Her hafta 100 bini aşkın câmide, 10 milyonu aşkın Müslümana ulaşma imkânı olan Diyânet İşleri Başkanlığı, toplumsal bilgilendirme konusunda büyük bir sorumluluk taşımaktadır.
Aslında bugün için başka bir yazı hazırlamıştım. Mâlum, ABD’nin başındaki zat, jandarmalıktan külhanbeyliğe geçiş yapıp dünyâya arka mahalle muamelesi yapmaya kalktığı için, küresel bir sıkıntı yaşanıyor. Sıkıntının merkezinde de Türkiye var. Çünkü Türkiye’nin sâdece Türkiye Cumhuriyeti devletinden ibâret olmadığını çok iyi biliyor. ABD’deki son seçimlerden önce Donald Trump’ın ABD’nin son başkanı olacağına dâir bir kehânet vardı; tıpkı SCCB’nin Gorbaçov’u gibi. Bu konuyu, bugün için hazırladığım, ama 22 Ağustos Çarşamba gününe ertelediğim yazıda uzun uzun ele almaktayım.
Gelelim gündemdeki bizim kendi meselelerimize. Bizim asıl meselemiz ekonomik veya siyâsî olmamalıdır; değil de zâten. Ekonomik ve siyâsî şartlar değişir. Ekonomik ve siyâsî aktörler gelir geçer. Ülke olarak, özel bir coğrâfî konumumuz ve benzersiz bir demografik kimliğimiz var. Ne Finlandiya’ya, ne İsviçre’ye, ne Kanada’ya, hatta ne komşularımıza benzemiyoruz. En büyük dostumuz da, düşmanımız da kendi içimizde. Dünyânın her hangi bir yerindeki gelişmeden etkilenmememiz ve içimizdeki bir olayla dünyâyı etkilemememiz mümkün değil. Âdeta dünyânın kantarının topuyuz. Hele son dönemde yeniden kazandığımız duruş sebebiyle iyisi yanımıza geliyor, kötüsü bize cephe alıyor. Denge ya bizden ayarlanıyor, ya da bizden bozuluyor. Ülke olarak son on gündür yaşadığımız gündem, başka bir ülkedeki insanları hastanelik ederdi. Biz maşallah şerbetliyiz.
Peki biz n’apıyoruz?
Ama bâzı sorunların üzerine gitmek yerine, görmezden gelince çözüleceğini zannediyoruz. İki gün sonra Kurban Bayramı’nı idrak edeceğiz inşallah. Hem Türkiye’nin hem de İslâm âleminin ortak gündemi Kurban Bayramı. Dolayısıyla bu ortak gündem bâzı ortak soru ve sorunları da berâberinde getiriyor. Trafik kazalarından, kurban fiyatlarına kadar birçok soruna şâhit oluyoruz.
Diğer taraftan bayram tâtilinin dokuz günlük olması, başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerin boşalmasına ve tâtil bölgelerinin dolmasına sebep oldu. Bu yazıyı kaleme aldığım cuma akşamında bile, başka cuma akşamlarının aksine, İstanbul’da trafik bir hayli rahattı.
Bugün için önceden hazırladığım yazıyı ertelememe sebep olan şey de, cuma günü oldu. Cuma namazına oğlumla her zamanki gibi mahallemizdeki câmilerden birinde kıldık. Evden çıkmadan önce de Diyanet TV’yi seyrediyordum. “Cuma Hutbesi”ni erkenden dinleme ve ekrandan okuma fırsatım oldu.
Cuma hutbesinin konusu
Üç gün sonrası Kurban Bayramı olan bir cuma namazının hutbesinde konunun sadaka olması dikkatimi çekti. Arzu eden Diyânet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesinden 17.08.2018 târihli hutbeyi okuyabilir. Hutbede “sadaka-yı câriye”den bahsedildi. Hutbenin sonunda da konu, inşaatı devam eden câmiler için yardıma geldi. Hutbenin son cümlesi de “Kim Allah rızâsı için bir mescit yapar veya yaptırırsa, Allah da onun için benzeri bir ev yapacaktır” meâlindeki hadis-i şerif idi. Ben, kurban ile ilgili halkın kafasını kurcalayan güncel bâzı konularla ilgili bir şeyler duymayı beklerken, konunun çıkıştaki para toplamaya gelmesi dikkatimi çekti. Aynı şey, cemaatten başkalarının da dikkatini çekmiş olacak ki, bâzılarının yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Kamuoyunda özellikle kurban alımı ile ilgili bâzı önemli sorular dolaşıyorken, hutbe konusunun gündemden uzak olmaması gerekirdi.
Kurban ile ilgili sıkıntılar
Kelime anlamı “yakınlık” (kurbiyet) demek olan Kurban, “akraba” ile aynı kökten gelmektedir. Kesilen kurban ile kul, Allah’a yakınlaşır. Ama Kurban Bayramı’nı fırsat bilenlerin bu yakınlaşmayla ilgilendikleri pek söylenemez. Medyada 400-450 TL’ye kurban bağışı kabul eden dernekler var. Bu rakama kurban bulmak Afrika’da bile çok zorken, Türkiye’de bu fiyata nasıl bir hayvan kurban olarak kesilir? Bu sorunun cevâbını Diyânet İşleri Başkanlığı vermelidir. Bu konuda muhtemel suistimâllerin engellemesinden en yetkili kurum olarak Diyânet İşleri Başkanlığı sorumludur.
Diğer bir sorun ise, bâzı büyük marketlerin “ısmarlama kurban paketleri” hazırlamasıdır. Ramazan paketini anlarım da, “Kurban paketi” nasıl oluyor? Kurban etini kıyma, biftek, pirzola, kuşbaşı hatta köfte olarak hazırlayıp teslim eden bu firmaların da kurban ibâdetini ticârî bir fırsata çevirdiklerini düşünüyorum. Kurbanın şartlarının başında gelen “vekâlet”, internet sitesinden verilen sipâriş ve kredi kartı söz konusuyken, dinen mümkün müdür? Bu yapılan şey, İslâm’ın farzı olan kurban ibadetine karşılık geliyor mu? Kurbanlıkların kiloları sâbit değilken, hazır paketteki kurban etinin kasaptan alınan etlerden bir farkı kalıyor mu? Yılbaşında Noel ağacı süslenen marketlerin Kurban Bayramı’nda kurbanlık işine girmesi normal mi? Alkollü içeceklerin de satıldığı bu marketlerde kurban ibâdeti ile ilgili organizasyonların yapılmasının İslâm açısından karşılığı nedir? Bu soruların muhatabı yine Diyânet İşleri Başkanlığı’dır.
İslâm’ın en önemli ve sosyal içerikli ibâdetlerinden biri olan Kurban’ın senelik iznini kullanmayıp uzun tâtil yapma fırsatı olarak görülmesinden kurtarılması gerekmektedir. Türkiye’de her hafta milyonlarca insanın Cuma’ya gitmesi, bunun gibi konularda halkın bilgilendirilmesi için fırsat olarak değerlendirilmelidir.
Diyânet İşleri Başkanlığı ve il-ilçe müftülüklerimiz, Hac organizasyonunda gösterdikleri başarıyı, Kurban ile ilgili sorunları çözüme kavuşturmada da göstereceklerdir.
Her hafta 100 bini aşkın câmide, 10 milyonu aşkın Müslümana ulaşma imkânı olan Diyânet İşleri Başkanlığı, toplumsal bilgilendirme konusunda büyük bir sorumluluk taşımaktadır. TV ve radyo kanalları, sosyal medya hesapları, dergi ve kitap yayıncılığı konusunda gösterilen başarı sebebiyle, halkımız Diyânet İşleri Başkanlığı’ndan bu gibi konularda kafalardaki sorulara net cevaplar beklemektedir. Zira Diyânet İşleri Başkanlığı, doğal olarak halkımızın dinî konularda en çok itibar ettiği kurumdur. Diyânet İşleri Başkanlığı, adı sosyal hizmet ve sorumluluk alanlarında öne çıkan bir kurum olarak, beklentileri karşılamak için altyapı ve iletişim ağını daha verimli kullanmalıdır.
Ben, sıradan bir vatandaş olarak, başka bir hutbenin konusu olabilecek sadaka yerine, gündemdeki bu dinî ve sosyal sorulara açıklık getirilen bir Cuma hutbesini dinlemek isterdim.
Diyânet için bir fırsat
Diyânet İşleri Başkanlığı, gündemdeki Kurban Bayramı ve gelecekteki benzer konularda kamuoyunun kafasındaki sorunlara karşı daha ivedi ve aktif çözüm getirebilirse, kamuoyunun Diyânet’e olan güveni daha da arttıracak ve gayriresmî ve menfi oluşumların ortaya çıkmasının önüne daha güçlü bir engel konulmuş olacaktır.
Bu vesileyle, tüm İslâm âleminin Kurban Bayramı’nın kutlu ve mübârek olmasını dilerim.