancak kültür mirası kavramı malesef ülkemizde çok işlemiyor. Kendinden sonraki nesile miras bırakmayı düşünen tek yaradılış grubudur sanatçılar.
Hak ettiği saygıyı görmelidir.

-Yaptığınız çalışmaların toplandığı 9 albüm yayınladınız. Yeniden var mı böyle bir çalışma?

Evet Sinema ve Tv’de müzik isimli bir kitap ve Osmanlı Masalları isminde mistik müzikler ve masalların olduğu bir senfonik – klasik albüm hazırlığım devam ediyor.

"TÜRK HALKI İYİ FİLMLER HAK EDİYOR"

-Sinema denildiğinde de akıllara geliyorsunuz. Hatta film festivallerinde seçici kurulda da yer alıyorsunuz. Son yıllarda özellikle son 3 yılda çekilen Türk yapımları konusunda ne söylersiniz? Açıkçası ben git gide yükseleceği yerde git gide kalitenin düştüğünü görüyorum festivallerde.

Açıkçası festivallerde gösterime giren filmlerin nasıl ve ne şekilde ve ne motivasyonlar ile seçildiğini gördüğümde ben de şaşırıyorum. Ancak kaliteli yapımların artması için elimizden geleni yapıyoruz.
Desteklenmesi gereken yapımcı ve yönetmenleri desteklemek için elimizden geleni yapıyoruz.
Bilhassa Türk halkı iyi filmleri hak ediyor ve bu sebeple iyi hikayelerin iyi kurgulandığı filmleri seçici kurullarda olduğum festivallerde dikkate alıyoruz.
Mersin 2. Ulusal Fim festivali Jüri Başkanı olarak 2020 içinde bu motto ile hareket ederek Mersin izleyicisini iyi filmlerle buluşturma kararı aldık.