Şehirlere yolculuklar yaparız. Bazen özel arabamızla, bazen otobüsle, bazen uçakla ve bazen trenle yaptığımız da olur.
Şehirlere yolculuklar yaparız. Bazen özel arabamızla, bazen otobüsle, bazen uçakla ve bazen trenle yaptığımız da olur. Saatler süren uzun yolculuklara rağmen, yol halinde olan kelam ve kelam erbabı bu yolculuklarda kitap okur, şiir yazar, birlikte gittiği dostu varsa onunla konuşulmamış birçok meseleye değinme imkânlarını da bulur. Yoldaşlık, birbirini tanımada da önemli bir ayrıntıdır. Birlikte yol alma, tahammül etme, birbirinin huyunu-suyunu kavrama, ihtiyaçların giderilmesi gibi hususiyetler yoldaşlığın sırlarını da içinde barındırır.
Necip Fazıl Kısakürek Üstadın vefatının 40. yılı nedeniyle Cihannuma’nın hazırladığı Sempozyumda, Erzurum Valiliği, Atatürk Üniversitesi, Büyükşehir, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Palandöken ve Yakutiye Belediyeleri paydaştı. Birlikten kuvvet doğar. Beraberlik şehrin gücünü de derleyip toparlar. Hem sosyal, hem ekonomik ve hem de siyasal anlamda gücünü toplumun her ferdine ilka eder. Bu vazgeçilmez kıymettedir. Bu beraberliğin bütün kurumlara sirayet etmesini de sağlar. Hatta STK’ların birlikte birçok şeyi yapabileceklerine de işaret eder. “Cihannuma Dernegi”, bunu sağladığı için evvelemirde kurumların karar mercilerine ve derneğin yetkin ve gayretli gönüldaşlarına şükranlarımı ifade etmek isterim.
Dilimize Farsçadan geçmiş olan “Cihannüma” kelimesi, “cihan” ve “nüma” sözcüklerinin birleşmesinden oluşuyor. Cihan, hem “dünya”, hem de “âlem” anlamına gelirken “nüma” sözcüğü de “gören ve gösteren” anlamındadır. Cihannüma, sözlük anlamıyla dünya haritasıdır. Necip Fazıl’ın “Serseri” şiirinde şöyle ifade ettiğini hatırlatmak isterim:
“Yeryüzünde yalnız benim serseri,
Yeryüzünde yalnız ben derbederim.
Herkesin dünyada varsa bir yeri,
Ben de bütün dünya benimdir derim…” “bütün dünya benimdir derim” mısra-ı Cihannuma’ya işaret eder.
Son yıllarda yıldızı parlayan, vakıflardan, derneklerden biridir “Cihannuma Derneği”, toplumu ve dünyayı ilgilendiren meselelerde, sağına ve soluna bakınmadan, bir adım öne çıkıp gereğini yaptığını, hem kurumlar hemde halkımız görmektedir. Evrensel anlamda, insana ait neler yaşanırsa, hangi türden olaylarla kaşılaşılıyorsa, çözüm bekleyen meselelere işaret yıldızları koyarak çözümler üreten derneklerden biridir “Cihannuma”
Kuruluş Felsefesini şöyle sıralamış Cihannüma Heyeti:
a- Tarihten aldığı ilhamla geleceği inşa edebilmek için gayret etmek.
b- Kalbimizi yeniden inşa etmeye çalışmak.
c- Yeniden ihya hareketini başlatmak.
d- Ümmet bakışı ile düşünmek, çalışmak, üretmek, başkalarıyla ilgilenmek, nihayet insana ve insanlığa faydalı olmak.
e- İyi insan olmak için çalışmak.
Biz kimiz sorusuna şöyle karşılık vermiş: “Varoluşu, bilgiyi ve değerleri kendi medeniyetinin ilkeleri ile tanımlayan ilim, irfan ve hikmet okulunun öğrencileri, yeryüzünde adaletin tesis edilmesi için samimiyetle mücadele eden ve bu yolda birlik ve beraberlikten asla vazgeçmeyen kardeşler topluluğuyuz.”
Ardından da Mefkûremiz nedir diyerek onu da insanlığa ilan etmiş: “Kendi medeniyetimizin birikiminden beslenerek her çağda adil bir dünya kurabilme, sinesinden bu hedefi taşıyabilecek ve yaşatabilecek önder insanlar çıkarabilme” diye özetlemişler.
Sözün özü: “Vefatının 40. Yılında Necip Fazıl Kısakürek Sempozyumu" “Eğitim ve Gençlik” başlığında 20-21 Ekim 2023 tarihlerinde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in katılımlarıyla Erzurum'da gerçekleştirildi. Bakan Yusuf Tekin’in açılış konuşmalarında eğitimden-öğretime, kitap okumadan, gençlerin kabiliyetlerinin artırılmasına ve geleceğimizi Türk Yüzyılı’nda gençlere emanet edeceğimize, yetişmekte olan gençliğin köklerimizden, medeniyet ve kültürümüzden beslenerek yetiştiğine dair ifadelerde bulundular. Belki de en önemli ifadeleri şuydu: “Avrupa’nın ve batı dünyasının oluşturduğu kurumların (LAHEY-AİHM) gibi aldıkları kararların ve insan haklarına diar ihlallerin yenilir ve yutulur cinsten olmadığını, bu nedenle Üniversite camiasının-akademisyenlerin bu konuda acilen metin çalışmaları-çalıştaylar yapmaları gerektiği hususunda dikkatlerimizi çekmesiydi.” Konuşma bana, “Peygamber (as)’ın “Veda Hutbesini” yeniden gündemimize almamız gerektiğini hatırlattı. Nasıl ki Üstat Necip Fazıl'ın “Gençliğe Hitabesi”, gençlerle olan irtibatı ve gençlik tasavvuru aklımıza geliyorsa; Veda Hutbesi’nin daha çok gündemimizde olması gerektiğini ifade etmeliyim. Günlük gündemimize “Veda Hutbesi”ni almalıyız.
Ayrıca Sempozyumun açılışında Cihannüma Derneği Başkanı Av. Rıza Yorulmaz, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, AK Parti Erzurum Milletvekili Mehmet Emin Öz, Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi’de birer konuşma yaptılar. Özellikle Av. Rıza Yorulmaz’ın Gençliğe Hitabeyi gündemimize alması önemliydi. “Kim var!” diye seslenince sağına ve soluna bakınmadan, fert fert “Ben varım!” cevabını verici, her ferdi; “Benim olmadığım yerde kimse yoktur duygusuna sahip bir dava ahlakını pırıldatıcı bir gençlik…” Üstadın bu çağrısını önemsediklerini ve bu nedenle ülkemizin ve insanlığın ihtiyacı olan her yerde olmaya mecbur olduğumuzu ifade ettiler.
On bir oturumdan müteşekkil olan bilgi şöleni, iki gün boyunca öğrenciler ve gençlik tarafından takip edildi. Akademisyen arkadaşların ve katılımcıların sunumlarından fazlasıyla faydalandığımı ifade edebilirim. Bilgi Şöleninin ilkinin Diyarbakır’da Sezai Karakoç Üstadımızın vefatını müteakiben yapıldığını söylemeliyim. Erzurum, dadaşların, yiğitlerin diyarı. Palandökende misafir olduğumuz konakta; Mehmet Doğan, Ali Haydar Haksal, Metin Önal Mengüşoğlu, Muzaffer Doğan, Erol Erdoğan, Mustafa Uçurum, Eyüp Azlal, Rıza Yorulmaz ve isimlerini yazamadığım dostlar-akademisyenlerle birlikte bulunduk.
Kuşkusuz yol bizleri bekliyor. Seferde olmak bizim işimiz. Zafere ulaşmak ise Allah cc. aittir.
Neşet Ertaş rahmetli ne güzel ifade etmiş: “Sen karşındakini sev. O seni sevmezse sevmesin. Çünkü sevgi, sevenin yüreğinden uyanır”. Hadi gel sev sevebilirsen; mazlumlara yapılanları, Gazzenin yerle bir edilmesini göz göre göre görmemezlikten gel. Bu ancak Batı dünyasının-Haçlı İttifakının hünerleridir. Müminler dünyası böylesi vahşetlere karşı kıyam ederek, gücünün yettiği bütün şartlarla elinden geleni yapmakla ödevlidir. Çünkü Filistin ve büyük coğrafya bizim coğrafyamızdır. Bu nedenle “Filistin ve Gazze”, her konuşmacının ana temalarından biri oldu. Müslümanlara bırakılmış üç haremden birisi de Mescid-i Aksa’dır. Mekke, Medine ve Kudüs, yani Filistin ve Gazze meselesi yalnızca Filistinlilerin değil, bütün dünyadaki Müslümanların da haremgahına yapılan saldırı olması nedeniyle bütün Müslümanların başkaldırması icap ediyor. Mücahitlerin yalnız olmadıklarını, her türlü katkıyı vermek üzere seferde olduğumuzu bilmeleri gerekiyor ki, küfür milleti korksun. Müslüman coğrafyanın; İsrail, Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Yunanistan vs. mallarına boykot etmesine, tavır koymasına, duruşunu mümince belirlemesine ihtiyacımız vardır. En sıcak gündemimiz olması nedeniyle Gazze meselesi Üstat Necip Fazıl’ın vefatının 40.yılında da kendi gündemini korumaya devam etti. Seksenli yıllarda “Zincirler Kırılsın Ayasofya Açılsın” mitinglerinde konuşurdu Üstadımız. Sonsuz şükürler olsun “bir gün mutlaka açılacak Ayasofya” derdi “açıldı elhamdülillah”. Şimdi sıra Mescidi Aksa’nın, Kudüs’ün, Filistin'in özgür olmasındandır, zincirlerinin kırılmasındadır. Bunu sağlamak müminler üzerine bir vecibedir. Av. Rıza Yorulmaz, açılış konuşmasında Mehmet Kısakürek Ağabey için yoğun bakımda olduğunu ve dinleyicilerden dualar istediğini de ifade etmişti. Cumartesi Sempozyum bitince dönmeyi uygun bularak Şair Erol Erdoğan ve Ali Haydar Haksal ile birlikte döndüğümüzde Mehmet Kısakürek Ağabey’in vefat haberini de öğrendik. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Pazar günü öğle namazını müteakiben Eyüpsultan’dan Üstadımızın-babalarının bağrına ebedi yurda emaneti bıraktık. Makamı ali, mekânı cennet olsun.
Cihannuma’nın: “Yol O’nun Konferansları”, “Anadolu Şiir Akşamları” da devam ediyor. Ayrıca ifade etmekte yarar vardır: Prof. Dr. Necdet Öztürk’ün kaleminden “Mevlana Mehmet Neşrinin “Cihannuma” (Osmanlı Tarihi 1288 -1485) eserinden ve Kâtip Çelebi’nin’de “Kitab-ı Cihannuma”sının olduğunu da hatırlatmış olalım. Eğitim, Kültür ve Sosyal alanlarda da farklı faaliyetlerinin olduğunu da belirtmiş olalım. Yusuf Tekin’den, Mustafa Şen’e, Rıza Yorulmaz’dan Prof. Dr. Abdulvahap Özsoy’a, Abdullah Koşapınar’a, Ergün Engin’e kalbi teşekkürlerimi iletiyorum. Ayrıca, Prof. Erdoğan Erbay’a, Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan’a, Prof. Dr. Gürbüz Deniz’e, Prof. Dr. Rıdvan Canım’a, Prof. Dr. İbrahim Kavaz’a, Murat Ertaş’a, Mustafa Edip Çelik’e, Duran Boz’a, Mustafa Köneçoğlu’n Fatma Aksakal’a, Fatih Karasu’ya, Tahsin Kaya’ya ve ismini sayamadığım akademisyen ve konuşmacılarla emek verenlere de şükran borçluyuz.
“Yol onun varlık onun gerisi hep angarya
Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya”
Yol devam ediyor. Yolda olmak, seferde olmaktır. Yoldakilere, yoldaşlara, yol erlerine, yarenlere sahip çıkarak, yolu mamur etmeye, yolu haldeş etmeye de mecburuz. Kardeşlik akdimiz Hukukullah’ın bizlere ikram ettiği bir haktır ve ona sahip çıkmak Hukukullah’a sahip çıkmaktır. Sempozyumun kapanış değerlendirmesinde Erdoğan Erbay, Rıdvan Canım, Ali Haydar Haksal, Mehmet Doğan, Erol Erdoğan, İbrahim Kavaz’la birlikte yer aldık. Sözü şöyle tamamlayalım: Üstat Necip Fazıl Kısakürek’i 1973 yılında Adana İmam Hatip Lisesi öğrencisiyken konferansa gelmişti, öyle tanımış elini öpmüştüm. 1976 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünü kazandığımda Necip Fazıl’dan Büyük Doğu’ya, Dirilişten Sezai Karakoç'a, Edebiyat’tan Nuri Pakdil’e, sırasıyla Mavera ekibinden Yedi Güzel Adamın her birisini, Mehmet Şevket Eygi’yi, Kadir Mısıroğlu’nu, Cemil Meric’i, Ahmet Kabaklı’yı vs. tanıma fırsatını bulmuştum.
Sevgili Gençler; şehrinizi tanıyınız. Sokaklarınızı, bulvarlarınızı, tarihinizi, geçmişinizi iyi tanıyınız. Şehrinizdeki, şehirlerimizdeki, ülkemizdeki ve yeryüzündeki ustaları, üstatları, ilim ve irfan sahiplerini arayıp bulmalısınız. Vefalı olmak bizlere emanettir. Vefalı olunuz. Vefakâr ve fedakâr olunuz. Unutmayınız ki, “Ölmez ve pörsümez yeni İslam”dır. Büyük Doğu, doğunun da doğusu vahiydir. Vahyin geldiği coğrafyadır. Kalbinize sahip çıkınız. Ruhunuzu olgunlaştırınız. Hal ehlinin, söz ehlinden, kalem ehlinden daha etkili olduğunu da aklınızda tutunuz. Siz, sözünüzü, özünüzü iman atlasında yoğurarak kullanınız. Böyle yaparsanız sözünüz de özünüz de etkili olur. Söz özden uzak değildir. Gözünüzdeki ışık unutmayınız ki kalbinizdeki ışıktır. “Ben, yalnızca Allah’a kul olmakla emrolundum” deyiniz. “Ben, müminlerden olmakla emrolundum” deyiniz. Allah cc. böyle buyuruyor.
“Genç adam bundan böyle senden beklediğim; Manevi babanın tabutunu musalla taşına, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını gediğine koymandır. Allah'ın selamı üzerine olsun.”
www.recepgarip.com