Çocuğun okuldan alınması önümüzde büyük bir problem değil ama farazi olarak bu soruyu kendime soruyorum.

Küçükken okullarımız ve evlerimiz birbirine yakındı ve mahallelerde yaşardık. Okuldan çıkınca kocaman bir kafile halinde mahalleye doğru yürürdük. Arkadaşlarla çanta tokuşturmaca gibi tuhaf oyunlar icat ettiğimiz de olmuştu. Sonra büyüdük ve evlenip çoluk çocuğa karıştık. Çocuklarımız okula gider oldu. Çocuk yine çocuk ve küçük mutluluklarıyla hayatımıza güzellik katmaya devam ediyor. Ama ortada bir sorun var. Ev ve okul arasındaki mesafe fazla ve çocuğu okula bırakmak için araba kullanmak zorundayız. Araba olmasa bile çocuğun kendi başına alabileceği mesafe değil. Okula bırakma ve okuldan alma işleri bizim evde daha çok anneye ait. Bazı durumlarda ben de devreye giriyorum ama bu nadir.

Çocuğun okuldan alınması önümüzde büyük bir problem değil ama farazi olarak bu soruyu kendime soruyorum. Annesi veya ben çocuğumuzu okuldan alamasak etrafımızda bu görevi verebileceğimiz kimler var diye. Çocuk emanet etmek öyle kolay bir mesele değil. Canınızın içini birisinin insafına terk ediyorsunuz. Bunun için farklı kriterler var. İlk olarak güvenmeniz gerekiyor. Dikkat edin tanımaktan bahsetmiyorum. İş yapmaktan bahsetmiyorum. Güvenmek diyorum. Okuldan alacak kişinin çocuğunuzu okuldan alacağına ve size teslim edene kadar kılına zarar gelmeyeceğine adınız kadar emin olmalısınız. Güven olmazsa diğer tüm özellikleri atın bir kenara.

Güven tek başına yetmiyor. O kişinin vaktinin olduğundan emin olmanız gerekiyor. Başkasına havale etmeden kendi başına gerçekleştireceğini bilmeniz önem taşır. Diğer bir nokta çocuğunuzun onu okuldan alacak kişiyi sevmesi gerekir. Çünkü sevmediği takdirde kendisini güvende hissetmeyecektir.

Sonraki madde sizin için üstlendiği bu yükü sonradan başınıza kakmaması gerekir. Kısa vadeli fedakarlık orta ve uzun vadede bir prangaya dönüşmemeli. Kıymeti kalmaz sonra.

Uzun uzun neden anlatıyorum. Önemli bir konu da ondan. Çocuğu okuldan alacak kişiyle şehrimizin ya da ülkemizin başına geçireceğimiz kişinin seçimi arasında çok fark yok. İkisi de güven esasına dayalı benzer süreçler ve oy kullanırken genelde şunu sorarız: Bu adamın veya kadının çocuğumu okuldan almasına izin verir miydim?

Cevaplar tutumlarımıza dönüşüyor ve kararlarımızı veriyoruz. Samimi gelen, huzur veren, kendimize ve çevremize zarar vermeyeceğine inandığımız emin kişileri kendimize vekil olarak tayin ediyoruz. Demokrasi bu ve şu ana kadar insanlığın bulabildiği en iyi temsil sistemi.

Çocuğumuzu okuldan almasına izin vereceğimiz kişilerin hayatımıza girmesine izin veriyor ve hayatımızda ne kadar kalacaklarına bu basit kritere göre karar veriyoruz. Yanılma payı? Muhakkak var ama çocuğunuz mevzu olduğunda hisleriniz güçlü oluyor. Elimizde basit sorular var: Çocuğumuzun okuldan alınması gerektiğinde kime güvenebiliriz? Çocuğu okuldan alınacağında kimler bize güvenebilir? Ne kadar yakınız ve ne kadar güveniliriz? Bu soruya verecek sağlam cevaplarla bir ömür yaşayabiliriz. Siz yine de çocuğunuzun okuldan alınması için ihtimalleri düşünmeyeceğiniz bir dünya kurgulayın. En iyisi o.