İnsanın insana tesiridir tam anlamıyla adı…
Hani hayatınız boyunca unutamayacağınız insanlar vardır, göçüp giderler belki dünyadan ama onun yeri kalbin en insani köşesinde yer tutar…
Çıkmaz, bitmez, yerine bir şey konmaz o duygunun.
İnsanın insana tesiridir tam anlamıyla adı…
Ve tam anlamıyla karşılıksız sevgi saygının yoludur, o yere çıkan…
“Möhteşem Kars Prensesimiz” diye başlardı sözüne İrfan ağabey.
Bir meclise tanıtırken beni hep bu cümleyle başlar, insanın saygınlığını o meclise kendi diliyle, gönlüyle anlatırdı…
İrfan Çiftçi, çoğumuzun hocası, abisi, dostu idi.
Meclisimizin kadim üyesi, mihmandar kişiliği ufuk açıcı sohbetiyle örnek aldığım nev-i şahsına münhasır ağabeyimdi…
Oğlum Batuhan’a lalay ninnileri gönderir; “Bunu söyleyiniz Kafkas beyine” derdi...
Zekasına, bilgi birikimine gurur duyarak şahitlik ettiğimiz Türk dünyasının bir neferi
ve Türk kültürü ile Türk gençliğinin yılmaz takipçisi idi…
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi, üniversitenin öğrenci kültür merkezinin yöneticisi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür biriminin genel koordinatörü, gazeteci, yazar, şair ve son dönem Türkiye’nin Bakü Kültür Müşavirliğini yaptı.
Ömrüne sığdırdığı görevler, gönüllü çalışmalar, ilmi mirası çok kıymetliydi…
Geçen aylar çok sık konuşmuştuk İrfan ağabey ile.
Elzem gördüğü, gün ışığına çıkarılmasının şart olduğu birkaç önemli konuyu söylemişti telefonda…
Meşedi Memmed ya da diğer isimleriyle Mehmet Ferzaliyev (Çaylı) isimli Azerbaycanlı sanatkardan bahsetmişti…
İstanbul’da yaşadığının ve Yeni Ses tiyatrosunda “Meşedi İbad Opereti” ile icralar yaptığının bilgilerine ulaşmıştık.
Lakin kabrini bulmalıydık…
Bana verdiği görev buydu, ağabeyimin.
“Hocam, bulamadım İstanbul’daki tüm taramaları yaptım” dediğim de ise
“Olmaz, Kars prensesimiz olamaz… Yakın tarihte yaşamış bir sanatkârımızın tarihsiz kalmasına, zamanın içerisinde isimsizleşmesine izin veremeyiz… Bulmalıyız” demişti…
Biz hayatın içerisinde debdebelerle uğraşırken, o insana, gençlere, musikiye, şiire edebiyata, tarihe, Türk dünyasının kültür varlıklarına adamıştı ömrünü…
Aşık sazı çalardı İrfan hocam, “Aşık Musikisi”ne özel ilgisi vardı…
Aşık Elesker, Mikail Azafil, Mirza Bayramoğlu’nun bulabildiği tüm kayıtlarını arşivlemişti,
Karslı İslam Erener’i dinledikçe keyif alır açıklamalı sunumlar yaparak bana da dinletirdi…
Behçet Necatigil, Necip Fazıl’dan şiirler okur… Fuzuli, Vahapzade’yi dilinden düşürmezdi…
Dost meclislerimizde ikram ettiği Ab-ı Hayat suyunun formülünü hiçbir zaman bilemedik.
O esprili ve sevecen tavrıyla “Milli şuur, Türk-i ruh var bu ölümsüzlük şerbetinde” derdi…
“Sevgili ağabey gençliğinizi ve enerjinizi bu suyun formülüne mi borçlusunuz?” dediğimde;
kulaklarımdan hiç gitmeyecek bir cümle ile karşılık vermişti…
“Bir mühim şükür duygum şu ki; madden ve manen enerjimi Türk dünyasına verdim…”
Ben de şükrediyorum;
Ömrümün bir dönemini “Kültür karıncası” İrfan hocamdan feyz alarak geçirdim…
Ölüm bir geçiştir, İrfan ağabey.
Allah’ın rahmeti üzerine olsun…
Bu fanide bıraktığın seda her birimizden dökülen sonsuz vefa olsun.
Ruhun şad olsun İrfan ağabey…
*******
Ne kadar şanslıyım ki, İrfan hocam da bu gazetede köşe yazarlığı yapan bir akil idi…
Onun sayfalarını paylaşmaktan gurur duyuyorum…
İrfan Çiftçi’nin YeniBirlik Gazetesi’nde yazdığı her yazı, bir edebi metin, bir dünya görüşü olarak tekrar tekrar okumaya değer…
*******
Günün sözü
“Safını netleştirme, tarafsız olmayan bertaraf olur, Doğu mu, Batı mı, Asya mı, Avrupa mı gibi iki karşıtlık/düalizm mantığı modernizmin insanlığa armağan ettiği determinzim/belirleme/tayin etme tutkusunun bir ürünüydü…”
İrfan Çiftçi