Ekranlar 7/24 Filistin'i ve oradaki insanlık dramını konuşurken (ki kesinlikle bunların konuşulması insanlık vazifesidir) "aman dikkat asıl hedef Irak ve Suriye" dedim durdum. İki haftanın sonunda işin renginin dediğim çerçeveye nüfuz etmeye başladığını görüyoruz.
İsrail-Hamas çatışmasının; Ovaköy Kalkınma Yolu Projesi, Irak-Suriye alan hakimiyeti, terör oluşumlarına mekan açma ve daha nicesiyle “ABD’nin Suriye-Irak Blöfü” niteliğinde olduğunu taa başından yazdım dile getirdim!
Ekranlar 7/24 Filistin’i ve oradaki insanlık dramını konuşurken (ki kesinlikle bunların konuşulması insanlık vazifesidir) “aman dikkat asıl hedef Irak ve Suriye” dedim durdum. İki haftanın sonunda işin renginin dediğim çerçeveye nüfuz etmeye başladığını görüyoruz.
İsrail’in kara harekâtı ısrarı ve ABD’nin “dur bekle şimdi değil” sözde engelleme çabaları kime mesaj peki? Elbetteki Ortadoğu ülkelerine. ABD İsrail’i sözde frenlemeye çalışırken el altından da Ortadoğu ülkeleri ile temasına devam ediyor ve eteğindeki tüm taşları dökerek “ya benimle anlaşırsınız ya da prestij meseleniz Filistin’i yerle bir ederim” diyor.
İsrail ve Hamas çatışmaya devam ederken bir anda ABD’nin Suriye ve Irak’taki üslerine yönelik saldırılar da başladı. Sizi bilmem ama ben hiç şaşırmadım çünkü ilk günden buna dikkat çektim. Beklenendi oldu!
Buraya kadar her şey planlandığı gibi kusursuzca geldi. Bundan sonra Türkiye için önemli olan doğru okumalar eşliğinde önlemler almak ve stratejik planlamalar yapmak.
Bana göre diplomasi nedir biliyor musunuz; ülkelerin sergilediği karşılıklı kazan kazan hamleleridir. Hele ki kriz, çatışma ve savaş dönemlerinde önce kendi sınırlarını-kendi vatandaşlarını-kendi huzurunu-kendi ekonomisini ve kendi menfaatlerini korumaktır.
Ve bazen de komple kazanım ve üstünlükten ziyade sahadakilerle uzlaşıp hasarı en asgariye indirgeme valsidir. Diplomasi sadece kitaplar, kurallar ve kalıplar eşliğinde olmaz elbette. Sahayı doğru okumayı, havayı iyi teneffüs etmeyi, başarıyla diyalog köprüleri kurmayı, ulaşan verileri objektif okumayı, dinlemeyi, anlamayı ve tüm bunlar doğrultusunda elde ettiğiniz malzemeleri “başarılı bir niyet okuyucusu” olarak kullanmanızı gerektirir diplomasi.
Velhasılı kelam ülke menfaatleri doğrultusunda geliştirilen muazzam bir uyum sanatı olması gereken diplomasiyi şimdi çok daha aktif, hızlı ve kıvrak bir şekilde icra etmemiz gerekiyor zira kapılarımıza dayandırılan ciddi tehdit unsurları var. Yeni bir göç dalgası, ekonomik kriz, güvenlik sorunları ve belki de çatışma-savaş sürecine dahil etme komploları…
Türkiye’nin içiyle birlikte Suriye ve Irak’taki etkisini de doğrudan hedef alan bir kaos süreci Ortadoğu’nun kalbine bırakıldı. Bu sürecin içerisinde uzun zamandır konuştuğumuz halde henüz bir kalıba oturtulamayan Kalkınma Yolu Projesi de var mıdır? Neden olmasın!
Körfez ülkelerini Avrupa’ya bağlayacak bu ticaret yolunun Türkiye üzerinden yön bulması beklenirken bundan sonra Türkiye’ye uğramadan Suriye ve oradan da İsrail kontrolünde Akdeniz’e vardırılma ihtimali var mıdır? Vardır! Çünkü bu yola dünyanın ihtiyacı olmakla birlikte yeni dünya düzeninin de belirleyici bir unsuru.
Kalkınma Yolu Projesi Türkiye den geçerse Zengezur üzerinden Doğuya bağlanma ihtimalini de endişeyle düşünen başta İran olmak üzere ABD ve Avrupa oldukça rahatsız bu ihtimalden.
Suriye ve Irak’taki terör-kaos oluşumlarının da ABD’nin alan açmasıyla “kurtarıcı” olarak sahne almayı ve legalleşmeyi beklediklerini de unutmamak gerekiyor elbette. Özetle Türkiye açısından çok önemli ve kritik bir Irak-Suriye pazarlık süreci masada… Ne mi yapmalı? Önce Türkiye demeli!