2050 yılına geldiğimizde dünya nüfusuna 1,5 milyon daha insan eklenecek ve 9,8 milyar olacak. Türkiye ise 95 milyonu bulacak.

Kırsal alanlarda yaşayan insanların açlık ve yoksulluk oranları gittikçe artarken, daha genç ve kalabalık bölgelerde yaşayan gelişmekte olan bölge insanların beslenme ve istihdam edilmesine mevcut üretim sistemiyle nasıl beslenecek? Bu son yıllarda konuşulan ve FAO’nun da yayınladığı rapor ile belli oldu.

Özellikle kırsal bölgedeki insanların gıdaya ulaşımında tek sorunun dağıtım olduğunu biliyor muydunuz?

İnanılır gibi değil…

Dünyada yeteri kadar gıda üretimi mevcutken, sadece erişim sorunundan kaynaklandığını bilmek bir yana, yoksullaşan ve iş gücüne katılamayan gençlerin kırsal bölgelere yönelmeleri hızlı nüfus artışı ile kentleşmenin dikenli kombinasyonunun alt edemediği bir gerçektir.

İşte bir ülkenin yoksulluk tuzaklarından biri de ekonomik büyümenin anahtarıdır.

FAO’nun raporuna göre; Gıda ve Tarım sektörün durumu kırsal alanların aslında gıda üretimi ve ilgili sektörlere yönelik ekonomik büyüme için büyük bir potansiyele sahip olduğunu söylüyor.

Kırsal ekonomilere yönelik değişikliklerin ciddi etkileri olabileceğine dair yeterli bir çok neden var. Raporda, 1990'lardan bu yana yüz milyonlarca kırsal halkın kendilerini yoksulluktan kurtarmasına yardımcı olmak için kırsal ekonomilerin dönüşümleri dikkate alındı.

Güney Asya ve Sahra altı Afrika'da, sanayi ve hizmet sektörlerindeki büyüme geriledi ve iş gücüne girmeye çalışan çok sayıda insan göç etmeye başladı.

Aslında kırsal alanların büyük çoğunluğu Afrika bölgesinde yer alıyor ve tarımsal alanlarını özellikle Çin ve Hindistan’ın kiraladıklarını duymuşsunuzdur.

Bu elbette kiraladıkları ülkede istihdamı tohum sanayisini, sulama, taşıma ve diğer hizmetler alanında ülkeye bir girdi sağlayacaktır.

Fakat kentleşme tarım için “altın fırsatlar” yaratırken, milyonlarca küçük ölçekli aile çiftçisi için de zorluklar sunuyor.

Daha kârlı olan pazarlar, büyük ticari çiftliklerde gıda üretiminin yoğunlaşmasına, büyük işlemcilerin ve perakendecilerin egemen olduğu zincirlere ve küçük işletmelerin hariç tutulmasına neden olabilir.

Bu nedenle, destekleyici kamu politikaları ve yatırımları, kentsel talebi dönüştürücü ve adil bir büyüme için küçük ölçekli aile çiftçilerinin piyasa katılımını sağlamak ve tasarlanan önlemlerin politikalara sıkı sıkıya bağlı olması adına hükümetin çiftçi politikasını somut planlar ile sunması gerekir.

Kısacası döviz kuru arttıkça ülkemize giren ithalat hanesi ABD Doları ile çıktıları yani ihracatı avro ile yaparken küresel tarım savaşlarında rol almamız pek mümkün görülmüyor

Türkiye’de 11. Kalkınma Raporuna göre; küçük ölçekli çiftçileri koruyan madde yok. Daha doğrusu, küçük büyük çiftçiyi ayıran bir ölçek yok. Kırsalda nüfus yaşlanırken gençlerimizi bu alana yönlendirme planımız yok.

Çünkü çiftçiliği gençlerimiz tercih etmiyor.

Yarın devam…