Yeni Türkiye, yeni Cumhurbaşkanı ve yeni bir sayfa… İşte bugün NATO zirvesi bu gerçekle yüzleşti.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan yemin eder etmez Batılı liderlerle Brüksel’de buluşması esasında büyük bir şans, çok iyi bir olanak.
Batı artık Erdoğan’ın bir yere gitmediğini, siyasetinin Türk halkı tarafından kabul gördüğünü ve Türkiye’nin her alanda ciddi sıçramalar yapmak için sistemini “reset” ettiğini gördü ve bu gerçekle yüzleşmek zorunda.
Batı ya Türkiye’ye bu atılımlarında yardımcı olacak, ya da her zamanki gibi köstek olacak. Yardımcı olursa Batı kazanır, yardımcı olmazsa Türkiye yine yoluna devam eder, biraz sıkıntıya düşer ama eninde sonunda Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında hedefine varır.
Türkiye’nin NATO’ya katkılarını kimse inkâr edemiyor. NATO ülkelerine “ittifaka daha fazla katkılarda bulunun, geçmiş borçlarınızı da ödeyin” diye bastıran Donald Trump bile Türkiye’nin önemini inkâr edemiyor. Aksine hepsi Türkiye’nin NATO da bazı yeni görevler almasını istiyorlar ve kendileri daha sağlama almaya çalışıyorlar.
Ama bunlara karşılık NATO’nun da Türkiye’ye avantajlar sağlaması gerekiyor. Türkiye güçlü olacak ki NATO güçlü olsun. Ama hava sistemini bile Türkiye’ye çok gören bir anlayışla bu gerçek olamaz. Amerikalılara “Patriotları ver” diyoruz “olmaz” diyorlar. Biz S-400’leri Rusya’dan alacağız dediğimiz zaman kıyamet kopuyor. Neredeyse kendi savunma sanayinizi geliştirmeyin bile diyecekler. Erdoğan yönetimi Türkiye’yi Batı’dan koparmaya çalışmıyor ama Batı içinde saygın bir ortak olarak yer almasını ve bu saygıyı görmesini olmazsa olmaz bir şart olarak görüyor.
Türkiye Batı’ya sırtını dönmez ama itilip kakılmayı da kabul etmez.