Röportaj 15.06.2019 12:20 Güncelleme: 15.06.2019 13:16

'Albüm için ticari düşünmem'

Güçlü ve mest eden sesiyle Fazıl Say konserlerinde dinleyiciyi büyüleyen ve son çıkardığı kendi ismini verdiği "Serenad" adlı albümüyle büyük beğeni toplayan Serenad Bağcan, sanat yaşamını YeniBirlik'e anlattı.
'Albüm için ticari düşünmem'

Sema SEZEN

Müzisyen bir aile ile büyüyen ve usta sanatçı Selda Bağcan’ın yeğeni olan Serenad Bağcan, sesi ve yorumuyla dinleyicinin dikkatini çekti. Başarısını uluslararası platforma taşıyan ve birçok ülkede hayran kitlesi olan Serenad Bağcan, hakkında merak edilenleri anlattı.

Albüm çıkarırken en önemli bulduğunuz unsurlar neler?

Ben albümümü yaparken şu unsurlar üzerine epeyce düşündüm, sisteme boyun mu eğecektim, yani; çoğunluğun beğendiği tarzda bir ürün mü ortaya koyacaktım, yoksa; beni ve duygularımı yansıtan, kendimi ortaya koyabileceğim, zamana yenik düşmeyip, yıllar geçse de dinlenebilecek, ticari kaygılarımın olmadığı “Zamansız” bir ürün mü bırakacaktım ardımdan. Elbette her kişinin öncelikleri farklıdır, bunlar benimkiler.

Müzik konusunda “yıllarca çalışırım” dediğiniz müzik insanları var mı?

Elbette var, birlikte çalıştığım müzisyenlerin en güzel yanı, projemi onların da kendi projeleriymiş gibi sahipleniyor olması ve ellerinden gelen çabayı gösterip, ruhlarını müziğime katıyor olmaları benim en büyük şansım. Bu açıdan aranjörüm ve dostum Ekin Eti ve Çağlar Haznedaroğlu yıllarca çalışabileceğim müzisyenlerin başında gelir.

En çok müzik konusunda kimleri takip ettiniz?

Bu sorunuza yanıt vermek için düşünürken, ben müzisyenlerin veya sanatçıların yaşam ve hayata bakış açılarının, sanatlarına yansımasını merak etmiş ve takip etmişim fakat bu takip hiçbir zaman uzun süreli olmamış, o yüzden şunları takip ettim diyemeyeceğim size.

Şu aralar en çok kimleri dinliyorsunuz?

Mark Eliyahu, Chris Botti

Eurovizyon’a nasıl bakıyorsunuz?

Bu sorunuza biraz genel bir cevap verebilirim; çünkü ben, her ne kadar insanlığın gelişimine katkısı olduğunun bilincinde olsam da özümde; çok derinlerde bir yerden, insanoğlunun bazı konularda yarıştırılmalarına çok karşıyım. Örneğin güzellik yarışmaları bunların başında gelir. Yarıştırılan aslında genetiğimizdir. Bu açıdan bakarsanız ne kadar saçma olduğunu kavrayabilirsiniz, evriminizi yarıştırmak ancak insanoğlunun bilinç kıtlığıyla açıklanabilir. Bununla birlikte yaratımların, bestelerin de yarıştırılması saçma bence, hem de milletlerarası bir yarışmayla. Örneğin dünyanın herhangi bir yerindeki insanlar, kendi yaşanmışlıklarından yola çıkarak beste yapacaklar ve bunlar uluslararası bir platformda yarıştırılacak. Kime göre neye göre puanlandırılacak, standart nedir, kimin standartlarıdır bunlar? Bunun gibi binlerce soru ve parametreyi de içine alır bu konu.
Eurovision, gezegenimiz üzerinde yaşayan insanların başını ağrıtan ve her yıl konusu hümaniter toplum bilimciler tarafından belirlenecek bir konuya dikkat çekmek için dev konser organizasyonuna çevrilebilir. Çünkü müzik iyileştirir, yeter ki barış ve birlik için kullanılsın.

‘Güzel müzik sınır tanımaz’

Yurt dışında da birçok konser verdiniz, yansımalar nasıl oldu?
Verdiğim konserlerin tek ortak bildirimi var, o da şarkıların sözlerini bilmeseler dahi, duyguyu çok iyi hissettikleri ve şarkının neden bahsettiğini anlayabildikleri oluyor. Bir yorumcu olarak bundan daha güzel bir yansıma olabilir mi?
n Müzikte Türk motiflerini dünyada daha tanınır hale getirmek nasıl mümkün olur siz ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle, neden motifleri tanıtmaya ihtiyaç duyalım ki, ihtiyacı olan gelip bulsun ya da araştırsın, gelsin alsın. Güzel müzik ya da güzel motif zaten kendiliğinden sınırları aşar, sınır tanımaz.