Öncelikle böyle bir pakette katılım finansıyla ilgili müstakil başlık açılması dahi kısa zaman önce akla hayale gelmeyecek bir durumdu.
Geçtiğimiz hafta açıklanan ekonomi reform paketi Türkiye’nin bir süredir tuttuğu rüzgarı doldurmayı hedefledi desek sanırım yanlış söylemiş olmayız. Paket çok yönleriyle incelenebilir. Fakat benim ilgi alanım olan katılım finansı üzerine başlıklar olması hasebiyle kısmen ele alacağım.
Öncelikle böyle bir pakette katılım finansıyla ilgili müstakil başlık açılması dahi kısa zaman önce akla hayale gelmeyecek bir durumdu. Paket bu yönüyle Türkiye’nin finans özelinde artık ham değerlendirmelerin değil, vizyoner açılımların arifesindeki bir ekonomi olduğu fikrini güçlendirdi.
Paket ve unsurlarıyla, katılım finansının Türkiye için fevkalade imkânlar sunduğunun farkındalığı güçlendirilse yeter. Türkiye’nin ilk 10 ekonomi arasında konumlanmasını hedefliyorsak birçok bileşenle beraber finansta gerçek bir atılıma ihtiyacımız var ve bu imkânı bize ancak İslami finans sunabilir.
Türkiye’nin öteden beri İslami finansı düzenlemek durumunda olduğu ve hatta düzenlemenin tek çatı altında toplanması ihtiyacı üzerinde duruluyordu. Böylece naçizane katkı verdiğim taslak çalışmalar da yapıldı. Hem konvansiyonel finansın unsurlarının da yönetim anlamında kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri bir yapıyla yola devam etmeleri gerektiğini düşündüğümü de söylemek isterim.
Bahsettiğim kanun çalışmasının kendisinin başlı başına bir yenilik olması yanında ilave yenilikler getireceği de detay olsa da merkezi danışma kurulu ile ifade edilmiş oldu.
Tahkim gibi unsurlar dışında katılım finansı unsurlarının müstakil birlikleri gibi öğelerin de gelmesi beklenebilir. Katılım finansını bir ekosistem olarak ele alan kanun çalışmasının katılım bankaları için bir unvan değişikliğini de öngördüğünü bu vesileyle haber vermiş olalım. Katılım bankaları kanunla beraber katılım finans kuruluşu unvanı alacak. Tasarruf finans şirketleri ilk defa bu taslaklar da düzenlenmişti. Neyse ki finansal kurumlar kanununda değişiklik daha evvel geldi. Yeni şirket türlerini de kanun taslaklarının düzenlemiş olması hacmi ve derinliği artıracaktır.
Pakette yer verilen dijital para açılımına da bir başlık açmak isterim. Dijital para önerisini covid-19 tedbirleri kapsamında hızlıca yararlanılabilecek bir çözüm olarak hükümete teklif etmiş daha önce köşemde de yer vermiştim. Bu önerinin faizsiz bir ekonomi tecrübesinin ilk denemeleri olarak teklif edildiğinin önemle üzerinde durduğumu söylemek isterim. Meseleyi Türkiye’nin iktisadi istiklalinin bir parçası olarak gördüğümü Mehmet Akif ve İstiklal Marşı yılı hasebiyle hazırlanan Sebilürreşad’ın özel sayısı için ayrıca da kaleme aldım.
Fakat bu işlerin gerçekleştirilmesi yahut umulan sonuçların elde edilmesi faize karşı sağlam bir duruş gerektirir. Bunu tecrübelerimin ve çeşitli okumalarımın bir ifadesi olarak görmenizi isterim. Bu konu üzerinde duruyorum çünkü faiz oranına karşı olmakla faize karşı olmak meselelerinin karıştırıldığını görüyorum.
Yüksek faize karşı olanların İslami finansla yol alamayacağını düşünüyorum. Hem yüksek faize karşı olmaya lüzum yoktur. Parası olanlar için zaten iyidir, daha fazla fonu sisteme cezbeder. Dahası düşük faizden Allah’a sığınırım. Sermayedarı mağdur edeceği gibi faizlerin düştüğü senaryoda sanırım darma duman bir sosyolojiyle karşı karşıya kalacağız. Türkiye’nin değerlerine saldırmak hevesinde olanların bu silahı kullanmak kapasitelerinin olmamasının ve açgözlülüklerinin onları alıkoymasının avantaj olduğunun farkındayım kısaca.
Bu kişiler değil, memleket meselesidir. Faizsiz finansın imkânlarını Türkiye’ye mutlaka sunacağız.