Bunlardan en yaşlı ve meşhur olanı Sacçılar Köyü’ndeki meşe (Quercus robur) ağacıdır. 21 metre boy ve 9,60 metre gövde genişliğinde ve yaklaşık bin yaşındadır. Mengen Gökçeler Köyü’ndeki anıtsal meşe (Quercus robur) ağacı da 20 metre boy ve 9,70 metre gövde genişliğinde ve yaklaşık bin yaşındadır.
Ebe karaçamlar
Çaydurt ve Çakmaklar bölgelerindeki ebe karaçamları (Pinus nigra subsp. pallasiana var. şeneriana) ormanlardaki ağaç çeşitliliğine ayrı bir zenginlik katmaktadır. Anıtsal özellikte olmamakla birlikte özel bir forma sahip olmaları nedeniyle koruma altına alınmıştır.
Bolu fındığı
Topluluk halinde birkaç değişik alanda görülebilen Bolu fındığı, en güzel bireylerinin topluca bir arada görülebildiği Kale Bölgesi’nde ‘Tabiatı Koruma Alanı’ statüsüne alınmıştır. Bolu fındığının (Corylus colurna) 140 cm’ye kadar çap ve 30 metre kadar boy yapabilen bireyleri bulunmaktadır. Bu kıymetli ve estetik ağaç türümüzün bu alanlarda kesinlikle korunması gerekir.
Şimşir ormanı
Şimşir (Buxus sempervirens) Karadeniz dağlarının tipik ağaççığıdır. Sülüklügöl etrafındaki yamaçlarda doğal olarak en güzel ve en geniş yayılışını yapar. Bundan başka nemli, hemen her dere yatağında da görülebilir. Ne yazık ki, kaşık ve hediyelik süs eşyası yapmak için aşırı ve düzensiz kullanıldığı için çok tahrip olmuştur. Bugün artık kalın çaplı bireylerini bulabilmek çok zordur.
Ölü ağaçlar
Orman ağaçlarının önemi yalnızca canlılıkları ile sınırlı değildir. Ölü ağaçlar da ister devrik, ister ayakta kuru veya yatık olsunlar, başkaca birçok canlı organizmalar için önemli bir yaşam alanı oluşturur. Ölü ağaçlar, algler, mantarlar, likenler, yosunlar, böcekler, kuşlar ve küçük memeli hayvanların özel yaşam alanlarıdır. Bir görüşe göre toplam orman faunasının yaklaşık 1/5’i, bir şekilde ölü ağaçlara bağlı olarak yaşamaktadırlar. Bu anlamda ölü ağaçlar orman biyolojik çeşitliliğine önemli katkılar sağlamaktadır.
Tüm dünyada olduğu gibi, ölü ağaçlara çeşitli sebeplerden dolayı, işletme ormanlarında pek fazla rastlanmaz. Sık ormanlar, ulaşılamayan sarp ve dik ormanlar, dere yatakları ve özellikle korunan alanlar, ölü ağaç barındırma bakımından daha şanslıdır. Yaklaşık 40 yıldan bu yana milli park koruma statüsündeki Yedigöller Bölgesi’nin barındırdığı ölü ağaçlar sahip olduğu biyolojik çeşitliliğin adeta garantisi gibidir.
Kuzey Anadolu dağ sırası
Konuyu özetleyecek olursak Bolu; Karadeniz kıyısına paralel olarak uzanan Kuzey Anadolu dağ sıraları arasındaki vadi olukları arasına oturmuş durumdadır. Karlı dağlar, karışık ormanlar, kalkerli heyelan gölleri, akarsular, şifalı su kaynakları, turbalık alanlar, dağlık meralar, yaylalar ve sucul bitki toplulukları. İki büyük kentin, Ankara ve İstanbul’un ortasındaki doğal güzelliklerin başkenti…
Dört mevsim renklilik
Dört mevsimden her birinin, birbirinden belirgin farklarla ayrılabilen ve hemen hemen eşit zaman aralıklarıyla yaşanabildiği Bolu; bu bakımdan şanslıdır. İlkbaharda doğanın yeniden uyanışı ile birlikte ovalar, dağlar, yaylalar ve ormanlar renk renk çiçeğe dönüşür. Yaz mevsimi fazla sıcakların bunaltmadığı bir sayfiyeyi andırır. Ama asıl sonbaharı meşhur olmuştur. Sararan, kızaran ve yeşil kalan ağaçlara eşlik eden pembe, mor güz çiğdemleri ile senfonik bir orkestranın tınısı daima kulaklarınızdadır. Kışın güzelliğini ise seyrine doyum olmaz karlı çam ve göknar ormanları ile kayak sporlarını yaparak yaşayabilirsiniz.
İklim, coğrafya, bitki ve yaban yaşamı
İklim ve coğrafyanın bu derece çeşitlilik içermesi, bitki ve hayvan türlerinin de çeşitlenmesine sebep olmuştur. Akarsu kıyıları ve göller, yaban hayatı ve özellikle kuşlar için önemli ekosistemlerdir. Yaban hayatı için en önemli barınma ve beslenme alanları, esasen yüksek dağlık alanlardaki sık ve karışık ormanlardır.
Ovadaki tarım alanları, yüksek dağlık alanlar, ormanlar ve sulak alanlar gibi farklı ekosistemler, biyolojik çeşitliliğin artmasına katkı yapmıştır. Burada yükselti farklılığını da (725-2499 metre arası) unutmamak gerekir.
Metin: Mehmet Tokcan