Uzun süren sessizliğini pazar günü sosyal medyada yaptığı paylaşımla bozdu Mesut ÖZİL. Bu paylaşımda, nazik bir dille bütün düşündüklerini açıklıkla ifade etti.
Mesut’u mutsuz eden süreç; ırkçı Alman medyasının Sn. Cumhurbaşkanımız ile Londra’da yaptığı görüşmeyi diline dolamasıyla ayyuka çıktı. Alman Milli Takımı ile bugüne kadar elde ettiği başarıları yok sayan bu zihniyete verilecek en güzel cevabı vererek “yetti gâri” deyip milli takımı bıraktığını ilan etti dosta düşmana.
“Kazanınca Alman, kaybedince göçmen” muamelesi görmekten bıktığını ve bunun Alman Futbol Federasyonu Başkanı Reinhard GRINKEL için standart hale geldiğini hatırlatan Mesut, kişisel kapris ve çekişmelerin Alman Milli Takımı’nın dokusuna zarar vermeye başladığını görünce futboldan soğuduğunu ifade etmekteydi.
Londra görüşmesinin ardından İlkay GÜNDOĞAN’ın Almanya’daki aracının “kimliği belirsiz kişilerce” kundaklandığı, mevcut federasyon başkanının 2004’de milletvekili iken dile getirdiği “Nazi artığı” düşüncelerini yeniden gündeme getirdiği bir ortamda Mesut milli takımı bırakmasaydı da ne yapsaydı?
Sn. Cumhurbaşkanımızın Londra’ya yaptığı iki günlük bir çalışma ziyaretinde İngiltere’de futbol oynayan Türk çocuklarından Cenk TOSUN, Mesut ÖZİL ve İlkay GÜNDOĞAN bir hayır cemiyetinin düzenlediği yemekte bir araya gelirler Sn. Cumhurbaşkanı ile. Cenk Everton forması, Mesut Arsenal forması, İlkay da M. City forması hediye ederler Sn. Cumhurbaşkanına ve birer fotoğraf çektirirler hatıra olarak. Yemeğin ve sohbetin konusu tabiatıyla spor ve futboldur. Zaten Cumhurbaşkanı da eski bir futbolcu olduğu için anılar, espriler, şakalar yapılır ve güzel bir iki saat paylaşılır hep birlikte.
Durum bu kadar basit ve tabii iken, Orta Avrupa’da yükselmekte olan ırkçı/milliyetçi dalganın etkisinde kalan Alman toplumu ve onu yönlendiren ırkçı Alman medyası bizim çocukları “çarmıha germeye” kalktı. Mesut her ne kadar Alman Milli Takım forması giyiyor ve Alman pasaportu taşıyorsa da “Evvelallah” sapına kadar Türk çocuğu. Gerek milli maçlarda gerekse La Liga ve Premier Lig günlerinde kendisine yapılan faullü hareketlere karşı bile tepkisini Türkçe küfürlerle gösterecek kadar genleriyle uyum içinde. İşte bu genlerinin doğal neticesi olarak da tipik bir Türk Delikanlısı tepkisi koydu ortaya ve “haydi Eyvallah” dedi.
Almanya’daki son seçimlerde Angela MERKEL ve partisi parlamentoda çoğunluğu sağlayamadı. Irkçı/milliyetçi söylemleriyle yükselişe geçen ve (yüzde14 civarı oy alarak) ana muhalefet olan (Alternatif Parti) AfD’nin politikalarına göz kırpan bir çizgiye geleceğini ifade ettiği seçim sonrası yaptığı ilk açıklamada ise; AfD'ye oy veren seçmenlerin kaygılarına kulak vereceğini ve onları yeniden kazanmaya çalışacağını söylemişti. Merkel, özgür ve adil bir Almanya için çalışacağını ama göç ve göçmenlerle ilgili mücadelesinin artarak devam edeceğini “müjdelemişti”.
Tamamen iç politik tüketime yönelik bu ırkçı söylemler Alman Milli Takımının huzurunu kaçırmış ve Rusya 2018’de erkenden havlu atmalarına yol açmıştı. Jerome BOATENG (Gana), Antonio RUDIGER (Sierre Leone), Sami KHEDIRA (Tunus), Mario GOMEZ (İspanya), Lucas PODOLSKI ve Miroslav KLOSE (Polonya) kökenli oyuncular olarak “Alman Futbolcu” muamelesi görürken bizim evlatlarımız Mesut, İlkay ve Emre CAN nedense “Türk asıllı Alman Futbolcu” olarak ayrıştırılıyor ne zamandır medyada ve Alman Futbol Federasyonu’nda. Yaşanan “bu ne yaman çelişki Anne!” diğer memleket orijinli oyuncuların bilinçaltında farklı çağrışımlara sebep olsa gerek Alman Milli Takımı’nın hali ortada. Meksika mağlubiyeti ile başlayan süreç duvara toslamalarına (Gegen die wand) sebep oldu. Şimdi çıkış arıyorlar haldır-haldır.
Ee ne demiş Atalarımız; “alma mazlumun âhını, çıkar aheste aheste.”
Hepimize güzel bir hafta, Beşiktaş’a eleme maçında, Fenerbahçe’ye kura torbasında bol şans diliyorum.