CHP'nin Kılıçdaroğlu yönetimi, âdeta Tanrı'yı kıyâmeti zorlayıp Mehdi ya da Mesih'in gelmesini erkene almaya çalışıyor.
Sıkıştığında ya “Atatürk’ün partisiyiz” ya da “Cumhuriyet’in kurucu partisiyiz” cümleleriyle savunmaya geçen CHP’de son günlerde yaşanan onca kargaşaya rağmen bu cümleleri duymuyoruz.
Önce Millet İttifâkı cephesinde HDP ve İyi Parti’nin “Anayasa çalışması”nın Ümit Özdağ tarafından dile getirilmesi ve bunun CHP tarafından yalanlanmamasıyla CHP’deki sular bulanmaya başladı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun MHP lideri Devlet Bahçeli’ye çamur atma oyunu Alaattin Çakıcı’nın topa girmesiyle amacına ulaştı ve “Anayasa” tartışması unutuldu.
Ama tâciz ve tecavüzü “çapkınlık” ve “yollu kadın” diye savunacak kadar foyası dökülmüş bir siyâsî yapıda skandallar ardı ardına gelmeye başladı. CHP eski millet vekili Barış Yarkadaş’ın sosyal medyada duyurduğu rezâlet ne CHP İstanbul il başkanlığı ne de genel merkez tarafından kınanacak kadar bile önemsenmeyince, artık mızrak çuvala sığmaz oldu.
CHP’nin Kılıçdaroğlu yönetimi, âdeta Tanrı’yı kıyâmeti zorlayıp Mehdi ya da Mesih’in gelmesini erkene almaya çalışıyor.
Yumurtayı içten kırmak
Yumurta dış kırılırsa ya rafadan ya da sağanda olur ve sofradakilerin midesine gider. Ama içeriden kırılırsa civciv çıkar ve yeni bir canlı doğmuş olur. CHP’de bilinen onca rezâletin şimdi medyada duyulmasının sebebi, yumurtanın içeriden kırılması ve yeni bir dönemin başlamasıdır. Muharrem İnce, Mustafa Sarıgül ve Öztürk Yılmaz gibi yumurtayı dışarıdan kırma hamlelerine karşı, “Derin CHP” harekete geçti ve CHP’yi kurtarma operasyonu başladı. CHP, mevcut yönetimden kurtularak günah çıkarmış olacak ve uzun zamandan beri seçmen tabanının beklediği “sosyal demokrat mehdi” için zemin hazırlanacak.
Kontrollü skandal
CHP’de bu olanları bir skandal olarak değerlendirmenin eksik olacağını düşünüyorum. CHP’nin çok kullandığı bir tâbir tam da buraya uyuyor: “Kontrollü skandal”.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun durup dururken “acaba aday mı oluyor” dedirtecek sözler sarf etmesi de bu kontrollü skandallarla başlayan sürecin bir parçasıdır. Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayı olur mu, olmaz mı, bunu zaman gösterecek. Ama adaylık gerçekleşirse, Kemal Kılıçdaroğlu’nu “hiç seçim kazanamamış genel başkan” durumundan alıp, hiç şaşırmayacağımız bir sonuç ile “Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetti” diye hatırlanacak bir siyâsetçi seviyesine çıkaracaktır.
Bütün bunlar olurken, yüzde 99 oranda yine CHP’ye oy vereceğini belirten seçmen tabanına da CHP’nin kendini temizlediği mesajı verilerek ve kemikleşmiş oylar garantiye alınmış olacaktır. Bununla da kalmayıp, seçmen hâfızasının zayıflığından ve vaatlere kanma özelliğinden yararlanıp, CHP târihinde olmayan siyâsî başarı hayalleri kurulacak ve henüz kim olduğu açıklanmayan “sosyal demokrat mehdi” belki de safdil Cumhur seçmeninden bile oy çalabilecektir.
Yerel yönetim hayalleri boş çıktı
Şu anda ülke nüfusunun yarısından fazlası, CHP’nin yerel yönetimi altındadır. Üç büyük şehirdeki yerel iktidar, CHP için bir merkezî iktidar şansı doğurmuşken, yerel yönetimlerdeki zafer sarhoşluğu hâlâ devam etmekte ve beceriksizlikler “berâber başaracağız” ve “İstanbul senin” gibi sorumluluğu seçmenin üstüne atan ve içi boş sloganlar örtülmeye çalışılmaktadır. Oy veren seçmen, kısa zamanda gerçeği gördü ve pişmanlıklarını dile getirmektedir. Bu durum, “sosyal demokrat mehdi”nin bu üç şehrin yerel iktidâr koltuğundan kalkıp gelmeyeceğini göstermektedir. Özellikle “İkinci Atatürk” diyecek kadar abartılan Ekrem İmamoğlu ve onun arkasındaki il teşkilâtı, bir sonraki yerel seçimde İstanbullular tarafından “hükmen” başarısız ilan edilmeyi beklemekten başka bir şey yapamayacaklardır. Gidişleri de “CHP temizlendi” demenin somut bir gösteri olacaktır.
Kemal Kılıçdaroğlu, seçim sürecine girildiğinde adaylığını açıklayacak ve yıllardır tükürdüğü yakalamamak için CHP genel başkanlığından istifa edip “partisiz cumhurbaşkanı adayı” olacaktır. Böyle CHP genel başkanlığı için yeni bir makam koltuğunun sipârişi verilecektir. Kılıçdaroğlu, kazanamayacağını bildiği ve hatta kazanmaya cesâret edemediği cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedip gösterişli bir “veda partisi” yapmış olacaktır. Ama daha önemlisi Kemal Kılıçdaroğlu, iki tarafın da rızâsıyla gerçekleşen ve Deniz Baykal’ın siyâsî hayâtını bitiren bir kaset skandalı ile gelip “hizmet” ettiği çevrelerin “teşekkür plaketi”ni de almış olacaktır.
Seçime ve adaylıkların açıklanacağı döneme kadar, bugün başlayan “CHP’nin dördüncü lider başkanı”, “CHP’nin ikinci yüzyılına taşıyacak lider” yakıştırmaları, yufka gibi kat kat açılıp Kemal Kılıçdaroğlu’nun üstüne konulacaktır. Kazananın her şeyi alması gibi, yine kaybeden olarak Kılıçdaroğlu’nun bütün yanlışları ve gafları kamuoyunda unutulacak ve sâdece üniversitelerin siyâset bilimi bölümlerinde yapılan makale çalışmalarına alıntı malzemesi olacaktır.
Not: Kılıçdaroğlu çıkıp, “ben aday olacağım demedim ki” derse şaşırmayın. Ama bunu demesi bile CHP’deki “sosyal demokrat mehdi” beklentisi olduğunu değiştirmeyecektir.