Bu işler iyi işler değil ama. Bu virüs işi artık epeyce farklı ve ileri boyuta taşınacak, bu günlerle sınırlı kalmayacak. Boyut aşacak. Kastettiğim ikinci dalganın gelmesi falan, filan değil…

Top, tüfek, füze devri bitmese de savaş şekillerinin günümüzde ve yakın gelecekte yüzde yüz çehre değiştireceği yönündeki kanı bende kesin. ‘Siber savaş‘ falan derken sanırım artık bir de ‚‘virüs savaş‘ gibi bir deyim de gündemimize gelecek. Belki de ta kendisi! Burada ilk kez duydunuz bu deyimi de muhtemelen. Bu koronavirus (Kovid-19) salgını hakkında tüm dünyada konuşulanlar, komplo teorileri, bilimsel gerçekler, konuşulmayanlar, saklananlar vs. hepsi bir yana, dünyada meydana gelen bu baş döndürücü değişime, gelişime bakınca benim aklıma türlü türlü işler geliyor.

Bu işler iyi işler değil ama. Bu virüs işi artık epeyce farklı ve ileri boyuta taşınacak, bu günlerle sınırlı kalmayacak. Boyut aşacak. Kastettiğim ikinci dalganın gelmesi falan, filan değil…

Biraz açalım konuyu; eskiden de bu tür salgın ve hastalıkların olduğunu, yeni bir şey olmadığını, bu işin köklerinin milattan sonra 165 -180 yılları arasında Roma İmparatorluğu'nda ortaya çıkan Antoninus Vebasıyla başladığını (diğer adıyla Galen'in Vebası) günde 2000 kişiyi taa o vakitler öldürdüğünü de elbette biliyorum, okumuştum. O vakitler sağlık sektörü bugün ile kıyaslanamayacak kadar gerideyken.

Her şey jet hızıyla evriliyor, çevriliyor, kanalize ediliyor yeni yeni bir yerlere. Ekonomi, teknoloji, yaşam tarzları ve de savaşlar. Hepsinde bu değişim apaçık gözüküyor. Bu günlerde sağda, soldaki konuşmalarda sıkça bu konular da gündeme geliyor, gözlemliyoruz ayrıca…

Konuşmasına konuşuyoruz da şimdi daha ileri bir boyutta hazırlık yapılmalı. Diyeceğim o ki; 5-10 yıl sonra virüslerde okkalı bir savaş aracı haline dönüştürülerek daha belirgin, kullanışlı bir savaş aparatı olarak kendini gösterebilir.

Günümüzde bahsi geçen bu tür işler biraz gizli, saklı veya ‘vayy kapı açık kalmış, iliksiz haberim olmadan dışarıya kaçmış, tüh yahu yakalarsam vallahi onun kulağını çekeceğim, kusura bakmayın’ minvalinde laflar edilerek geçiştiriliyor, yapılıyor olsa da…

Artı, işin başka bir ilginç tarafı da bu aralar; bu işleri yapmaya elverişli ‘delimsirek‘ yöneticilerde türedi dünyada. ‘Biz yanarız, siz yanarsınız, bu samanlıkta hepten yanar’ diyebilecek türden. Anadolu da özellikle Çukurova da kullanılan bir sözcük bu. Delice, çılgınca, aptalca iş yapma potansiyeli olanlara denir. (Örneğin; bu herif biraz delimsirek) Günümüzde örnekleri epeyce var. Arada sırada bir kolpa yapıp kayboluyorlar; ‘şunu fırlatırım, bunu atarım, yıkarım, yakarım haa‘ diyerek.

Hem bu virüs salgın işi ekonomik, etkili, hem de epeyce kârlı. Üstelik iz sürme işi de yaş, araki iz bulasın kimin yaptığını. Düşüncesi bile ‘hoş değil’ ama ‘hoş olmayan adamlar’ için ‘hoş düşünce’ olma ihtimali var.

Şimdi gelelim bu işlerin bizi acilen ilgilendiren tarafına. Biliyorsunuz ülke olarak ‘siber güvenlik’ konularında daha 5-6 yıl öncesine kadar çırak, kalfa, durumunda gibiydik. Şimdi vaziyet öyle değil. Basından izliyoruz, duyuyoruz bu konudak başarıları, katedilen mesafeyi. Bu ülkemiz adına gurur verici tabii ki. Aynı şekilde bir ‘salgın-virüs güvenlik‘ sistemi de kurulmalı, var ise de kapasitesi daha genişletilmeli, geliştirilmeli. Biyolojik laboratuvarlarda aynı şekilde. Muhakkak kıyısından köşesinden bu işleri yapan, takip eden kurumlar, birimler de eminim vardır. Böyle virüsler, salgınlar ‘çat kapı’ gelememeli, geldiğinde de önleyici hizmetler hazır olmalı, tedbir altyapısı hazır olmalı.

Bu son 5-6 aydır yaşananlardan sonra anladık ki bu konuya çok ciddi çaba sarf edilmeli. Bu konulardaki tüm adımlar da devlet kontrolünde atılmalı. Yine yapılacak tüm işlerde kurumsal ve devlet eliyle olmalı. Özellikle ‘devlet eliyle’ diyorum. Özel sektöre verirseniz‚ ‘para aşkıyla‘ yanlış işler yapabilirler. Çok üst düzey bir denetleme, takip mekanizması da bu işin olmazsa olmazı olmalı. Öyle ‘saldım çayıra mevlam kayıra’ gibi bir bakış açısıyla değil.

Bundan sonra havaya dikkat! Ortalıkta ileriye dönük azıcık ‘gel vatandaş gel, sudan ucuz virüsler burada olacak’ havası var. Belki de bazı gizli mahfillerde ‘virüs market’ için tezgahlar çoktan hazır. Ya da varolanlar için şimdilerde çeşit temin ediliyordur, kimbilir! 'Komplo teorisi' dediğimiz bazı şeylerin zaman içinde komple gerçekleştiğini de unutmayalım bu arada. Şimdiki aklımız almasa, aklımıza yatmasa bile.

10 -15 yıl önce DRONE’lar ile, İHA'lar (İnsansız Hava Aracı) ile suikastlar yapılabileceğini bazıları yazarken, bazılar bu tür haberlere de bıyık altından gülüyordu eminim. Bir bakın bakalım son yıllarda bu tür olaylar kaç defa olmuş, ya da girişimler. Oldu mu, maalesef oldu! Yaklaşık 10 yıl önce ‘Uzaktan Zihin Kontrol’ operasyonlarında denek olarak yurt dışında kullanılmış, sonra ölüme yollanmış lakin bir şekilde canını kurtarıp, çeşitli maceralar sonunda Türkiye’ye gelmeyi başarabilmiş bir vatandaşımızla belki de ilk röportajı ben yapmıştım. Adamcağız ta 30 yıl önce bu işleri anlatmış birçok yere. Anlattıklarına ‘deli saçması’ demişler o vakitler. Epeyce sağlık problemleri yaşamış o operasyon sonrası. Ama dedikleri sonradan bir bir çıktı. Yakın geçmişte dünyada işlenen bazı cinayet ve şüpheli ölümlerle ilgili olarak bu tür operasyonların izine rastlandı.

En son Amerikan Deniz Kuvvetlerinde bir askerin, birçok askeri tarayarak öldürmesi, yaralaması olayında da sanık bu tür iddiaları gündeme getirdi. “Bana uzaktan ‘Zihin Kontrol Operasyonu’ yaptılar, bu yüzden bu işleri yaptım” dedi. Tabii ihtimalen adama ‘deli raporu’ vererek bu işi kapatmışlardır. Bu konularla ilgili detaylar arama motorlarında var, meraklıları için. Günümüzde sanıkların ve tanıkların beyanları çok bu konuda. Hatta Türkiye'de ASELSAN’da öldürülen mühendislerin birkaçında da bu yönde ipuçlarına rastlandı. Akıbet ne oldu bilmiyorum. Ama savcılık o yönde araştırma yapılmasına karar vermişti en son. ASELSAN’da ki iki kişinin ölümüyle ilgili olarak.

Hasıla, dünyada hava böyleyken, bizlerinde memleketin havasına, suyuna, toprağına, taşına göz-kulak olmamız kaçınılmaz. Sağlıcakla kalın…