Evlilik terapilerimde çiftlerin en çok zorlandıkları ve en çok travmatik olay olan aldatmayı gördüm. Kadınlar bu konuda daha hassas. Konu sadakatsizlik yapan eşin özür dilemesiyle değil karşısındakinin bunu unutmayı düşünmesi ve istemesiyle kapanıyor; ama asla kadınların beyninden bu olay silinmiyor.
Sadakat kelimesi yıllarca çok fazla gündemde. Araştırmalar insanların yüzde 90’ının, sadakatsizliği, birlikteliğe yönelik ciddi bir tehdit olarak algıladıklarını gösteriyor..
Peki aldatmanın altında yatan sebepler ne olabilir?
İnsanların sosyal anlamda temel ihtiyaçları beğenilmek, kabul edilmek, onaylanmak, güvenmek ve sevilmek. Kişi kendini mutsuz, önemsiz, değersiz hissettiğinde bu temel ihtiyacını gidermek için çareler arar. Başka birilerinin ona değer vermesi onu mutlu eder. Özellikle depresyonda olan erkek ve kadınların hem riskli davranışları hem de kendini değerli hissetmeleri aldatmaya sürükler. Hem değer görmek hem de halen ilgi çektiğini hissetmek depresyonda olanları olumu etkilemektedir. Tıpkı antidepresan etkisi.
Bununla birlikte ilişkinin sıradanlaşması, ilişkiye verilen değerin azalması nedeniyle aldatmalarda çoğalma olur. İnsanların sorun çözme beceriksizliği, bozulan bir şeyi tamir etme yerine yenisini alması veya başkasıyla gidermenin de etkisi büyük.
Aldatma duygusal ve fiziksel partner dışındaki biriyle yapılan her türlü paylaşımlardır bana göre.
Aldatmaya meyilli kişinin hem eşinin hem de sevgilisinin taşıdığı farklı özelliklere ihtiyacı vardır. Daha doğru bir söylemle, erkek her ikisi de hayatında kalsın istemektedir. Çoğu zaman sevgili konumundaki kişinin talep ve beklentilerinin giderek artması ve kendini değersiz hissetmesi nedeniyle tepki vermesi sonucu ya biter ya da ortaya çıkar.
Bazı sadakatsizlikler bunların hiçbirine uymayabilir de. Çok çeşitli sadakatsizlik türleri var, burada yalnızca sadakatsizliğe götüren değişik temalar olabileceğini vurgulamaya çalışıyorum.
Erkekler arasında tek eşliliğin insan doğasına aykırı olduğu söylenir. Aldatma insan doğasında var mıdır dersiniz?
Temelde tek eşlilik hayvan türünde pek rastlanmayan bir durum. Ama insan, evrimleşmesi sürecinde türüne ait özellikleri değiştirebilen, yaşadığı çağın gerçeklerine ve gereksinimlerine uyarlayabilen, kendi dürtülerini dizginleyebilen bir varlık olarak gelişmek zorunda. Kaç şeyi doğamıza göre yapıyoruz ki zaten? İş cinselliğe gelince ‘doğamızda yok’ deyip kaçıyoruz ancak başka konularda doğamızı değiştirebiliyor, hatta doğayı bile değiştirebiliyoruz. İnsan aslında doğaya bile hükmetmeye çalışan bir varlıkken, ‘benim doğamda yok’ denmesini doğru bulmuyorum. Tek eşli olarak uzun süreli bir birlikteliği başarabilen insanlar varken diğerleri niye beceremesin? Birimiz yapabiliyorsak, hepimiz yapabiliriz. Bu öğrenilebilen bir değişiklik.
Erkekler cinselliği ve duygusallığı çok net ayırıyor ancak kadınlar cinselliği bir sevginin sonucunda sundukları için sadakatsizlik olduğunda sevilmediklerini, öbür kişinin onlardan daha çok istenildiği şeklinde algılıyor. Oysa SADAKATSİZLİK BERABER OLDUĞUNUZ KİŞİYİ GÖZDEN ÇIKARTMANIZ DEMEK! Çoğu erkek bunun farkında değil. Bunu yaparken “ben aldatıyorum ama bu benim karıma olan sevgimle ilgili değil” diyor.
Aldatılmanın kulak arkası edilecek ve önemsenmeyecek bir konu olmadığı bilinmeli. Kişinin bu durumdan etkilenmesi ve çeşitli tepkiler vermesi oldukça doğal. Bu karmaşık duyguları yaşamak gayet normal ve yaşanması gerekir, unutulmamalıdır ki bu yorucu ve karmaşık hislerin zamanla etkisi azalacaktır. Bu dönemde almanız gereken bir önemli karar şu olmalı: "İlişkiye devam edip etmeyeceğiniz"
Geleceğiniz şekillendirmek için bir adım atmak ve bunu bir süreç olarak görmek sizi rahatlatacak. Ayrıca kararınız ne olursa olsun karşı tarafla işleri kestirip atmadan bağı onarmaya çalışmak ve affetmek kendi psikolojik sağlınız ve gelecek ilişkileriniz için büyük bir artı olacaktır. “