Bu konuya dün "Teknolojiyi de kendimize benzettik" başlıklı haberimizde başlamıştık. Bugün devam edip analizlerini gelecek haftalara öteleyeceğim.

Bu konuya dün “Teknolojiyi de kendimize benzettik” başlıklı haberimizde başlamıştık. Bugün devam edip analizlerini gelecek haftalara öteleyeceğim.

Yediden yetmişe hemen hemen herkesi etkileyen bu teknoloji cambazlığının özellikle kötü kullanımından insanımız vücutlarının her hücresine kadar etkilenmekte, evlerimizin en gizli köşesine kadar ulaşan mesajlarıyla, görüntüleriyle sosyal yaşamımıza, aklımıza, tüm planlarımıza ve hatta, duygularımızı paylaşabildiğimiz sosyal ilişkilerimize yön verebilmektedir. Önce televizyonlardı, şimdi internet kaynaklı tüm kitle iletişim araçları; gerçek yaşamımızda eskiden örnek aldığımız kişiler gibi, iyi örnekleriyle birlikte, kötü örneklerini de kontrol edilemez bir şekilde evlerimize, tüm özel yaşamımıza taşıyabilmektedir.

Tüm bunları dikkate aldığımızda, iletişim merkezli internet ve uzantılarından üretilen tüm kitle iletişim araçlarının sosyal yaşamımızdaki yerini göz ardı edemeyiz.

Toplumumuzda yediden yetmişe herkesin sosyal yaşamına böylesine hükmeden kitle iletişimini yönetenlerin yayın politikalarını bir kez daha gözden geçirmeleri gerekiyor.

Son yıllarda, en etkin kitle iletişim araçlarının oluşturduğu platformlara hakim iletişim araçları, son yılların popüler, etkisi güçlü olan internetin yarattığı sosyal medyanın yaşamımızdaki etkisinin farkında değilmiş gibi davranan bu kaynaklar yöneticileri, son yıllarda yayın politikalarına gereken özeni göstermiyorlar. Çok savruk, eğitici özellikten uzak, insan haklarına yeterince saygı duymayan, toplumun manevi değerlerini incitici, masa başı haberlere dayalı haberini yaygınlaştırmalarıyla işleri nerelere vardırdıklarını, yanlışlarının toplum üzerindeki etkilerin görmeliler. Uygulamalarını bir kez daha gözden geçirerek yapmaları gerekenin sorumluluğundaki yayınlarını, ürettiklerini, hafıza ve akıl törpüleyen uygulamalarını yeniden gözden geçirerek gerçek görevlerini yapar duruma dönebilmelidirler.

Toplum olarak hepimiz, yaşam boyu bize gösterilen standartlarla yaşar ve onlar tarafından yönlendirilir, o standartların egemen olduğu sosyal yaşam ortamını paylaşırız.

Dürüstlük, güven ve sorumluluk, kişiler için olduğu kadar kurumların başarısı için de önemlidir. Bu kurumlarda yönetici, yönlendirici olanlar ise; bu kavramları yerleştirmek ve meslek etiğine uyum konusunda örnek olmak, sağlıklı ortamları oluşturmak zorundadırlar.

Kitle iletişim araçları, başta internet ve yönettiği platformlarda yayın yapan kitle iletişim araçları toplumu yanıltmamak, yalan haber üretmemek, savruk amacının tümüyle dışına taşan, haber takibini iyice imkansızlaştıran reklam yerleştirmelerine yer vermemelidirler. Kullanılmak durumunda olan kitle iletişim araçlarındaki yayınlarını dayatma izlenmeye mahkum etmek gibi bir yöntemi uygulamaktan vazgeçmelidirler. Güven, saygı, sağlıklı, iletişim ve üzerine düşen görevi görev sorumluluğu bilinciyle doğru yapmak.

Aslında yazmak istediklerimden biri; internetteki çoğu büyük gazetelere ait haber kaynaklı web sitelerinde uygulanan reklam yerleştirmelerindeki kural dışı uygulamaların internet web siteleri habelerini takip edenleri iyice bıktırdığından söz etmekti. Bunu ileriki yazılarımda ayrıntılarıyla kuralında uygulamalarıyla ele alacağım.

Takipçilere saygı duymamak güvensizliğe, güvensizlik korkuya, risk alamamaya yol açar. Kitle iletişim araçlarının etkisini düşünürsek böylesi ortamların oluşmasını önlemek gereken önlemleri almak en doğru yaklaşım olur.

BİR TUTAM TEBESSÜM

ZAMANE GENÇLERİ!

Karanlık ve ıssız parkta devriye gezen polis memuru bir ağacın altında park etmiş olan arabayı görür ve sessizce yaklaşır. Ancak bu kez alışmış olduğu manzara ile karşılaşmaz. Gerçi, çoğu zaman olduğu gibi, arabada genç bir kız ve genç bir erkek vardır; ancak polisin düşündüğü şeyi yapmamaktadırlar. Genç erkek ay ışığında gazete okumaya çalışmakta; kız ise örgü örmektedir.

Düşündüklerinden dolayı utanan polis memuru, muhabbet olsun diye cama vurur ve arabaya girip, gençlerle konuşmaya başlar:

- "Gençler, ne güzel bir gece, değil mi? Siz de ne güzel, iki kardeş oturuyorsunuz!..."

- "Evet polis bey... Gerçekten güzel bi gece... Ama biz kardeş değiliz ki..."

Polis şaşırır, bir o kadar da kıllanır ve merakla sorar:

-"Kardeş değil misiniz?...

Ardından da endişeli bir şekilde sorar:

- "Sen kaç yaşındasın söyle bakıyim?..."

Genç erkek yanıt verir:

- "19..."

Polis bu kez kızı işaret eder ve sorar:

- "Pekiii.... O kaç yaşında?..."

Genç erkek, sinsice ve sırıtarak yanıt verir:

- "20 dakka sonra 18 yaşında olacak memur bey!.."