Neden bu konuyu açtım, biliyorsunuz 7 Haziran Merhum Abdurrahim Karakoç'un ölüm yıldönümü idi.

Yıl 2005... Rahmetli Sacid Onan'ın seslendireceği bir şiir albümü için yapımcı Ajans Yıldırım veya Yıldırım Prodüksiyon ile 'proje yönetmeliği' konusunda aramızda bir anlaşma sağlanmıştı. Daha doğrusu Rahmetli Sacit Onan ile bu projeyi birlikte yürütecektik. İş bölümü yapmıştık, şairlerin bir kısmı ile ben görüşecektim. Yapımcı ajansta seçtiği iki-üç şair ile bizzat görüşecekti. Merhum, Sacit Onan'da fon müziği besteleyecek müzisyenlerle irtibat kuracak, bir şiire de klip çektirecekti.

Hatta bu albümde Yurdal Tokcan, Göksel Baktagir gibi ünlü ve değerli iki müzisyende, Çamlıca'da bir stüdyoya gelerek bu şiir albümüne katkı sağlamışlardı. İşin benimle ilgili olan biraz sıkıntılı bir başka boyutu daha vardı. Çıkacak o şiir albümünde yer alacak şiirlerin sahiplerinin yani şairlerinin ne kadar telif ücreti talep edecekleri, bizim tekliflerimiz ve bu konulara dair onlarla pazarlık yapma meselesi bu türden bir sıkıntı idi. Örneğin; Erdem Bayazıt, Bestami Yazgan, Abdurrahim Karakoç, Tayyib Atmaca gibi bazı isimlerle bu görüşmeleri bizzat ben yapmıştım. Başkaca şairlerde vardı. Albüm sağ-salim çıktı o vakitler...

Neden bu konuyu açtım, biliyorsunuz 7 Haziran Merhum Abdurrahim Karakoç'un ölüm yıldönümü idi. Birkaç gün önceydi yani. Vefatının 9.yılı oldu. Onu yad etmek adına; bahsi geçen o şiir albümünü çıkardığımız esnada kendisiyle yaşadığım ve beni de biraz gülümseten bir diyalog yaşamıştım, işte hem onu sizlerle paylaşmak istedim. Ardından da merhum Abdurrahim Bey'in çok sevdiğim bir şiiri ile bu haftaki köşe yazımızı da taçlandıracağız...

Aslında bahsi geçen o albüm çıkmadan yaklaşık 3-4 yıl öncesi bir-iki defa daha şahsen çeşitli vesilelerle kendisiyle görüşmüştüm. Bu görüşmelerden birisi Ankara’da olmuştu. O sıralarda; 'Anemon' ve 'Vakt-i Leyli' isimli iki şiir kitabım da çıkmıştı. Hatta bu kitaplardan birer tane imzalayarak merhum Abdurrahim Karakoç'a da gönderdim. Sağ olsun, akabinde bir köşe yazısında, bu kitaplardan biri olan 'Anemon' 'dan bahsetmişti. 'Buram buram Anadolu kokan şiirler' diye bir tabiri de orada kullanmıştı.

Efendim, onunla yaşadığım, gülümseten diyalogumuza gelecek olursam... Yukarıda bahsi geçen şiir albümüne alınmak üzere Abdurrahim Bey'in 'Mihriban' isimli o meşhur şiiri seçilmişti. Ne kadar ve hangi şekilde telif ödeyeceğimizi ve şartları görüşmek üzere Abdurrahim Bey'i aramakta benim işlerim arasındaydı. Aradım, selam-sabah sonrası meseleyi biraz detaylıca anlattım ardından da; "Abdurrahim abi, bu albümle ilgili nakit telif ücreti ödeyemeyecek ajans, en azından ilk albüm baskıları için. Mümkünse belli bir sayıdaki şiir albümünü telif olarak bu seferlik ödeyebileceklerini söylüyor, siz onu şiir gecelerinde veya başka bir şekilde değerlendirirsiniz belki abi, şartları şu an için nakit ödemeye pek müsait değilmiş ama daha sonraki albüm baskısında nakit ödeyecekler, siz ne dersiniz bu konuda?" dedim.

Abdurrahim Bey hemen söze girdi, "Sezai, gel-gör gardaş benim evin her yeri şiir albümü, plaket, kaset dolu vallahi. Sen onu ajansla görüş, benim hakkımı para olarak versinler, benim telif hakkımı şiir albümü olarak vermesinler" dedi. Ben de 'tamam abi' dedim kapattım. Akabinde ajansla görüştük ve diyalogu aktardım, biraz gülümsedik tabii. Orada Abdurrahim Bey'e telif hakkını bu defalık nakit olarak ödeme kararı verildi. İkinci defa albüm bastırılırsa, o zaman telif hakkı nakit olarak değil de belli bir sayıda şiir albüm adeti olarak kendisine verilecekti. Tekrar kendisine telefon açtım ve durumu ilettim bu sefer 'tamam' dedi.

Onu bir kez daha rahmetle anıyor ve çok sevdiğim bir şiiriyle sizleri baş başa bırakıyorum. Sağlıcakla kalın...

İŞ İŞTEN GEÇİNCE

Başkasını yakan zulüm seni de/Yakar amma neden sonra anlarsın. Sahtekârın imanı da, dini de/Kokar amma neden sonra anlarsın.

Gün gelir gözlerin dalar yokuşa/Şartlar yorgunları salar yokuşa/Umulmadık yerde sular yokuşa/Akar amma neden sonra anlarsın.

Öfke her gün ölür, aşk eceliyle/Akıl arkadaşlık etmez deliyle/ Yanlış yapan yaptığını eliyle/Yıkar amma neden sonra anlarsın.

Yıllarca gül diye koklarsın taşı/Akşamı yaşarsın sabaha karşı/Sabır sarı yaprak, umut gözyaşı/Döker amma neden sonra anlarsın.

Fikirsizlik gol atarsa fikire/Altın diye sarılırsın bakıra/ Güvendiğin eller seni çukura/Çeker amma neden sonra anlarsın.

Aman deyim bilir misin amanı/Boş hayale kurban etme zamanı/Müjde dağlarına eyvah dumanı/Çöker amma neden sonra anlarsın.

Çorbaya sallarsın taş dolar kaşık/Dört adım öteye şavk vermez ışık/Kör inada sarılmaktan sarmaşık/Bıkar amma neden sonra anlarsın.

Hakikatler üzücü ha, katı ha/ Delinirse su koyverir çatı ha/Zaman zaman gizli kirler satıha/Çıkar amma neden sonra anlarsın.

Kurnaz emer budalanın kanını/Böyle yürür hokkabazın kanunu/Doğru karar eğri dostun canını/Sıkar amma neden sonra anlarsın.

Kaynak: Eylül-1992- "Akıl Karaya Vurdu"