Konumuz yine İstanbul.
Bu yazacaklarımız ise, bazı merkezi yerlerde tam hızla devam eden metro çalışmalarının yeryüzüne yansıyan ve tam anlamıyla her şekilde bir karmaşa yaratan, tam bir inşaat mezbeleliğine dönüşen görüntüleridir.
Şehrin merkezi yerlerinde, hem trafikle, hem ne zaman, nasıl ve ne hızla yanıp sönecekleri bir türlü anlaşılamayan, çoğu zaman da kırmızı sinyalli hale dönüşmeleri ile karşıdan karşıya geçmeyi iyice zorlaştıran trafik ışıklarının hayatı zorlaştırmasının yanı sıra, kazılmış, yarısı veya tümü kapatılmış yollardaki toplumu zora sokan yaşam biçimi bir başka önemli sorun artık bu güzel İstanbul’umuzda.
Evet, metro toplu taşıma konusunda İstanbul için olmazsa olmazlardan. Raylı sistemler ve metro hatları İstanbul trafiğine nefes aldıracak çok gerekli yatırımlardan biri ve belki de en önemlisi. Hal böyle olunca da, “inşaat karmaşasının ortalıklara saçılmasından daha farklı bir şey olabilir mi” dediğinizi de duyar gibiyim.
Haklısınız da.
Ama bu işler sadece bizlerde olan işler değil. Avrupa’da bu işler yapılırken değil vatandaşı yolunu keserek onu zora sokacak uygulamalar, tam tersi onlara o inşaatları daha da sevimli gösterecek önlemlerle, yaşamın normal akışını hiç engellememeye olabildiğince özen gösteriyorlar.
Şehrin merkezine neredeyse çöreklenen beton santralleri, onlardan şehrin inşaat alanlarına betonları taşıyan beton kamyonları o kadar tanıdık hale geldi ki artık yadırganmıyorlar. Zaten şehrin en önemli ve çaresiz sorunlarından bir olan hafriyat kamyonlarının yanı sıra bu beton kamyonları da tam bir sorun olmaya başladı çoktan. Şehrin her yerinde artık inşaat var. Kentsel dönüşüm rüzgarına kapılmış giden ve peş peşe yıkımı yapılan binalar ve sokağı, caddeyi neredeyse toz fırtınasına dönüştüren, azıcık önlemle yetinen ve asla kontrol edilemeyen inşaatlar ve olur olmaz zamanda ansızın kafa kafaya gelebileceğiniz o trafik canavarı hafriyat kamyonları.
İstanbul artık tam anlamıyla bir inşaat şehrine dönüşmüş durumda. Nereye gitseniz kentsel dönüşüm rüzgarının etkilerini çok net görebiliyorsunuz.
Şimdi de şehrin bazı yerlerinde bir türlü bitmek bilmeyen ve ne zaman biteceği de belli olmayan, inşaatın olduğu ortamlarda tam bir yaya trafiği kaosu yaratan iki metro inşaatı var ki tam anlamıyla bir karabasan.
Bunlardan en önemlisi; ne zaman başladığını unuttuğumuz ve ne zaman biteceği konusunda fikir yürütmekte zorlandığımız Mecidiyeköy Meydanı’ndaki metro giriş istasyon çalışmalarıdır. Yaya ve araç trafiği tam bir kaos ve de yayalar için oldukça tehlikeli bir ortam. Yolunuzu bulup trafik karmaşası ve ne yapacağı pek belli olmayan trafik ışıkları ve öylesine zor bir ortamda, çoğunlukla hiç bir trafik sorumlusunun olmaması, günün her saatinde normal yaşamı olabildiğince zorluyor.
Aynı durumda olan bir başka yer daha var ki, orası daha da berbat. Bakırköy Meydanı’ndaki; Bakırköy-Bahçelievler-Kirazlı metro hattı ile ilgili kazı çalışmalarının yanı sıra, Marmaray-Halkalı hattı için, Bakırköy İstasyonunda yapılan çalışma. Bu iki inşaat birleşince Bakırköy Meydanı, otobüs durakları ve meydana yakın toplu taşıma ve yaya trafiği tam bir karmaşa. Nereden nasıl gideceğiniz konusunda neredeyse papatya falı açmak ihtiyacı hissediyorsunuz. Trafik akışı, yaya trafiği, İstanbul’un en büyük ve en kalabalık ilçe halkını neredeyse canından bezdirdi. Büyükşehir’in umurunda olmadığı gibi, Bakırköy Belediyesi de yaya ve taşıt trafiği için hiç bir şey yapmıyor neredeyse.
Metro inşaatı kazıları sadece bunlar değil tabii. Bu yazdıklarım benim yolumun üstünde, görebildiklerim.
Bitince rahatlayacağız diyoruz ama, bitmiyor ki!
Görünen o ki, bunları daha çok yazacağız