İnsanın yardımı, merhameti yüreğinin genişliği kadardır.

EDİTÖR

Beraat kandili Ramazan’ı müjdeliyor

Dinimizde kandillerin yeri yoktur tartışması süregitsin biz Türkler yıllardır kutladığımız değerlerimizden vazgeçecek değiliz. Kandillerin Kuran’a aykırı bir tarafı yoktur, güzel hasletlerdir. Dua, selamlaşma, hediyeleşme ile geçen bu özel günün anlaşılması idrak edilmesi arkasından gelecek olan Ramazan ayının bize müjdelenmesinin sevincini yaşamak müminlerin güzelliklerindendir. Rabbimiz nasip ederse bu yıl her gün sizlerle Ramazan ayının güzelliklerini yaşayacağız. Yine YeniBirlik gazetesinde Ramazan sayfamızda her gün konuk yazarlarımız ve yazılarımızla birlikte olacağız. Rabbim hayırla Ramazan ulaşmamızı nasip etsin. Vatanımıza, milletimize tüm İslam alemine ve insanlığa huzur, birlik beraberlik nasip etsin vesselam.

BENCİLLİK ÇAĞI’NDA BEKLENTİ HASTALIĞI

İnsanın yardımı, merhameti yüreğinin genişliği kadardır. Herkes karınca kararınca yardım etmeye meyillidir. En olmadık insandan hiç beklenmedik desteği, yardımı görebilirsiniz. Kime nasip olur bilinmez. Yeter ki yardım etmek yürek için bir çarpma vesilesi olsun. Yoksa hayat nedir ki? Malesef çağımız kalbi sökülmüş ruhsuz, sevgisiz, merhametsiz bir yaratık gibi. Bu devirde işini göreceksin, işini gördürteceksin ve gemini yüzdüreceksin mantığı kalpleri de ipotek altına almış. İnsani ve vicdani sorumluluğum var diyen ve yardım elihi uzatanlar da suistimal edilebiliyor. Bir insanın en yakını annesi bile sitem üzerine sitem, ajitasyon üzerine ajitasyon yapabiliyor. Empati nedir diye sorsam; o da neki diyenlerimiz ne yazık ki çoktur. Empati kendimizi karşımızdakininin yerine koymak. İyilik yapmaktan insan bıkar mı!.. Kendisine yapılan iyiliğe karşı iyilik yapan aşağılanır mı!.. Sanki dünya tersine dönmüş... Bencillik çağındayız derken etrafımıza bir bakalım herkes ben nasıl iyilik yapayım demesi gerekirken, nefsane olarak bencillik gösterebiliyorlar. Zaten akıl ve vicdan sahipleri etrafında kiminle ilgilenmesi gerektiğinin bilincindedirler. Evet bençillik çağındayız ve hastalığımız da beklenti. Bencillik çağını yenmeli, beklenti hastalığımızı da üzerimizden gidermeliyiz.

Çocuktan beklenti

Bir anne çocuğundan ne bekleyebilir? Bence sorulması gereken en can alıcı soru günümüzde bu olmalı. Zira evladını bir kazanç, yatırım aracı olarak gören ebeveyn ileride de toplumdan ve ilişkilerinden beklenti içine giren bir insan yetiştiriyor demektir. Benim bu işteki avantam ne olacak diyor mesela? Kız çocuğu iyi para kazanan bir mevkiie geldiğinde semeresini görmek lazım artık diye sevinen aileleri biliyorum. Oysa evlat din, bayrak ve insanlık için yetiştirilen bir değerdir. Evlat bir beklenti aracı değildir.

Yardım eden hemen unutmalı

Artık iyilik etmekten korkar olduk diyor insanlar. Nedeni de nankörlükmüş. Demek ki iyilik yaparken bir beklenti içine giriliyor. İyiliği yapan kişinin o iyiliği hemen unutması gerekiyor. O zaman ne nankörlük görür ne de bir beklentisi kalır. Ama sıkıntı da burada zaten. Bir iyiliği, beklenti aracı haline getirdiysek ve iyilik yaptığımız kişiyi kendimize râm etme derdindeysek kusura bakmayalım bunun adı iyilik olmuyor. Bunun adı köle devşirmedir.

Beklentisiz hayat

Beklentisiz bir hayatı, amaçsız sıradan ve anlamsız diye algılamamak lazım. Bizim beklentiden kastımız bilinçli bir şekilde karşılık almak için yapılan hareketlerdir. Bir ömrünü sevdiği kişiye adayıp bana da bu yapılır mı diyen kişinin hayatında yaşaması gereken bu karşılığının beklentilerine karşılık çıkmaması onda bir hakikati uyandırmalıdır. Bu hakikat ise hayatta gereğini yapmanın verdiği huzuru yakalamak olmalıdır. Çabanın, çalışmanın karşılığının her zaman için bir maddi beklenti olmayacağını hatta manevi beklenti içine bile girmemesi gerektiğini anlamalıyız.

Gönülden yapılan her şey ibadettir

Kemal noktası insanoğlunun her ne yapıyorsa aşk ile yapıyor olması insanın varlık gayesini açıklıyor. Her şeyde merkeze yaratıcı koyabilen kişi beklentiyi unutuyor, gaye cemalullah oluyor. Ne cehennem için ibadet ne de cehennemden kaçış için ibadet ediyor. Beklentisi kesilmiş insanın tek beklentisi insanlık için faydalı bir kul olmaktır. Allah her gönüldedir. Canlı ve cansız farketmiyor. Gönül almak iyi davranışlarda bulunmaktır. Allah’ı aramak ve onun rızasını kazanmak karşılık beklemeden gönülleri hoş tutmaktır. Allah iyilik edin, kötülüklerden sakının diyor. O zaman ne duruyoruz; baskısız, yaptırımsız iyilik yapmak ve Kuran hâdimi olmaktan başka bir şuur yoktur. Kimseyi üzmeyelim, hakkını yemiyelim, gönlünü kırmayalım. Kimse de bizi üzmesin, hakkımızı yemesin, gönlümüzü kırmasın. Ne yapıyorsak gönülden yapalım vesselam...

"VIRAK... VIRAK... VIRRRAAAAK!.."

Sevdiği dişi kurbağaya, kur yapmak için "Vırak... Vırak... Vırrraaaak!.." diyerek şarkı söyleyen ve seranat yapan erkek bir kurbağa, farkında olmadan da olsa, avını arayan bir anne yarasaya gafil avlanabilir ve böylece yuvasında aç olarak annelerini bekleyen yavru yarasalara akşam yemeği müjdesi vermiş olabilir!" Alın size mukadderat budur diyebileceğimiz trajik ve dramatik bir doğal hadise.. En zevkli ve en keyifli anlarda bile, farkında olmadan kendi sonumuzu hazırlıyor olabilir miyiz!

POZİTİF (+)

Ne mutlu!

Tasarruf bizi terbiye eder. Bizi olgunlaştırır, dolayısıyla davranışlarımız hassaslaşır. Tasarruf bize bereket getirir. Kazancın kıymeti harbiyesi olur. Aksi takdirde insan kazancının değerini bilemiz. Herşey çarçur olur gider. Tasarruf ihtiyacın kadar harcama yapmak demektir. İhtiyacını onurluca gidermek çok doğal bir tutumdur. İhtiyaç dışı herşeyi hayatınadn çıkartanlara ne mutlu. Zaten fazlalıklar insanda bir yük oluşturuyor. Ne mutlu tasarruf sahibi olanlara!..

...

NEGATİF (-)

Ne yazık!..

İsraf ihtiyac dışı imkanlarını harcamaktır. Maddiyatın ve zamanın harcanması da bu konuya girer. İstaf insanı bozar. Susuzluk dönemlerinde akıllı musluklar icat olundu. Fotoselli musluklar insana ne kadar su kullanacağını bir disiplin haline getiriyordu. Nedense çevirmeli musluk ve fotoselli musluklar yerine,suyu israf edenr açkapa musluklar üretildi. Açkapa musluklarla insanlar suyu ister istemez israf etmeyi durduramadılar. Çünkü çevirmeli muslukla insan bir bardak suyu israf etmeden musluktan alırken, Ackapa muslukla dokuz bardak suyu heba edebiliyorlar. Bu durumu da ahlaken kanıksıyorlar. Musluk çevirmek çile çekmek olmamalı ve suyun israfı önlenmeli. Ne yazık müsrif olan insanlara!..

PERİSKOP

Sağlık İletişimi

Doktor ve hasta veya hasta yakınları ile ilişkiler çok hassas ve dikkatli olunması gereken durumlardır. Geçenlerde bir semtteki Aile Hekimliğine kayıtlı babasını götüren bir arkadaşımın canını sıkan olayı örnek olarak veriyorum. Babası Kronik miyeloid lösemi denilen bir çeşit kan kanseri ancak babası bilmiyor ve aile de babanın hastalığını bilmesini istemiyorlar. Bu da en doğal haklarıdır. Çünkü baba 83 yaşında ve bu saatten sonra öğrenmemesi ruh sağlığı açısından daha iyi olacaktır. Aile babaya kan tahlili yaptırmak için sağlık ocağına gidiyor, doktordan sıra alıyor. Prosedürü de bilmediğinden hemen doktora danışmak için içeriye girip sorup çıkmak istiyor. Sağlık ocağında danışmanın da olmadığını söyleyelim. Bu arada babayı da arabada bekletiyorlar ki bir şeyden şüphelenmesin diye. Kızı doktora kan tahlili yaptırmak istediklerini ve babasının durumunu hemen kısaca aktardıktan sonra doktor; “kan tahlili yapılıp yapılmayacağına ben karar veririm” diyor. Vücut dili son derece sert, bakışlar müşfik değil ve bir hasta yakınını acıtan cinsten. Doktor sırasını beklemesini gerektiğini söyleyerek babasının nüfus kağıdını eline tutuşturuyor. Tabi sinirlenen kızı 184’ü arıyor durumu bildiriyor. Daha sonra sırası gelen kıza doktor kameralardan izledik beni şikâyet ediyorsun, sizi mahkemeye vereceğim diyor. Yani bir de üstüne çıkıyor. Arkasından baba arabadan alınıp doktora, kan tahliline getiriliyor. Bu yaşanan hadise insanın sosyal devlet anlayışını ve çalışanları bu noktaya getiren durumları düşünmeye itiyor. Devlet memuru olduktan sonra kendilerini garantiye alanlar oradan hiçbir zaman sürülemeyeceklerinin verdiği rahatlık hastaları, hasta yakınlarına sirayet ediyor. Doktor hastanın ve yakınlarının durumunu içselleştirebilmeli böyle bir ahlaka ve duygusallığa sahip olabilmeli. Doktor sevecen, her an yardıma hazır güler yüzlü olmalı. Olamıyorsa başka seçenekler de yok değil.

Kâni Karaca arası reklam

Bilgisayardan malum video sitesinden merhum Kani Karaca’nın sesinden Yasin suresini takip ediyordum. Kani Karaca’yı da özellikle seçtiğimi bu arada söylemek zorundayım. Kuran-ı Kerim’i Osmanlı Türk geleneği ile okuyanları özellikle tercih ediyorum. Hele birde Üsküdar ağzı ile okuyan varsa ki asla kaçırmam. Bugün Üsküdar ağzı ile okuyabilenlerin son temsilcisi Emin Işık hocadır. Allah uzun ömürler versin. Konumuza dönersek; mübarek Yasin suresini takip ederken bir anda ekran bir şeyler oldu öncelikle anlayamadım. Sonra çok şaşırdım. Bir tesettür firması araya reklam vermiş ve bir anda Yasin suresi kesildi reklam girdi. Sonra devam etti. Kalakaldım öylece. Ve hey gidi Karaca dedim içimden; tesettürün de geldiği son nokta bu işte. Kuran’a saygı, edep diye bir şey var reklamın da bir sınırı var ya hu.