Skylife dergisinin Mart sayısını okuyordum uçakta.
“Mosi-oa-Tunya” yani “Gürleyen Duman” diye bir yer hakkında. Bu ismiyle bilmezsiniz. Çünkü adı Viktorya Çağlayanları olarak değiştirilmiş kolonyal dönemde. İsterseniz dünya haritasından bir bakın. Benim sizi götüreceğim yer ise biraz farklı. Daha yukarıya Somali’ye, Afrika boynuzuna götürmek istiyorum.
Türk iş adamının biri, bir gazetemize Somali izlenimlerini anlatmış. Somalililer diyesiymiş ki “siz gelmeden önce biz insan değildik, insan olmayı siz öğrettiniz.” Muhtemelen şöyle denilmiştir kendisine: “Siz gelmeden önce insanlığı bildiğimizi sanırdık ama siz öyle fedakarca işler yaptınız ki insanlık nedir görmüş olduk.” Bu ifadeyi parası bol ama kelime haznesi zayıf iş adamımız bambaşka bir şekle büründürmüş ve her duyduğunu yazmayı gazetecilik sanan basın mensubu arkadaşımız gazete sayfalarına taşımış. Somalili bir kardeşimiz de “Bakın Türkler sizi nasıl görüyor” diye İngilizceye çevirip duyurmuş. Ne kadar fena. Somali’yi kıtlık zamanında tanımış olabiliriz ama o topraklar kadim bir kültüre sahip. Medeniyet dediğimiz kavram onlara sömürgeciler eliyle bomba olarak ulaşmış ve huzursuzluk getirmiş. İngilizlere, İtalyanlara ve Amerikalılara karşı gösterdikleri onurlu duruşun yanı sıra Batı eliyle imal edilen türedi terör örgütleriyle de mücadele ediyorlar.
Meseleyi farklı yönleriyle ele almak gerekiyor. Öncelikli olarak Türkiye’de Somali uzmanı diyebileceğimiz kişiler yok. Uzaktan bakanlar da ya terör ya da insani yardım düzleminden bakıyor. Oysa Türk Hava Yolları başta olmak üzere birçok kurumumuzun Somali’de faaliyetleri hız kesmeden devam ediyor. Türkiye Maarif Vakfı’nın okulları, Albayrak Grubu’nun liman yatırımları, ordumuzun askeri eğitim alanında verdiği destekler bunlardan sadece birkaçı. Sağlık alanında devrim niteliğinde hizmetler var. Somali zor günler geçiriyor ve biz de kardeşleri olarak onların yanında duruyoruz.
Tüm bunları yaparken en son ihtiyacımız olan şey yeni bir kolonyal dil üretmek. Somali’ye kendimiz için değil Somaliler için gidiyoruz. Aşağılık komplekslerimizi tatmin etmek istiyorsak bunu gerçekleştireceğimiz yer Afrika olmamalı. Afrika, kendisine gelenlere misafirperver, kadirşinas davranıyorsa bunu yanlış anlamamak gerekiyor. Gittiğimiz coğrafyalardaki temel hatamız derinlik kazanamamak ve yerel duyguları doğru tercüme edememek bir Somali atasözü şöyle der: Kötü danışman, uçurumdan aşağı yuvarlar.
Elbette niyet kötü değildir ama sorumsuzca söylenen lafların vereceği hasar, düşmanın oklarından daha büyük olabiliyor. Kolonyal dil bizim dilimiz değildir ve olamaz, olmamalı. Dilimiz sevgi ve gönül dilidir. Afrika’da çok şey öğrenebiliriz, öğreneceğimiz şeylerin başında da insanlık gelir. Tüm dünyanın sömürdüğü medeniyetlerin beşiği bu muazzam kıtanın çocukları dünyanın yeni istikametini belirleyecek öze sahiptir.
Kolonicilerin yaptığı gibi kendi rengini kıtaya vermek değil, kıtanın rengiyle boyanmaktır esas olan. Yoksa bugüne kadar yapılan yanlışlara bir ilave de biz yapmış oluruz. Gürleyen Duman’ın verdiği duyguyu Viktorya asla vermeyecektir. Bu çıkmaz sokağa girmemiz ne ahlaki ne de mantıklı bir tercih olacaktır.