Kulağa hoş gelmiyor mu?

Olur mu demeyin,

Oldu bile!

E-sanat!

Hem daha dikkatli düşünülmüş,

daha kaliteli üretilmiş işler ortaya çıkar…

yani olduğu kadar değil,

Teknoloji kadar...

Erişimi kolay, yoruma açık, bütçesi makul, seyircisi/dinleyicisi çok olan dijitalin sanatı ve sanatçısı

Kulağa hoş gelmiyor mu?

O halde bunun olabilirliği üzerine konuşalım.

Özellikle Türkiye’de mesele, sadece birkaç tane sosyal medya aracından yayınlanan ev kayıtları, klipler, videocast ya da performanslardan öte gitmiyor.

Bu üreticiler yaklaşık bir yıldır bu manevi haz ile sosyal medyalarını canlı tutmaya çalışıyorlar.

Ama ‘like’lar pek de para etmiyor!

Aslında ediyor! Sadece sanatın dijitalleşmesini yanlış anlamayın yeter

Bu değişim

Sektörün değişimi

Hem izleyici/dinleyici açısından

Hem de üreten sanatçı açısından

Üretici yani sanatçı açısından baktığımızda sektör arayüzler, yazılımlar, arama motorlarındaki kodlar, ürünün ulaştığı her mecradan sanatçıya maddi dönüşümü sağlayan sayısız mekanizma var.

Seyirci/dinleyici açısından bakınca da tıpkı bir konser bileti almak gibi yeni bir seçicilik/ tercih mekanizması işliyor.

Bu sanat anlayışınızı sizden iyi bilen bir algoritma...

Ve sanatın dijital hayattaki boyutları sınırsız

Örneğin AR ve VR teknolojileri ile bir müzisyenin salonuna konuk olup arkadaşlarınıza birlikte konseri dinleyebilirsiniz! Tabi ki bilet almanız şart!

Ya da Open Gallery gibi bir yazılımla dijital birleştirme tekniğiyle geleneksel dokularla dijitali buluşturup resim ve heykel sergileri oluşturabilirsiniz

Ya da bir sergiyi ve müzeyi üç boyutlu gezebilirsiniz.

Bir koleksiyoner iseniz Artsy gibi modülleri kullanarak dijitalde bile butik galeriler ve özgün sanatçılara ulaşabilirsiniz. Ve tabi ki bir özgün sanatçı olarak da sizin bu seçki içine girebilmeniz daha kolay olabilir. Dijitalin parametreleri lobi ya da tanıdıklar aracılığı ile dönmüyor zira...

Sonuçta uçsuz bucaksız bir dijital pazar var...

Yani sanatta dijitalleşme ciddiye alınıp sistem kurmayı gerektiren bir konu.

Profesyonellik ve disiplinli çalışma istiyor.

Benim sanatçı dostlarıma tavsiyem odur ki emeğinizin bu e-derya içerisinde kaybolmasına izin vermeyin.

Telifinden takdirine sizin olana sahip çıkabilmek için tekrar eski günlere dönmeyi beklemek yerine

e-sanat dönüşümüne uyum sağlamayı deneyin.

***

Uzaktan eğitimi ‘Podcast’ yapalım

Olmaz olmaz demeyin!

Olur mu olur!

Dijital araçlarda podcast denilen bir çeşit ‘sesli içerik’ var

Broadcast canlı yayın demek iken, podcast canlı olarak kaydedilen yayınların istenildiği zaman, istenildiği mecrada yayınlanmasından ileri gelen bir isim...

Ve bu yayınlar müzik kayıtlarından daha fazla dinleniliyor.

İnanılır gibi değil.

Birbirini dinlemeyen, dersi dinlemeyen, sınıfta hocayı dinlemeyen gençlik podcast’çi olup çıktı.

Bu neslin özgürlük anlayışında, kendine verilen saat ve günde, ekran başında olmak yok!

Derslerimden biliyorum

Malumunuz geçen yıldan bu yana pandemi koşulları bizleri eğitim derslerine zorladı.

Özellikle sanat alanında öğrenciyle etkileşim gerektiren, uygulama, performans gerektiren derslerde ne çektiğimizi bir de bize sorun.

Bırakın öğrenciyi, normal süreçte sabahtan akşama dek ders yapan bir eğitimcinin, ekran karşısında anlattığı bir saatlik ders tam bir ızdırap… Gün bitiyor enerji bitiyor

Niye mi?

Çünkü öğrenci yok

Kameralar kapalı

Etkileşim yok

Soru cevap yok

Kahve arası yok

Espri yok

Yorumlama yok

Yok da yok

Karamsar olmayayım diyorum ama büyük bir tiyatro ustası, bir sinema artisti, bilge bir

meddah gibi dersini anlatan ve öğrenciyi mıh gibi konuya çivileyen hoca üslubu maalesef

ekran karşısında yok.

Yani ben ne kadar uğraşsam da sınıfın kokusu öğrencinin kendisi olmayınca bu iş zor!

E madem öyle bari podcast yapalım. Biz istediğimizde kayıt yapıp yükleriz öğrenci de i

stediğinde dinler.

Fena fikir değil hani

Vay gözünü sevdiğim dijital dünya

Olur mu olur!