Ülkenin başı derten kurtulmuyor, "ah"mı almışız ne! Yıllardır her alanda içimize sinsice sızanlar giderek her şeyi ellerine geçirmiş gibiydiler.
Ülkenin başı derten kurtulmuyor, “ah”mı almışız ne! Yıllardır her alanda içimize sinsice sızanlar giderek her şeyi ellerine geçirmiş gibiydiler. Ayarları ile oynamadıkları hiç bir şey kalmamıştı. Ve olanlar oldu, bu içimizi sinsi kurtlar gibi kemirenler bir de ne görelim “darbe” yapıp memleketi ele geçirmeye kalkmışlar. 15 Temmuz 2016 Cumhuriyet tarimizde “en kanlı darbe teşebbüsü”, aklımıza ve dilimize yerleşen tanımı ile “darbe kalkışması” hem dış hem de iç sorunlarla, terör olayları ile yıllardır uğraşan ülkemizin üzerine tam bir karabasan olarak çöktü..
Ülke üzerinde yarattığı travmadan kutulabilmek için hükümetin gösterdiği çaba, alınan önlemler ve bu durumlarda olması gereken “Olağanüstü Hal Uygulaması” ile kendimize gelmeye çalışıyoruz.. Alınan önlemler sonrasında “FETÖ”nün açtığı tahribatlar, ne derece etkin olarak ortadan kaldırılacak pek belli değil ama, bir konudan oldukça iyi gelişmeler, gelecek ile ilgili kaygılarımızdan az da olsa kurtulabileceğimiz ümidini hissetiriyor bize.
Bu nedir?
Bu 15 Temmuz kalkışması sonrasında oluşan, milletçe birlik kenetlenmesi ve şu an itibarı ile ülke genelinde etkisini gösteriyor olmasıdır. “Darbe Kalkışması”nda sokaklara çıkan halkın, darbenin başarısız olmasında ne denli etkin olduğunu gördük. Bir başka gördüğümüz ise; bu hareketlerin genelde parti gözetmeksizin birleşerek daha etkin olarak hissettirilmesidir.. Adına “Demokrasi Mitingleri” denilen bu halk hareketleri; CHP’nin Taksim’de yüzbinlerin katılımıyla yaptığı mitingi ve ardından 4 Ağustos 2016 Perşembe günü İzmir Gündoğan meydanında yapılan ve yine yüzbinlerin katıldığ mitinglerin en önemli göstergelerinden biri; genelde parti ayırımı etkinliğinden ziyade “demokrasi mitingleri” anlamına uygun olmasıdır. Bu mitinglerde, AKP ve CHP’nin yanısıra MHP, HDP’nin de desteğini ve katılımını göz ardı etmemeliyiz..
Umarım bir kötü olayın yarattığı birliktelik bozulmaz, devam eder.. Ülkemizin buna şiddetle ihtiyacının olduğu bir dönemden geçiyoruz.. “Darbe Kalkışması” ile ilgili önlemler alınmaya devam ediiyor. Burada asıl unutulmaması gereken, böylesine olumsuz bir olayda en hızlı ve direkt etkilenecek olan ülke ekonomisinin ne durumda olduğudur.. Bu kötü olay sonrasında zorla üç liranın altında tutulmaya çalışılan Amerikan Doları’nın hızla üç TL’nin üzerine fırlaması, zaten kafası karışık ekonomimizin başını döndürmeye, mali, gıda ve benzeri piyasaları altüst etmeye yetti de arttı.. Doların hafif “rüzgar” yemesınde bizim ülke ekonomimiz “grip” olup yatağa düşüyor.. Şu an üç lira bandında keyfini çatan doların ülke ekonomisi üzerindeki tahribatlarının, duygusal ve hayalcı olmayan iyi analiz ve araştırmalarla ortaya çıkarılması ve gereken önlemlerin hızla alınması gerekiyor. Hep söylenenler; hiç inandırıcı gelmeyen enflasyon rakamlarının gölgesindedir ve bu rakamlar dar gelirlinin kıt kanaat denk getirmeye çalıştığı bütçesiyle hiç de uyumlu görünmemektedir..
Yıllar önce yapılan yanlışlar sonrasında, “serbest piyasa ekonomisinin esiri olduk” hızla üreten toplumdan, tüketen topluma dönüverdik. Yıllardır her alanda kendi ihtiyaçlarını üreterek kendine yetmeye çalışan toplumumuz buhar oldu gitti. Yerine sadece, hiç üretmeyin ithal edileni kullanan bir toplum geldi. Doğal olarak da dolar ve euronun esiri olduk.. Bu yaşanan olumsuz dönem sonrasında dolar ve euronun ülkede nasıl olumsuzluklar yarattığını ve ekonomimizin bundan nasıl etkilendiğini ivedilikle çözmemiz gerekiyor. Şu sıralar hala “darbe”nin etkisinde olan toplumumuz çok yakında varılan ekonomik bozulmanın etkisini daha yoğun hissedecektir. Doların şımarıklığını izlemek yerine ekonomimizi daha dikkatle izlememiz hayrımıza olacak.