"Ben" diyor "Protokolü sevmiyorum bea!"…

“Ben” diyor “Protokolü sevmiyorum bea!”…

Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer deyince samimiyetini ve sevgisini gösteriyormuş.

Fakat İran’dan bahsederken ne kadar saygılı ne kadar özenli.

Mollalara ne kadar hürmetli… Gazali Hazretlerini aşağılarken ama pek bir neşeli kepaze suratı…

“Kur’an yeter!” deyip onlarca kitap yazan ve güya Kur’an Müslümanlığını anlatan hergele, Efendimizin sözlerine karşı şüphe içinde… İddialarını sıralarken hiç şüphesi yok.

İslamiyet “akıl” dini ya… Oradaki “akıl”ı kendi aklı sanıyor.

Şimdi…

Halep’in masum çocuklarının cesetleri yüreğimize saplanmışken ben nelerden bahsediyorum?

Eğer aykırı din adamı İran uşağı olmasa, söylediklerini inanarak söylese…

En azından “Ben ateistim” diyene gösterdiğim saygıyı gösteririm. Bu da böyle bir inanış der geçerim.

Fakat niyet bozuk. O kadar bozuk ki, “Suriye’yi verelim İran’a ne olacak?” diyecek kadar…

Ne mi olacak? Oldu işte. Gör. Ama utanmadan sokağa çıkmaya ve hatta herzelerini höykürmeye devam edecek ortalık sakinleyince…

Bu niyeti bozukların bazısı hoca kılığında, bazısı CHP milletvekili kılığında… Yani şeriatçı kılıklısı da var. Laik görünümlü olanı da. Dağdan inip mecliste vekilcilik oynayanı da…

Doğan görünümlü Şahin’leri seviyoruz.

Ama vatan sevdalısı görünümlü hainleri asla…

İran aşkı, vatan aşkından önce geliyorsa hele…

Şia’nın kökeninde ne var? Yahudi asıllı Abdullah bin Sebe…

Şia bir İslam mezhebi değil Yahudi kurgusudur.

Humeyni’nin kim olduğu, nasıl hazırlandığı, ne zaman ve ne maksatla kimler tarafından kullanıldığı, ikiz kuleleri aslında kimin vurduğu kadar bilinmiyor mu?

İran’ın İsrail, Amerika ve Vatikan ile ilişkilerini rahmetli Aytunç Altındal’ın konuşmalarından dinleyin bir zahmet.

Dolayısıyla İsmet Özel “İslâmiyet Sünnîlik ve Şiîlik diye ayrılmış değildir. İslâm dünyasından Şiîler kopup gitmişlerdir. Mesele bu kadar sarihtir.” derken çok haklıdır.

Ama dedim ya, problem ben “Şia”yım diyenden çok, İran ve İran’ın arkasındaki akıl tarafından satın alınmış olanlarda. Onlar “Ben sizdenim!” havalarıyla içimizi oyuyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun feryat eden kardeşine “meczup” deyip geçecek miyiz?

“Baykal gidecek…” dediğini iddia ediyor. CHP’liler susuyor.

15 Temmuz gecesi “Haberim var. Sen sakin ol” dediğini iddia ediyor. CHP’liler susuyor.

Biz bu haldeyken Halep’in mazlumları gözümüzün içine baka baka öldüler.

Halep düştü…

Halep öldü…

Birleşmiş Milletler acil toplanıyormuş.

İslam dünyası kör- sağır dolarlarını sayarken…

Bizde at izi it izine karışmışken…

Birleşmiş Milletler acil olarak dalga geçiyor Müslümanlarla…

Ve yine bizde, Halep düştü diye sevinip lokum dağıtan, zafer naraları atan sefiller cirit atıyor…

Hani elimizden hiçbir şey gelmiyorsa dua edelim diyoruz ya…

Edelim…

Ama önce akıl sağlığımız için…

Önce gideceğimiz yolu bulmak için ve at izini it izinden ayırmak için edelim…

Olmuyorsa, Acun’a müracaat… Evlilik programlarına veya… Vur patlasın, çal oynasın…

Narkoz unutturur her şeyi…

Ayıldığımızda neyle karşılaşırız, o belli değil…

Tayyip Bey milletin aklı başına gelsin diye “seferberlik” ilan ediyor…

Şimdi onu tartışıyoruz.

Yani evde hırsız var, bizi soyuyor, biz gidip bakacağımıza oturup hırsız var mı, yok mu, girdiyse nerden girmiştir, tartışıyoruz.

Bugün böyle… Halep düştü. Ben de düştüm.

Hava bulutlu…