Röportaj 10.07.2018 08:30 Güncelleme: 10.07.2018 14:06

'Alkışlar Ömrüme Ömür Katıyor'

Şu ana kadar 54 dizi ve filmde oynayan, tiyatrodaki başarısıyla aranılan oyuncular arasında yer alan ve profesyonel dublaj sanatçılığıyla da kariyerini üst seviyelere taşıyan usta oyuncu Rüçhan Çalışkur'un sorularımıza verdiği yanıtlar, genç oyunculara ders olabilecek niteliği taşıyor.
'Alkışlar Ömrüme Ömür Katıyor'

MELDA GENEŞ/NUR OKTAR

En son Avlu dizisinde Nilgün karakteriyle gördük Afife Jale ödüllü usta oyuncu Çalışkur'u. Şimdilerde Borç filminde oynayan Çalışkur, sanat hayatındaki tecrübeleri, anılarını ve düşüncelerini YeniBirlik'e anlattı.

-İstanbul’dan Ankara’ya giderken yaşadığınız zorluklar nelerdir? Ankara’ya gittiğiniz dönemde ailenizin tepkisi ne oldu?
Önce babam itiraz etti ama sonra beni destekledi. En büyük zorluğum deniz kenarından denizi olmayan bir şehre gitmek ve ailemden uzak olmaktı.

-Sizi oyunculuğa yönlendiren bir etken var mıydı? Bu süreç nasıl gelişti?
Sayın Alev Gürzap sayesinde sınava hazırlandım. İlkokuldan beri oyunculuk tutkum vardı.

-Bize biraz ailenizden bahseder misiniz? Bu sektör aile yaşantınızı etkiliyor mu?
Asla aile yaşantımı etkilemedi. Hem eşime hem çocuğuma hem de aileme vakit ayırdım. Onlar da beni destekledi.

-Uzun yıllar tiyatro sanatçılığı yaptıktan sonra sinemaya geçmeye nasıl karar verdiniz? Bu süreçte neler yaşadınız?
Sevgili Yeşim Ustaoğlu’nun Bulutları Beklerken filmiyle sinemaya başladım. Hayran olduğum seçkin filmleri kabul ettim. Senaryo her zaman benim için çok önemli oldu.

-Sizce sinema ile tiyatro arasındaki fark nedir?
Tiyatroda bire bir seyirciyle ilişki kurmak benim için çok heyecan verici ve değerli. Çünkü tüm tepkileri sahnede görebiliyorsunuz.
Tüm duygularınızı onlarla paylaşabiliyorsunuz. Hele finalde o güzelim alkışlar yok mu ömrüme ömür katıyor. Sinemada çekim bitene kadar hep sorular var beyninizde; bittikten sonra da devam eden sorular. Ta ki perdede kendinizi görene kadar. İşte o an sinemanın da bir bütün olduğunu birlikte üretim yapmanın zevkini anlıyorsunuz.

-Yayınlandığı günden itibaren çok ses getiren ve unutulmaz filmler arasında yer alan projelerde seslendirme yaptınız. Bu büyük projelerde kendi sesinizi duymak nasıl bir duygu? Çevrenizden nasıl tepkiler aldınız?

Sesimi tanıyan çok seyirci oldu. Tabii dublajda oynayan oyuncunun oyununa sadık kalmak zorundasınız. Aksi takdirde seslendirme okuma biçimine dönüşür ki bu hatalar çok sık tekrarlanıyor. Kendime karşı bazen acımasız davranıyorum. Keşke daha iyi konuşsaydım diye. Bu da mesleğime olan mükemmeliyetçi bakışımdan kaynaklanıyor.

-Borç filminde hangi karakteri canlandırdınız, karakterinizin özelliği neydi?

Oynadığım rol Huriye. Tufanların komşusu. Yalnız yaşayan bir kadın. Aynı zamanda KOAH hastası. Bir kızı var ama kızı annesiyle birlikte yaşamıyor. Aslında güçlü bir kadın.

-Filmin sizi etkileyen tarafı ne oldu?

Senaryoyu okuduğum zaman çok etkilendim. Hayattan bir kesit o kadar yalın bir dille anlatılmıştı ki. Acaba neden kendimizi iyi insan olmak adına fazlasıyla yıpratıyoruz. Kendimiz için mi başkaları için mi? Ve tükenme noktamız neyi kaybettiğimizde ortaya çıkar. İşte bu ve bunun gibi sorulara hayattan bir kesit vererek ancak bu kadar sade ve samimi cevap verilebilirdi. İşte filmde oymak istememin en önemli sebeplerinden biri bu.

-Film küçük bir olaydan başlayan bir süreci sorguluyor, sizin karakteriniz bu sürecin neresinde dahil oluyor?
Huriye bu filmin temel noktalarından biri. Ayrıca kadronun ve yönetmenizin aynı samimiyetle yaklaşımları ( yani insanca) Huriye karakterinin insan olarak çıkmasını sağladı. Bence oyunculuk o rolü oynamak değil, o olabilmektir. Huriye olmak istedim.


'SEÇİMİ SENARYONUN İÇERİĞİNE GÖRE YAPIYORUM'

-Projelerinizi neye göre seçiyorsunuz?
Proje seçerken hem senaryoların içeriğine hem de bir derdi olup olmadığına bakıyorum. Çağımız dünyasında anlatmak istediği olayların bu çağı yansıtıp yansıtmadığına bakıyorum. Bütün bu yazdığım olaylarda en büyük derdim insan. Gerek tiyatroda gerek sinemada insanı insana insanca anlatmak. Bunu samimi ve yalın bir biçimde anlatmak. Dünyada bunu başarabilen tek şey sanat. Sanatsız bir toplumun içi boşaltılmıştır. Ben bu misyonu kendi dünyam içinde korumaya kararlıyım.

-Oyunculuk hayatınızda pişmanlık duyduğunuz bir şey var mı?
Oyunculuk hayatımda bilinçli olarak pişman olduğum bir olay yok. Ama bilmeden ya da farkında olmadan bir şey yaptıysam eğer kendimi kolay affetmem.

-Size göre bir oyuncuda olması gereken özellikler nelerdir? Siz nelere dikkat edersiniz?
Yetenek birinci sırada gelir. Bir oyuncu disiplinli, sağduyulu, bilgi birikimi olan, kendini sürekli geliştirmeye çalışan, önce insan olduğunu unutmayan bir kişiliğe sahip olmalı bence. Oyunculuk özveri isteyen bir serüvendir. Hayatının sonuna kadar öğrenmeye devam eden bir serüven.

-Beğendiğiniz oyuncu var mı? Birlikte rol almak istediğiniz oyuncu var mı?
Tabii ki bu özelliklere sahip oyuncularla beraber üretim yapmak çok zevkli. Ama burada isim verirsem diğer oyuncu arkadaşlarıma haksızlık ederim. Şöyle cevap vereyim evet birlikte oynamak istediğim oyuncu arkadaşlarım çok var.

-39 senedir seyirci karşısındasınız. Bunun sırrı nedir? Bunun getirdiği yorgunluk var mı?
Tam tamına 39 yıl. Bazen yaşadığım olaylar ve haksız davranışlar beni yıprattı. Ama her seferinde şunu dedim yılmak yok yola devam. Beni yaşadığım olaylarda daima ayakta tutan oyunculuk oldu.

-Bu sektörde olmasaydınız, hangi sektörde yer almak isterdiniz?
Başka bir meslek düşünemiyorum. Tekrar dünyaya gelsem gene sanatçı olmak isterdim. Bu arada yazmayı çok seviyorum. Kendime yazıyorum. Şahit olduğum olaylarla beslenerek.