Halkbank web
Ekonomi 14.09.2021 12:47

Dalgakıran "Vizyon 2030" Basın Toplantısı gerçekleşti

Dalgakıran "Vizyon 2030" Basın Toplantısı gerçekleşti.
Dalgakıran

Dalgakıran Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran: Hepiniz beni biliyorsunuz. Türkiye ekonomisi hakkındaki düşüncelerimi, ne olması, yapılması gerektiğini hep anlatmaya çalıştım. Biraz farklı şeyler söylediğim için bazıları benim için “aykırı” dedi. Ama zaman dediklerimin doğruluğunu herkese ispatladı. Üretim araçlarını üretmeden zenginleşme olmaz. İçerisinde bulunduğumuz durumu; İstanbul Sanayi Odası’nda yaptığım kongrede “vasatlık” olarak nitelendirmiştim. Vasatlık aynı zamanda bir konfor alanı oluşturur ve bu konfor alanından kimse çıkmak istemez. Risk almak istemez çünkü kazanımları vardır, yani zincirlerinden başka kaybedecek bir sürü şeyi vardır. Dolayısıyla da oradan kolay kolay çıkmak istemezler. Dalgakıran Grubu olarak; o konfor alanı bizi çok etkilemedi. Tam tersine o alışkanlığı, konfor alanındaki o durağanlığı fark ettiğimizde hemen kendimizde gelmeyi bildik. Türkiye ekonomisine, bu alanda neler olması gerektiğine yönelik söylediklerimi Dalgakıran’da yapmaya çalıştım. Katma değerli ürünlere doğru gitmek, markalaşmak, üretin araçlarını üretmek, Ar-Ge yaratmak, pazarlama stratejilerini doğru bir şekilde belirlemek gibi… Ama hepsi son kertede şuna dayanır; 21. yüzyıl organizasyon ve iş birliği yüzyılı. Dolayısıyla da organizasyon becerilerimizi artırmamız gerekiyor. Hatta “Arkadaşlarımıza artık kendimizi bir kompresör üreticisi şirket olarak göremeyelim dedim”. Organizasyon becerisi yüksek olan bir şirket haline gelmemiz, iş birliği kavramını çok iyi şekilde kendi şirketimize, paydaşlarımıza uygulamamız gerektiğini söyledik.

Sizi A noktasından B noktasına getiren strateji B’den C’ye getirmiyor. Doğada en güçlü hayvan tek başına ancak 60 tane hayvanı kontrol edebiliyor. İş hayatında ya da liderlikte de bu şekilde… Tek başınıza bir şeyleri kontrol etme, planlama noktasında olursanız belirli bir yere kadar gidebilirsiniz. Organizasyon becerisi yüksek bir şirket yaratmanız gerekiyor. A’dan B’ye geldiğinizde; B noktasında her şey değişiyor. İnsan sayısı artıyor, giren çıkan malların organizasyonu, tedarik gibi başka kavramlar sizin becerilerinizden çok daha önemli hale geliyor.  O zaman B’den C’ye giden yolda; A’dan B’ye gelirken yaptığınız bazı uygulamaları, düşünceleri bırakmanız, yeni bir yere geçmeniz gerekiyor. A’dan B’ye, B’den C’ye geçtik burada da başarılı olduk; C’den D’ye gelindiğinde ise bunların aşamalarını aktarayım. Birincisi atölye seviyesinde çalışıyorsunuz, ikincisi; artık daha geniş bir kadro ile yurtiçinde güçlü bir firma olma mücadelesi veriyorsunuz. Üçüncüsü de yurt dışında varlığınızı hissettirme aşaması, orada da yine başka kavramlar var; ihracat, ithalatta ihracatta dünyadaki çeşitli firmalarla iş birliği, dünyadaki ülkeleri tanıma ve onlarla yapılan iş birlikleri gibi çok sayıda konu var. Biz, C’den D’ye geldik, geldiğimiz nokta bizim için son noktanın organizasyonu; o da globalde kendi sektörümüzde en iyi birkaç markadan biri haline gelmek. Türkiye’de kamuya çok yaslanmadan milyar dolar üzerinde ciro için şirketler zorlanıyor. Genelde şirketlerimiz 100-200 milyon dolarda, bu bizim sektörümüzde de diğer sektörlere de böyle. Genelde şirketler ihracatta bu noktalarda takılıp kalıyorlar. Çünkü Türkiye şartlarında o noktalara gelmek önemli bir başarı. Sadece o başarıya odaklanırsanız, o başarı ile yetinirseniz onun vasatlığına da düşebilirsiniz. Orandan daha yukarıya gitmek için yapılması gerekeler başka, onlara cesaret etme noktasında da ciddi sıkıntılar oluşabiliyor.

Bizim yaptığımız şey bu son grupta dünyada iddialı ve güçlü bir marka yaratma sevdası… Bilgi ve becerimize çok ciddi katkılar yapacak yeni bir iş birliklerine ihtiyacımız var. İnsan kaynağımızda bizi bu noktada doğru bir şekilde bilgilendirecek ve bu savaşı verecek yeni bir organizasyona ihtiyacımız var. O noktada da sevgili Steven Young ile birbirimizi yıllardır tanıyoruz. Steven Young’a teklifte bulunduğum zaman önceden şöyle düşürdüm; bu kadar büyük bir şirketi yöneten birisi çok örneği de yok, böyle birisi maceralı bir alana atılır mı? Bana da zaten o maceraya atılacak insanlar lazım. Steven Young da zaten çok düşünmedi, on dakikada bu konuda anlaştık. Benim hayat felsefem heyecan biterse hayat biter. Hedef kadar yolculuğun da keyifli ve heyecanlı geçmesi çok önemli… Çünkü hedefe vardığınızda yeni hedefler belirliyorsunuz ki sürekli yolculuk heyecan içinde geçsin. Hayat da bir yolculuk… Steven Young ile beraber Dalgakıran Grubu olarak; büyümeye karar verdik. 2030 hedeflerimiz var. O hedefler; Türkiye’ye makine sektöründe, teknoloji sektöründe çok güçlü bir marka kazandırarak, bu ülkenin bunun yapabileceğini göstermek. Bu benim için de önemli; 20-25 yıldır söylediklerimizin yapılabileceğini bu ülkeye göstermiş olursam kendimi çok mutlu hissedeceğim. Steven Young ile birlikte yeni hedeflerimize doğru güçlü bir şekilde yürüyeceğiz.

Dalgakıran Grubu İcra Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Steven Young:  

Dünya olmadığı kadar büyük bir değişim içerisinde. Bu değişimi üç başlığa ayırabiliriz; teknolojik değişim, iş modelleri ve iş yapış şekillerindeki değişim ve sermaye de yön değiştiriyor. Bu üç konuyu teker teker açmak istiyorum.

2050’ye giden yolculukta dünyaya yön verecek dört tane teknolojik alanda farklı trend var. Bağlanabilirlik, nesnelerin interneti ile alakalı, kentleşme; dünya nüfusu 10 milyara doğru giderken 2050’de insanlar tercihlerini daha çok büyük şehirlerde yaşamaktan yana kullanacaklar. Demografi; gelişen imkanlarla birlikte artık daha uzun yaşıyoruz, bu anlamda 65 yaş üstü grubu diğer yaş gruplarına göre iki kat daha hızlı büyüyor. Bu çok ciddi alanlar açacak. Ve tabii ki bununla beraber “enerji ve iklim… Çok daha fazla enerjiye ve temiz suya ihtiyacımız olacak. Nesnelerin interneti hayatımıza zaten giren bir olay ve çığ gibi büyüyor 2020’de bu sektör 250 milyar dolarlık bir hacim oluşturdu. Biz daha işin başındayız. 55 milyar adet akıllı nesne birbiri ile iletişim içinde ve 2030 yılına kadar bu sektöre dünya çapında yapılacak yatırım 15 trilyon dolar. Yani hemen hemen Amerikan ekonomisinin yüzde 80-85’i oranında bir yatırım yapılacak bu sektöre. Muazzam bir büyüme olacak bu alanda. Peki, bunlar hayatımızda nasıl bir uygulama, farklılık yaratacak? Endüstri 4.0 zaten sanayide başladı, enerji verimliliği söylediğim gibi şehirlerde ve dünyada çok daha fazla enerjiye ihtiyacımız olacak. Bulut ve yapay zekâ bunların hepsinin yaparken çevirimize korumak için karbon nötr işletmeler… Ve takip ediyorsunuz 2050 yılı için hem Amerika hem diğer bölgeler için sıfır emisyon ve yeşil mutabakat konusunda bir ortak noktayı yakaladılar. Bunların hepsi üretim alanında olsun veya bizim geliştireceğimiz üreteceğimiz alanlarda dikkate almamız gereken konular.

Peki, yaşantımız nasıl değişecek? Örnek vermek gerekirse; çok şey değişecek ama yakıt hücreleri özellikle hidrojen hayatımıza girdiği zaman mobilite alanında ve enerji üretim alanında muazzam bir değişim olacak. Bu değişimin iki tane unsurunu söyleyeyim; bir tanesi karbondioksit salınımı olmayan bir teknoloji, uçtan uca bakarsak ve mobilitede kullandığınız zaman ciddi bir konfor sunan bir teknoloji. Neden? Mevcut altyapılardan faydalanabiliriz, siz aracınız deposunu aynı bugün olduğu gibi 3 dakikada doldurduktan sonra 1100 kilometre menziliniz var bu elektrikli araçlar açısından gerek ticari gerek binek araçlar için muazzam bir konfor. Bununla beraber bu yola giden hem araç üstü hem de altyapı teknolojileri de ona göre uyum sağlayacak. İkinci konumuz ise; iş yapış modelleri. Eskiden iyi bir ürünüz size pazarda iyi bir konum verebilirdi artık o geçmişte kaldı. Bundan sonra iyi bir ürüne sahip olmak yeterli değil, nihai müşteriye komple anahtar teslimi olarak çözüm üretmek zorundasınız. Hangi alanlarda? Otomotiv teknolojisinde akıllı hareketlilik, artık sürücüsüz araçlarınızı kiralayabiliyorsunuz. Endüstri teknolojisini sadece iyi bir fabrika değil bu fabrikayı bir akıllı sistemin, eko sistemin içine alıp, bulut içerisinde komple tedarik zincirinizi almanız gerekiyor. Dolayısıyla fabrikalarınızın akıllı olması gerekiyor. Tabii ki üretim malları, eskiden bir beyaz eşya veya başka bir ürünü tüketmek yeterliydi şimdi akıllı evler de bu ekosistemin bir parçası olacak. Bağlanabilirlikten nerelere geliyoruz… Bu tip yazılım ve benzeri ürünlerle beraber, yeni dünyamızda her yerde olacak teknolojilerden bahsediyoruz. Ve rekabet artık ürünlerle değil. İş modelleri artasında çok ciddi değişiklikler var. Rekabet en iyi iş modeli kim kurabilirse onda olacak. Amazon dünyanın en büyük kitap evi, bir tane kitap dükkânı yok, Apple en büyük müzik store, bir tane store’u yok.

Son gelişmede sermaye ne oluyor? 1870’den 2025’e, nereden nereye geldik. 1870’te dünya ekonomisinden pay alan birincide İngiltere, sonra Almanya, sonra Fransa… 73’te Amerika devreye giriyor… Japonya ve Almanya…  1870’teki ülkelerin ortak özellikleri nedir?  Hepsi Avrupa’da ve batıda… 2025’e geldiğimizde öngörüler şunu gösteriyor; Çin dünyanın en büyük ekonomisine sahip olacak, Amerika ikinci sırada ve Hindistan giriyor. Hindistan çok hızlı bir şekilde geliyor, çünkü nitelikli teknolojiler üzerinde ekonomisini kurmaya başladı, o da ağırlıklı bu yazılım teknolojisi olarak. Hindistan’a gittiğinizde kendinizi Silikon Vadisi’nde zannedersiniz. Bütün dünyanın şirketleri orada kendi kampüslerini kurmuşlar. Hindistan çok hızlı büyüyecek. Tekrar nitelikli teknolojilerden bahsediyoruz.  

Son 500-600 yılda teknolojinin nasıl değiştiğine ve bizi nelerin beklediğine bakarsak; matbaa, 200 sene sonra teleskop, bunu makineler, telegram, telefon, otomobil derken dikey bir gelişmeye doğru gidiyoruz. Teknolojiler çok daha hızlı gelişmeye başladı. Bizim iş yağış şekillerimizi ve şirketlerin varlığını çok ciddi etkileyecek. Nasıl etkileyecek? 2000 yılındaki Fortune 500 listesinde yer alan şirketlerin yüzde 52’si artık yok. Türkiye’ye gelelim 2000 yılındaki İSO 1000 Listesindeki şirketlerin de yüzde 41’i artık yok. Sadece liste dışında değiller, yoklar. Bunları kabul etmemiz lazım. Hızlı ve yıkıcı bir değişim var. Bu oyunun arakasında kalma gibi bir lüksümüz yok.

Bizim vizyonumuzu ise üç tane temel unsura yerleştiriyoruz. “Markalaşma”, “küresel ayak izimiz” ve “teknoloji”… Bu üçü de tamamlayacak ekosistemimizde operasyonel mükemmellik, Dalgakıran olarak bir akdemi vakfı ve dünya şirketleri ile stratejik ortaklılıklar veya satın almalar... Bu vizyonun sonucunda 2030’da Dalgakıran Grubu için 1 milyar dolarlık bir hedefimiz var. Türkiye’den bir dünya yıldızı doğuyor.